Bir un çuvalı gibi,
Yerçekiminin rengârenk yedi kat altına iniyordu sanki.
Salmıştı kendini akan rüzgârın kızıl saçlarına, umursamazdı kimseyi.
Hiç ses çıkartmadan, vedasızca…
Gel desem gelemez artık, koklamam imkânsız.
Eski yeşillere dönelim desem dönemez artık, ayrıldı yollarımız.
Ben sadece pencerede bekleyebilirim geleceğimizi,
Bir un çuvalı gibi, yerçekimine yedi kat ağırlığıyla indi.
İç içe geçen iki köprü var bu şiirde.
Biri özlem, artık geri gelemeyecek olan,
Diğeri aşk, hiç doğamayan…
İnşaa ediyorduk denizlerin üstüne kendi kulemizi bir kış boyunca.
Sen beni ben seni onarıyorduk.
Önce biraz rüzgâr esti okyanusumuzda ama sağlamdık yıkılmak son çare.
Yaz geldi ve kasırga ayırdı ikimizi insafsızca.
İnşaa ediyorduk kalplerimize kendi kulemizi kış boyunca.
Sonra bir un çuvalı gibi kefenden sarmalanmış birini yıkadık suyumuzda.
Yerçekiminin yedi kat altına inerken tuttuk kollarımda ama orada dinlenecek birazda.
Kayıt Tarihi : 9.7.2013 00:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Emre Doğan](https://www.antoloji.com/i/siir/2013/07/09/un-cuvali.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!