Bir kucak dolusu umut getiriyordum sana
oysa sen anlamsız bir savaş ortasında barut kokuyordun.
Acımıyordu yüreğin bir kucak dolusu umudu bir
mermiyle takasa.
Belirsiz bir tarihe erteliyordun buluşmayı,
Issız ve loş bir sığınakta sen barut kokuyordun
ve attığın her mermi bir hayat aksatıyordu karşı şehirde.
Sokağa çıkamıyordu top meraklısı çocuklar,
güneş ışığını alamıyordu kapı önünde kadınlar.
Gece bir başka oluyordu,
şehir başka kokuyordu.
Perdeleri iniyordu evlerin kat kat üstüne,
ışığı sızmasın diye lambanın, korkunç bir karanlığa
hapsediyordu kendini insanlar.
Umut sabah tepeden şehre doğan bir güneş oluyordu.
Sen umutsuz kalıyordun sığınağında.
Işık vurmuyordu sığınağa ve sen ışıksız bir güneş
hayal ediyordun.
Silahın tetiğinde parmağın şehre bir alay mermi yağıyordu,
şehre mermi yağıyordu ve sen yanılıyordun.
Bir kucak dolusu umut getiriyordum sana
sen mermi sandığına oturmuş, yorgun, künyene
bakıyordun ağlamaklı gözlerle.
Ter kokuyordu cebindeki sevgiliden gelen son mektup,
ve fotoğrafı hergün fotoğraflığından birşeyler kaybediyordu
silahının kabzasında.
Şehre yağmur yağıyordu mermi dansıyla,
kan lekelerini siliyordu evlerin duvarlarından.
Sıcaklığından merminin buhar oluyordu yağmur
ve sesi suyun mermiye dokunduğunda aç bir kurt uluması
gibi yankılanıyordu silah seslerinin boşluğunda.
Bir kucak dolusu umut getiriyordum sana,
Ben en büyük acıyı hissediyordum yataktan sıçradığımda.
Ancak kan ter içinde, yarı uykulu bir sarhoşlukta
unutulabiliyordu aşk acısı.
Ve sıçramadan önceki rüya, böyle betimleniyordu
sarı saman rengi dosya kağıdında.
Kayıt Tarihi : 20.4.2004 21:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)