Sevdanın son demleri yüreğimi yakıyor,bak da gör halimi dinle yüreğimin sesini, kanat çırpışlarımı duyuyormusun,sana gelmek için,yolları arşınlıyorum belki ulaşılamayacak kadar uzaktasın ama yinede denemeye değer benim için, belki ömrüm yetmeyecek sana ulaşmaya, belki kanatlarım kırılacak sana gelirken yollarda, kırık bir kanatla bile olsa gelmeye razıyım; çünkü biliyorum ki kanadım da kırılsa, sen kırılan kalbimi tamir ettiğin gibi kanatlarımı da yüreğinin yüceliğiyle iyi edersin
Gönlün öyle güzelki insan bu gönle girdimi bir daha çıkmak istemiyor,sen izin verirsen eğer gönlünde bir ömür kalmaya razıyım
Senin için güller yetiştirdim bahçemde gül kokulum, ve o güller senin yollarına dökülmeye hazır,seni bekliyor
Sevdiğiceğim uzaklardan bakma bana hüzün dolu bakışlarla olmaz deme,benim için ağlama,senden tek isteğim sadece gül, gülümse
Kalmak isterdim yanında,hasretini bağrıma basa basa, ılık nefesini tenimde hissederek,
Gülen gözlerinde güneşi görürüm seninle aydınlanır ömrüm,
Sen yakarsın bedenimi,sıcacık gülüşünle, o içten öpüşünle
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...