Aşk'ı kelime olarak tanıyan değil,Aşk'a giden yolda sevgi rüzgarlarıyla sallandığını farkedebilenlerle ve sallayanı merak edenlerle hasbihal etmek ümidiyle...
Her güzelde seni gören göz, benim
Güzeli,güzelde seven öz, benim
Ezelde aşkınla yanan köz,benim
Güzeli,Güzel'le gören gözdenim...
Deme kim; Mecnun eden nedir seni?
Zerre-i Leylasın; Hak yaratmış teni
Göz kapağım,nakşetmişken; vechini
Görmemek mümkün mü güzelim seni?
Söyle gül; nasıl anlatam sana, seni?
BİR KADIN BİR ERKEK…
Tuhaf maceralar var hayatta.Asla cevabını bulamayacağımızı sandığımız sorulara cevaplar bulmamıza yardım eden tuhaf maceralar.Yüzüne karton bir maske takmış bir kadın gördüm geçenlerde.Karşısında,aynı maskeden takmış bir adam oturuyordu.Birbirlerinin yüzünü görmüyorlardı ama birbirlerinin yüzlerini biliyorlardı.Onların kim olduklarını bilmeyen bizdik.Birbirlerini sevmişler,birbirlerine aşık olmuşlar,evlenmişlerdi.Mutlu zamanlar geçirmişlerdi.Sonra erkek uzun yolculuklara çıkmaya başlamış,kadın yalnızlığın,ateşsiz odalar gibi insanın içini üşüten soğukluğunu hissetmişti.Aynı yalnızlık erkeği de esir almıştı.Gerçek hayatın soğukluğundan ve yalnızlığından kurtulabilmek için’’sanal’’ bir dünyanın meçhul kalabalığına bırakmışlardı kendilerini.Harfleri yan yana dizerek,madeni pırıltılı bir ekranda kendilerine arkadaşlar aramaya başlamışlardı.Kadın bir adam bulmuştu.Erkek de bir kadın.Erkek karısından,kadın kocasından uzaklaşırken ikisi de yeni buldukları “arkadaşlarına” yaklaşmaya koyulmuştu.Yeni bulduklarına,çoktandır hayatlarından çıkmış hoşluklarını,zekalarını,çekiciliklerini,azgın arzularını gösteriyorlar,gördükleri kadar gösterdiklerinden de etkileniyorlardı.İkisinin hayatında da yeni bir aşk tomurcuklanmıştı.Sonunda erkek tanımadığı yeni aşkının yüzünü merak etmiş,kadından bir resmini göndermesini istemişti.Ekranda,dekolte giysili,şuh bir kadın yüzü belirmişti.Beliren yüz,karısının yüzüydü.Adam ayrılmaya karar vermişti.Birbirlerini sevmişler,birbirlerinden uzaklaşmışlar,milyonlarca insanın içinde dolaştığı bir meçhule dalmışlar ve o milyonlarca insanın içinde yeniden birbirlerini bulup yeniden birbirlerine aşık olmuşlardı.Erkek kendini ihanete uğramış hissediyordu.Karısının onu” aldatmak” için seçtiği erkek yine kendisiydi
Nasıl bir isim vermeliyiz sizce bu maceraya? Bu bir ihanet öyküsü mü yoksa,korkunç bir aşk öyküsü mü? İki insanın ortak hafızası olan ilişkiyi unutup o ilişkiden bağımsız bir macera aradıklarında gene birbirlerine aşık oluyorlardı.Her defasında birbirlerine aşık olabileceklerini görüyorlardı.Niye yan yanayken birbirlerine aşık olmuyorlardı da ancak hafızaları silindiğinde,birbirlerini bir yabancı sandıklarında yeniden ortak sevgilerini yaratıyorlardı? Bir kadınla bir erkek yaklaştıklarında, birbirlerini sevdiklerinde aralarında yeni bir canlı ‘ilişki’ dediğimiz yeni bir varlık doğuyordu; birbirini seven her kadınla her erkek kaçınılmaz olarak iki insandan üç ‘canlı’ çıkartıyorlardı,kendileri ve ilişkileri.Önce,onları birbirine yaklaştıran-ilişki-büyüdükçe sanki onları iki yana itiyor,mutlu anlardan çok mutsuz anlardan beslenerek irileşiyor,ikisinin arasında bir bağ olmaktan çıkıp onların arasında bir duvara dönüşüyordu.Aşılması güç bir duvara.İlişki dediğimiz,iki insanın ortak hafızası.Hafıza,sahibini tehlikelerden korumak için iyiliklerden çok kötülükleri biriktiriyor,acıların,tehlikelerin,öfkelerin altını koyu koyu çiziyor,kuşkuları arttırıyor,kızgınlıkları körüklüyordu.
Biz üç kişiyiz.Ben,sevdiğim ve ilişkimiz.Beni sevdiğime bağlayan ilişki,bir zaman sonra beni sevdiğimden ayırıyor.İlişki olmadığında ben sevdiğimin ruhuna ulaşamıyorum,onunla kaynaşıp tek bir varlık haline dönüşemiyorum,ilişki olduğunda ortak hafızanın lekelerinden sevgimi,kendimi,sevdiğimi koruyamıyorum.Sevgimiz ilişkimizle lekeleniyor.Biz ilişkimizle birbirimizden kopuyoruz.Bizi bağlayan bizi ayırıyor.
Nice aşk yitirdim ben.Onda yok olup onla var olduğum,bana her defasında aşkı,acıyı,sevinci,hayatı ve ölümü yeniden öğreten kadınlar yitirdim.Sevdim.Çok sevdim.Ama sevdiğimi,sevgimi,aramızdaki üçüncü canlıdan,ilişkimizden koruyacak kadar güçlü olamadım.Birçok insan da olamadı.İlişkimiz düşmanımıza dönüştü.
Kusuruma bakmayın benim, dostlar,
bağışlayın beni.
Ben davullara, bayraklara aldırmayan
bir padişahın yoluna düşmüşüm,
deli divane olmuşum.
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben,
CİNSEL POLİTİKA
'' Eğer gerçekten özgür olmak istiyorsak,herkesçe benimsenen görüşleri körükörüne kabul etmek zincirinden kendimizi kurtarmamız gerekir.İçine hapsolunduğumuz üç büyük kafesin demirlerini kırmak zorundayız.
I.Bilinci; Varlığı kendinden menkul,mucize,keramet ve olağanüstülük gibi
bir anlamsızlığa zincirleyen,papazların,ilkel kurama bağlı yargıçların,savaşçı kahramanlar gibi-büyük adamlar-mitinden kurtarmalıyız.
Aşka Sevdalanma
Can verme sakın aşka aşk afeti candır
Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır
‘Bir ustayı kaybettik bugün
Yitirdik onu Sisler Bulvarın’da
Kelimeler oyuncağıydı onun
İmgeler parmaklarında hala…’
Uluğ Çelik
Güzel yüzün aşkımla olur cemal
Gönlüm zerre-i Leyla’yla bul kemal
Yanarken aşkınla,vuslat mı hayal?
Gözümle bakanda kalır mı mecal?
(*) (AşkAdamı- ndan Alıntıdır)
unutmak
ya da unutulmak mıdır yaralayan insanı?
yoksa fark edilememekmidir?
birileri farketsin istiyoruz sanki
acı çeken yüreğimizi
ve sarsın diye bekliyoruz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!