Bir on Kasım sabahında kara bir yel esti
Ulu çınarım devrildi gönüller yas kesti
Sakarya’dan İnönü’ye zaferler kazandı
Gazi Paşa göç etti Türk yurdunda hüzün var
Samsun’dan Ankara’ya ulu meşale yaktın
Ordunla şahlanıp yedi düveli titrettin
Tarihin altın sayfasına adını kazdın
Ulusun yazgısını çizdin ey eşsiz önder
Vatanı çiğniyordu düşmanlar dört bir yanda
Sen bir güneş misali doğdun puslu alanda
Milletin umutları yeşerdi zorlu anda
Ulusumun bağrına yazdın şanlı zaferler
Bir ülkeyi küllerinden dirilttin yeniden
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin dedin
Cumhuriyet fidanı senin büyük eserin
Açtın çağdaşlığa dönük aydınlık bir çığır
Hedefin muasır medeniyetler ötesi
Bilimle irfanla yükselsin Türk'ün gür sesi
Akılla mantık rehber, asil yol gösterici
Gelecek nesil seni hayranla anacaktır
En büyük emanetin şanlı Cumhuriyetin
İlelebet sürecek yüce sevdamız senin
Al bayrağın semalarda onurla süzülsün
Senin çizdiğin yolda yürümek ülkümüzdür
İçimizde ışıldayan solmaz bir ışıksın
Her yeni günde yükselir gider saygınlığın
Yarının baharısın buna gönülden inan
O eşsiz vizyonun yolumuzu aydınlatır
Birlik ile beraberlik en büyük gücümüz
Senin öğretilerin kalbimizde ölümsüz
Bu toprağın her köşesi mukaddes evimiz
Tek bir amaç uğruna atan yüreğimizdir
Senin o yüce ülkünle hep var olacağız
Tükenmez bir azimle hedefe koşacağız
Cumhuriyeti yaşatmak kutsal vazifemiz
Sonsuza dek taşımak büyük emelimizdir
Ey büyük kahraman Atatürk! ruhun şad olsun
Minnetle şükranla anarız seni her zaman
İzinden sapmayız gideriz açtığın yoldan
Ant olsun emanetin payidar kalacaktır
10.04.2025
Bekir Aygül
Kayıt Tarihi : 9.11.2025 10:50:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e sevgi, saygı ve şükran...



ve kaç asırdır suskunsun sen mo/na/li/sa…,
ki sen anadolu gırtlaklı bir kayyumsun,
kimse senin gibi söyleyemezken,
öyle doğal gelir ki sana çağırmak adımı,
ve gırtlağından süzülen sesine
ömrümü feda etmek istemem de keza bana…,
sen;
elmacık kemiklerinden akan
eflatun ırmakların çakıl taşları ile,
üç taş oynayan…,
ihramı iç/inde mütemadî bir umrede,
yalınayak seyy/ah/sın,
ve
çocuk yürekli bir çukurova bozlağına
her veda edişimle çoğalan,
aşkın salyalarından tiksinmeyen
ben,
kalbinin ılık suyunda,
gurbet garipliğimi saklarken,
pişkin bir vefasızlıkla…,
buyurgan nefsimin,
yüreğine attığı tırnak izlerinin,
tahammülle bağışlayanısın…,
ah;
çektirdiğim arsız çilelerin çilekeşi,
ki sen gece yarısı uykundan uyanıp,
yumulu gözlerinle,
mısralarına heceler seçen sevdalısın…,
esirgeme benden de,
merhametle bakan gözlerini desem,
kederli nazarlarını önüne düşürürsün,
bahtı gibi kömür gözlüm,
ay ışığına yakılmış bir sonat gibi,
sarıl bana ey aşk,
sarıl ve yarama dokun…,
ki soğuk bir su içsem uzakta yâr üşür...,
ve
bir mektupsun o/ndan,
duadan ötesin...,
ah;
evet bir ah/sın sen,
yekûnu simmsiy/ah bir ah,
masumsun,
ve dervişinim...,
gözlerin bana derg/âh,
fermanım elindeki padiş/ah,
kızıl lekesiyle bir garibe verilen kazağın,
garipliği değildir;
aşktan gayrısından soyunmak...,
garipliği;
kendi başına yaşayacak olmasındadır aşkını
garibanın,
buruk, münzevî ve tek...,
aşkı yordular dizelerde, yordular
eziyet verdiler ona imge imge,
aşk berraktır oysa bulanmaz,
ve aşk uslanır bu dizeler uslanmaz,
ki bilirim, aşk;
dizelerle bulunmaz...,
rüzgâra boyun eğmeyen,
yeşil başaklar gibi; darmadağınık ve
dağ başlarındaki ağaçlar gibi
tek başıma kalıyorum gittiğinde,
kervan geçmez bir han oluyorum...,
ah;
aşkınla ne üzgünüm ne de derbeder,
sıyrıldım yaşamın yüklerinden hep birer birer,
turuncu gülüm,
gerisi boş,
sen sağlığından ver haber;
ömrüm geçiyor seninle,
nerde tasa ve keder,
açmış kucağını bizi bekliyor sonsuzluk;
all/ah/uekber…,
ve masalın minimal beklentisi…;
madem yoksun ve yoksunum artık,
ki hani yine mayısın bu son haftası takvim yaprağında,
kapatıyorum gözlerimi…,
bir düş daha;
camdan bir doğum günü tabutu içinde,
sensiz kokular burnumda tüterken,
gardenya bahçesinde
yedi cüceler,
on dört gözbebeği ile,
türlü renkte yaşlar içinde,
ormanın derinliklerinden gelen,
kaval sesini
ve beni beklerken;
yedi tepeli istanbul dahi utanıyor,
yönsüzlüğümün şahitliğine
ah;
ki içimden yedi kez tekrarlayamadan
seni sevdiğimi,
ellerimden kayıp
gidiverdi şahitsiz hatıralarımız;
at kendini raylarıma,
sahipsiz şiirler taşırım sana,
dizelere devrilen keder yüklü vagonlarla…,
ve seç göğün intihar meyilli
bulutlarından birini,
bileklerinden kırmızı yağmurlar yağsın;
bizden uzak constantineye,
mezar olsun bu kadim ah/
ki seni gördükten sonra aylarca ağladım,
nerelerdeydin diye gençliğim katledilirken,
cibilliyetsiz ve şerefini yitirmiş
bir yılan soyunun maktulü,
gençliğimin baharı evet,
sonra;
silsilenle büyülendikçe,
kurudu gözyaşlarım
ve siy/ah gözlerinle ısındım,
lisanının mahreçleriyle soludum,
duygu durumuma iyi geldin,
hoş geldin...,
aşk sürükledi beni sana
ve sende, kayboldum sevgili;
ki lütfen bana,
bir daha kendimi buldurma ömrümce,
yitmiş ve sana gitmiş bir iyi insan olarak,
yaşat beni,
ruhum ruhuna emanet olsun…,
ki ilk ayrılığımızın şarkısıydı,
büyük adam, küçük aşk…,
ona da ayrılık denebilirse,
sokakları yürüyen ben değildim,
ki sokaklar,
bende yürüyordu o terazi ikindisinde
ve hiç,
hiçlikle bile;
kavuşmak kaygımız olmamıştı zaten,
hasretindeyken…,
ve lüzumsuz itibara rağbet edilmeyen,
iki kelâm susuzluğuna müsekkin,
mesai aralarında…,
ah;
TÜM YORUMLAR (1)