Parlayan şahika kıvamında,
Elbruzmu tanrım araratmı
Bu yoldan beniçevirip baktıran
Bu görkem! ...
Bu heybet! ...
Beter iş seni beklemek
Ellerim de dolu dolu,gözü yaşlı mendiller akıyor aklıma,
Rakkase düşü gibi,
Vapurdan kalabalığı yarıp tarihi suriçinde Yurduna,
sana karıma ulaşmak geliyor, aklıma.
Taze maydanoz kokan sokağımızın,
Seni bırakmak duvara çivi çakmak gibidir,
Ya çivi yamulur,
Ya duvar delinir.
Yada öyküneceğim kadar yara alır gönlüm…
Seni bırakmak! …
Bir kağıt mendil gibi,
Kal bu gece
Cennet koyundan
Arzuladığım oylum bakışlarının bana bıraktığı
Kum taneleri gibi çoookk daha çooookk…
Ve şimalde bir türlü gelemediğin İstanbul’una geldiğin için kal bu gece çok özledim seni.
Şiir gözlerinde akan bir nehirdir
Besbelli aşığım körkütük
Ve yediverenler gibi meyve dolu
Ellerim kollarım.
En kötü günümüz böyle olmalı,
Ne zaman düşüm olsan
Savrulurum
Senden yana,
Ne zaman güzüm olsan
Sarı başağım, nar tanem
Samani tebessümüm.
Akan suda sen
Gürül gürülsün
Büyükceviz yosun kokuyor:
Saçların...
Gözlerin iğde ağacı
Salkım saçak...
Bahar bıçkındır! ..
Çarpar adamı…
Serserilik köprüaltlarından menkul değil;
Anladım güç olsada..
Hayatın tadında gizli.
Çocuklar gibiydik dün,
İp atlardık,Bisiklete binerdik...
Hepimizin bir Dayısı vardı sırtımızı dayadığımız,
Hepimizin sevgili duyguları vardı yanıp tutuşturan bizi! ...
Kah İstanbul,senindi Kah İzmir benim,
Nasıl olsa bir kuş uçumluk mesafelerdi şehirler,
Yeniden yaratılmak için varız,
Buğday başağıda öyleydi,
Çok çok bir kış yaşar dediler
Binlerce yıldır yeniden yaratıyor İnsanı.
Yeniden yaratılırız her bahar,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!