O gün gitti.
Hiçbir şey demedi giderken.
Zaten aşk dediğin şey,
bazen çok şey söylenince değil,
hiçbir şey söylenmeyince başlıyor aslında.
O gittikten sonra…
evin duvarları üstüme üstüme geldi.
Sanki eşyalar bile,
“biz onunla daha çok uyuşuyorduk” der gibi baktı yüzüme.
Çatal bile küs bana mutfakta.
Yani yalnızlık dediğin şey,
bir insan eksilince başlamıyor…
O gidince her şey susuyor.
Sonra kendime sorular sormaya başladım:
“Lan Metin,” dedim…
(ben kendime bazen Metin diyip lanlı hitap ederim, samimiyetten)
“Sen âşık mıydın gerçekten,
yoksa sadece birini yanında hayal etmek hoşuna mı gidiyordu?”
Çünkü kabul edelim…
Bazen insan birine âşık olmuyor.
Sadece onunla hayal ettiği hayatı seviyor.
Çay içerken iki bardak çıkarmayı,
film izlerken koltukta sağ tarafı boş bırakmayı…
Sonra o koltuk bomboş kalıyor,
Ama sen hâlâ sola doğru yaslanıyorsun.
Refleks gibi.
Kandırılmış bir kalp gibi.
Bir de şu var:
Giden, illa kapıyı çarpıp gitmiyor.
Bazısı sessiz gider,
Sesini sende bırakır.
Sen o sesle yıllarca konuşursun…
Cevap gelmez.
Ama yine de susamazsın.
Aynaya bakıyorum arada.
Kendime diyorum ki:
“Eğer bir gün yine âşık olursan Metin,
kendini de sev bu sefer be oğlum.”
Çünkü aşk bazen seni iki kişi yapıyor…
Ama en sonunda
“tek kişilik bir pişmanlık tiyatrosu”na dönüyorsun.
Yani…
Aşk gitti, evet.
Ama bana bir iç konuşma bıraktı.
Ben hâlâ o konuşmanın ortasındayım.
Arada çay koyuyorum,
konuşmaya devam ediyorum.
Kendi kendime.
Ama güzel konuşuyorum ha.
Severse yine ben severim.
Önder ElçiKayıt Tarihi : 19.6.2025 16:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!