Uğursuz Şarkı Şiiri - Ömer Yüce

Ömer Yüce
97

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Uğursuz Şarkı

UĞURSUZ
ŞARKI...

ANILAR.

Tek başıma,
ormanda yürüyorum.

/Mevsimden midir,
nedir?
İnsanın kalbine dokunuyor
böyle güzel havalar./

Kurt,kuş,
börtü böcek,
siyah beyaz bir kışa hazırlanırken
benimse gözümde canlanıyor,
eski hatıralar.

Dilimden istemsizce dökülüyor
Çoşkun Sabah’tan
O meşhur
şarkı;

Anılar...Anılar...
...
“Bu akşam içimde hüzün var.
Gözümde canlandı anılar....”
...

Mevsimde,
akşamda,ormanda,
ortamda müsait şimdi,
bir yokuşun başında derin bir nefes alıp
şarkının duygu selinde
eskilere gitmeye,

içimi,
yine içime dökmeye.
...
Dilimde,O şarkı
üzerimde dalından düşmüş
bir yaprak tedirginliği,
ve her adımda
ete kemiğe bürünüp benimle
yan yana yürüyen
sen’li hatıralar.

...

Yıllar,
80’li yıllar...

Lisede öğrenciyim.

Memlekette ihtilalin izi,

Ser de gençlik,
yürekte aşk,
diller de “Anılar...”

/Yangına körükle giderdi,
o zaman ki arabesk şarkılar./
...

Tokat’da,
bir pastane,
pastanede bir kaç insan,

dışarda parçalı bulutlu kasvetli bir hava,

pencere kenarında iki kişilik bir masa,

masada iki soğuk çay,
ortada dokunulmamış
bir yaş pasta,

yüzümüzde,

pastaya ulaşmaya engel
dağınık,yorgun kırgınlıklar.

Fonda yine,
O bildik şarkı “anılar”.
...

“Benden uzak durma ne olur
Bu kalbi sensiz taşıyamam.
Artık benim olmasan bile,
seni görmeden yaşayamam...”
...
Duygularıma tercüman olan
bu şarkının
her nakaratında,
masanın bu yanında,

kalbi yerinden fırlayacakmış gibi
heyacanlanan,geleceğe dönük
hayaller kuran
ben.

Öbür yanında,

Gerçeklere kör,
duygulara sağır,

vicdanına pranga vurulmuş,
her sözcüğü kurşundan ağır,

her muhabbetin sonunu,
dönüp dolaştırıp,

kadere kısmete bağlayan
umarsızca tırnaklarıyla oynayan
sen.

/Bedenini ateşe atan pervaneler gibi
kaybetmemek için o gün seni,
nasıl savaşıyordum bir bilsen./
...

Her cümlen iç denizimde
bir Ağustos depremi,

her sarsıntıda Marmara gibi
İçime,içime çekilen ben.

Her çekilmeyi fırsat bilip,
çürük bir apartman kompleksi gibi

dalga dalga tsunami olup
üzerime üzerime gelen sen.

/O gün ne büyük hasarlar verdin yüreğime bir bilsen./

...
Oysa ben;

bir Ferhat,
bir Mecnun,
bir Kerem gibi,
kaybetmemek için seni,
dağları delmeye nasılda hazırdım
bir görsen.
...

O gün,
duvar yüzündü,
yüzünde asılı boş çerçeve ben.

siyah beyaz resimdi gözlerin,

baktıkça kıpkırmızı kesilen
ben.

Küçük bir yarayı kaşıyarak
büyüten sen,

O yaraya üfleyerek,
şifa olmaya çalışan ben.

Bugün bakıyorum da,

aşkın değil,

aşığın gözü körmüş gerçekten.
...

Anılar...
Anılar...
...

Dedim ya;

Şimdi yıllar geçmiş üzerinden
mevsim yine sonbahar.

Dışarıda o günü hatırlatan
soğuk bir hava var.

O şarkının duygu selinde
kaybolmuş gitmiş anılar.

Bu mevsimde bir dal,
bir yaprağı,

ne kadar tutabilirse dalında

al benden de o kadar.

...

Yalnız,kalbim,
şimdi bile,

o gün ki saf çocuk gibi,

hala bütün olumsuz koşulları,

sana değil,
havaya,suya,mevsime

bir de,
O uğursuz “şarkıya”
bağlar.

Öyüce

Ömer Yüce
Kayıt Tarihi : 1.4.2025 18:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!