içimde yanan bir ateş, beni esir almış
gözlerim görmüyor, kulağım duymuyor.
dilim ise lal olmuş, kelimeler kayıp.
ah, leyla ah
buğulu gözlerle bakıyorum, göğün maviliğine
İnsanlar benim aşılmaz duvarlarım olduğuna inanıyor:
Çelikten olma bir kapı,
Üzerinde açılmamaya yüz tutmuş kilitler.
Koca bir yanılsama sadece.
Gören kaçıyor, garip bir bilmece.
Bakmayı bilselerdi, ne duvar nede kapı engeldi
Hiç gücüm kalmadı
Düşünmeye bile takatim yok
Ne de konuşacak dermanım
Ağzımdan çıkan tek ses
Havaya karışan bir nefes
Gözlerim derin bir boşluğa hapis olmuş
Gecenin karanlığında yola çıkmışım
seni arıyorum
Yıldızlara soruyorum bilen yok
Ay'ı gözlüyorum sana bakan yüzü aydınlık
Bana bakan yüzü ise mahcup
Ey beni sensiz, seni bensiz bırakan dağlar
Yol Verde geçeyim şu buğulu gök yüzünden
Aşayım sonbahar vadilerini
Varıp da gideyim sevgilimin merhamet kapısına
Sarılayım boynuna, tutayım bahar bahçe kokan ellerini
Yol ver, yol Verde geçeyim
Düşünce avlusundayım, voltalıyorum.
Kendimden bihaber , savruluyorum.
Kırk kilitli kapı, daralıyorum.
Kurtulmak için gökyüzünü, aralıyorum.
Gardiyan gelir der; vakit tamam.
Dört duvar arasında bir yerdeyim.
İçinde bir ben,bir de bana eşlik eden yalnızlığım.
Üstümde dünyanın yükünü sırtlanmış bir çatı,beli kambur
Karşımda ise sessizliğin ızdırabına dayanamayıp, çatlamış duvarlar.
Kendini aydınlatan bir mum,
Sensizliğe duyduğum hasretin esintileri var taşrada
Durdurak bilmez hoyrat vede asi
Derin bir uğultudur duyulan
Ağaçların çatırtısı acıtır insan içini
Yinede dindiremez bendeki hasret ateşini
Seni idrak ettim aklımda değil gönlümde
Çekip attım kalimeleri ağzımdan
Bir tek senin sessizliğin kaldı içimde
Gece gibi derin ve güzel
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!