Bizim memlekette her şeyin kitabı yazılır, kitabı yazılmayan bir şey yoktur. Yoktur, yok olmasına da yine de hayatın gerçeklerini merak edip, kimse zahmete katlanarak kitap okumaz. Adam tavlada arkadaşını yener ''Ben bu tavlanın kitabını yazdım.'' der. Halı sahada maç yaparlar yenen taraf ''Biz bu futbolun kitabını yazdık zaten.'' derler. Adam balık tutmaya gider ''Ben bu balıkçılığın kitabını yazmıştım.'' der. Elin ağzı torba değil ki büzesin, salla gitsin nasıl olsa salladığınız şeyleri kimse sorgulamıyor...
Bilmem biliyor musunuz, bir de üç kağıtçılığın kitabı ve o kitabı yazanlar varmış. Adı üstünde işte, neler var neler... Bul karayı al parayı. Telefon açıp saf vatandaşlara kendini polis ve savcı olarak tanıtarak insanlardan para tırtıklama... Cepçilik, tırnakçılık... Naylon fatura sahtekarlığı ile devletten yüklü miktarda KDV tokatlamak, tabi sonrasında da devlete tokatlanmak... Kapıda dolandırıcılık... Ödül kazandınız muhabbetleri cep telefonuna gelen mesajlar ile yapılıyor bu da... Sahte altın satanlar... Bir ara çok sık rastlanılan saadet zincirleri ki örnek olarak Titan diye bir oluşumu hatırlıyorum...
Üç kağıtçılığın kitapları yazılsa herhalde ciltler dolusu olacaktır. Cilt sayısı vermek abes olur ki her geçen gün bu dolandırıcılık yöntemlerine bir yenisi ekleniyor dünyanın çeşitli yerlerinde ve güzel yurdum Türkiye'de... En çok da yaşlı teyzeleri ve amcaları kandırmaya çalışıyorlar saflıklarından yararlanarak yapıyorlar bu işi...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta