Üç Yüz Altmış Beş Gün Altı Saat

Diyap Mansuroğlu
31

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Üç Yüz Altmış Beş Gün Altı Saat

Üç yüz altmış beş gün altı saat saydım bir günde.
Saliseler saniyeleri, saniyeler dakikaları kovaladı.
Dakikalar saatleri, saatler hayatları…
Kendi içinde taksimdi her bir an,
An an bir günde,
Üç yüz altmış beş gün altı saat saydım.

Yıllar geçti bir günde;
Yılım geçti, eskidim, ömrümden gitti.
Senin ömründen de gitti mi?
Üç yüz altmış beş gün altı saat saydım,
Bir güneş bile batmadı.
Kuşlar uçtu, meltemler esti, ağaçlar yellendi.
Bir günde nice nice mevsimler geçti.
Uyanınca sadece kendi kokumla öğlene doğru kıştı,
Öğlen yaz.
Akşama doğru sonbahar.
Şimdi, tekrar bir ilkbahar;
Yatmadan önce bir umut gibi.
Bekledim, bekledim…
Bıkmadım, yılmadım, anla diye bekledim.
Çatık kaşlarıyla ne kadar ciddiydi kalbim.
Bekledim,
Sabrımdan ağaç oldum,
Sabrımdan taş oldum.
Sabrımdan kaya oldum,
Sabrımdan dağ oldum.
Bekledim,
Bir günde üç yüz altmış beş gün altı saat saydım.
Sen bir gün yaşadın nasıl geçti bilmem.
Bir günde bir yaşımı daha yaşlandım.
Onu bilmem, bunu bilmem.
Üç yüz altmış ben gün altı saat bilirim.
Saydım, dün geceden beri, buraya kadar;
Adım adım salondaki karolar.
Üç yüz altmış ben gün altı saat bilirim.
Köşegen köşegen ve ömrümden her biri.
Saydım, bekledim.
Kırıldım, gücendim, dağıldım örselendim.
Öldüm de sana bakıp yakıştıramadım tekrar dirildim.
Gelenler oldu, sen değildin.
Gidenler oldu, iyi ki sen değildin.
Medet umdum fallardan,
Sen benden geçmemişsin dediler.
Biz daha çok kanarız ama çok severiz dediler.
Medet umdum bir günden, ömrümden gitti;
Üç yüz altmış ben gün altı saat oldu.
Seni sevmek bir şaraptı.
Bir günde yıllandı, ağaçtan doydu.
Senin kokun bir firardı,
Üç yüz altmış ben gün altı saat geçti,
Yastıktan kayboldu.
Nasıl olur bilmem,
Nasıl geri gelir koca bir ay pırıl pırıl.
İlk günkü gibi nasıl sarılır insan.
Nasıl dudakların ben tadar,
Nasıl kulakların ben duyar.
Nasıl burnumun orta yerine kokun, gelir yine direğini kurar.

Hiç anlamam, tek bir şey bilirim.
Yaşlandım bir günde üç yüz altmış ben gün altı saat.
Saçının aklarına hemfikir oldum.
Üç yüz altmış ben gün altı saat sen oldum.
Nasıl olur bilmem, fallardan medet umdum.
Siz daha çok çekerseniz dediler; derviş olurum, dedim.
Siz daha çok kanarsınız dediler; kanım o, dedim.
Eninde sonunda kazanırsanız dur-durak bilmez büyür dediler.
Önünde dizlerime düşerim dedim.
Koştum baktım,
Sanki salonda bir ses vardı.
Kahve içer gibiydin.
Koştum baktım, sen değildin.
Komşuların aşk dolu sesleri, fazla çıkarmış, kıskandırırmış yüreği.
Üç yüz altmış ben gün altı saat nasıl dayanır bir adam.
Nasıl yaşanır bilinmez.
Üç yüz altmış ben gün altı saat,
Seni bekler, seni yaşar sen olmadan.
Acaba bekledin mi sen de?
Acaba bir an olsun kulakların duydu mu?
Sayfalar dolusu gezerken yağmurlu bir kış sonu,
Senin de aklın sürekli benle doldu mu?
Ben üç yüz altmış ben gün altı saat bir askerdim.
Bir erdim üç yüz altmış ben gün altı saat.
Derviş oldum kendimden erdim.
Bir günde yaşadım dergâhı, bir günde yaşadım ahı.
Bir günde yaşadım gelip gitmeyi.
Bir günde yaşadım elli kere düşüp bin kere kalkmayı.
Ne yapsam bilemedim,
Sonunda döndüm dolaştım hep sendim.
Hangi insan evladı nasıl yapar bunu bilmezdim.
Senmişsin meğer buldum.
Nasıl inanırım, nasıl ikna olurum bilmezdim.
İknalık bir şey yokmuş,
Hükmüm batasıcaymış,
Elim kolum kanadım kırılasıcaymış.
Senmişsin, öğrendim.
Ben bugün sendim.
Bir günde her şeyden geçtim.
Daha bekleseydim ve gelmeseydin,
Antik bir çağdan bütün bir tarihi geçip kıyamete kadar varabilirdim.
Eğer ki bekleseydim, kendimden geçseydim.
Seni sen sen diye yaşata yaşata kıyamete kadar ilelebet gidebilirdim.

Uyandım, bakındım.
Küçük bir hayal kırıklığı oldu biran.
Canım sıkıldı, aradığımı bulamadım.
Aradığım sendin.
Nasıl olur bilmezdim.
Şu halime baktım, seni öğrendim.
Kalktım, biraz giyindim, işlerimi yaptım.
Bir bardak çaydın, tattım.
Hiç fark etmezdi.
Ha bendim ha sendin.
Her hâlükârda ben yıllar sonra kendimi sende öğrendim.
Dervişmiş, en çok sevdiği acizliğini öğretenmiş.
Dervişmiş, bir derviş olmadan haneden haneye kendini erdirmiş.
Bulmuş, sana yüzünü sürdükçe derviş olmuş.
Evet, bir dergâh değildin, dört duvar değildin.
İnzivada bir matem değildin.
Lakin ben bir dervişmişim,
Yıllar sonra kendimi sende öğrendim.

Bir gün, bir yıl; üç yüz altmış ben gün altı saat.
Otuz gün, otuz yıl; otuz üç yüz altmış ben gün altı saat.
Etti mi yaş otuz bir?
Yarın sabah otuz iki.
Bahşedilen de otuz iki olduğuna göre bu işte bir hikmet var,
Yarında güzel bir şey var.
Yarın güzeldir zaten.
Bütün yarınlar güzeldir.
Her şey güzel olacaktır.
Mahkumudur yarın güzel olmanın.
Her zaman,
Kötü de olsa daha iyi olacaktır,
İyi de olsa daha iyi olacaktır,
Çaresizdir, daha iyi olacaktır.
Çünkü ben senimdir.
Şu saatten sonra gece yarısına vurmuş bu yol,
Sen benimdir.
Bir gün,
Bir gün tattım üç yüz altmış ben gün altı saat tadında.
Nefes gibi çektim içime.
Çaya attım o günü şeker diye.
Acıydı, yemeğime kattım tat versin diye.
Tuzluydu, yoğurduma attım sensiz tansiyonum düşmesin diye.
Bir günde seni yaşadım.
Öyle bir gündü ki, üç yüz altmış ben gün altı saat sende bilendim.
Masada kahven, yastıkta kokun.
Kokun silindi ama kahven masada.
Bekliyor hala benimle, bakınıyor etrafa.
Siyah bir poşet, anladım bugün.
Buldum fallarda.
Bahtımıza benzemiyormuş kara bir poşet.
Anladım bugün, yine sevdim.
Nasıl sevdim ben bilirim.
Nasıl öğrettiğin, hiç kimse.
Bekliyorum, bekledim.
Şaşkınım, bir avuç kahveyi sevmeyi sende öğrendim.
Nasıl olacak bilinmez,
Nasıl gider bu tasa nasıl geçer bu dert.
Ağzından çıkar iki kelam,
Üç yüz altmış ben gün altı saat masada,
Dayanır, direnir, kurtlanmaz kahve.
Nasıl olur bilmem,
Üç yüz altmış ben gün altı saat.
Ben bir avuç kahveyi senden dilendim.

Bir tomar kahve, kırk yıl hatırı var.
İçememişiz bile daha.
İçseymişiz keşke.
Bir tomar kahve,
Her bir kaşık bir fincandan, ahrete kadar gider o hatır.
Böyle bir matematik hesabı mıydı,
Yoksa hiçbir hesabı olmayan,
Niye sen sorusunun cevabının kalmadığı,
Bitmediği,
Yada herhangi bir zamanda olmadığı,
Yada hep var diye hiç varlığından haberdar olamadığımız,
Bir mevzu muydu böyle.

Anlaşılmaz,
Hayat kimine elemle gelir kimine kederle,
Kimine kucağında güllerle.
Bize biraz kasvetle,
Acımışız ikimiz, kırılmışız, incinmişiz.
Yol kenarında durup düşünmüşüz.
Korkmuşuz ve hiçbir planımız kalmamışken hayata dair,
Hayat bütün planlarını dermiş önümüze.
Bir çiçekli bahçeden geçiyoruz dikenleri batıyor bize,
Sorun değil, varsın acısın.
Aksın kanlar, dökülsün.
Çizilsin derilerimiz, varsın olsun.
Üç yüz altmış ben gün altı saat her şey olabilir.
Zaman sen olduktan sonra,
Üç yüz altmış ben gün altı saat hayat olabilir.

Diyap Mansuroğlu
Kayıt Tarihi : 4.3.2019 11:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Umutcan Kamış
    Umutcan Kamış

    Hissettim. Gerçekten dolu dolu yazılmış bir şiirdi. Kalemin dert görmesin.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Diyap Mansuroğlu