Değerli arkadaşlarım, sizleri o kadar çok seviyorum ki; Gördüğüm bir rüyanın akabinde inanılması çok zor olan, bizzat şahit olduğum, bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Allah bazen bize bazı küçük işaretler ve mesajlar ileterek bizi uyarır. Bu işaretler kâh rüya kâh hiç beklenmeyen acı ve tatlı olaydır.
1996 yılıydı, bir gece yarısı korkuyla ter içinde uyanmış ve gördüğüm rüyayı hatırlamaya çalışmıştım. Rüyamda: “Bir komşum seyahate giderken evinin anahtarını bana teslim ederken: ‘Arkadaşım rica etsem, çiçeklerimi gün aşırı sular mısın bir zahmet?’ diyordu. İki gün sonra arkadaşın evine gidip çiçeklere baktığımda, saksıların ağzına kadar su dolduğunu ve hepsinin kökünden çürüdüğünü, sadece bir saksıda üç tane morlu, sarılı hercai menekşesinin canlı kaldığını görüyordum. Menekşenin birini elimle hafifçe tuttuğumda kökünden ayrılan üç menekşe, canlı olarak elimde kalıyordu: ‘Giderken ne çok su dökmüşsün arkadaşım, çiçeklerini benim bozduğumu sanacaksın’ diyordum kendi kendime”.
Rüyayı hatırlayınca endişe etmeye başlamıştım:
“Bu rüya pek hayra alamet değil ama haydi hayırlısı” diyerek tekrar uyumaya çalışmıştım ama sabaha kadar uyuyamamıştım.
Telefonun sesiyle yataktan fırlamış, Ankara’daki yeğenimin üzgün sesini duyunca kalbim hızla atmaya başlamıştı:
“Günaydın teyzeciğim, bir şey söyleyeceğim ama sakin olmaya çalış. N. Teyzemler dün Bursa’ya gelirken Konya girişindeki kavşakta kaza geçirmişler. Durumları iyi ama şimdi özel bir hastanedeler. Biz akşam hemen yola çıktık, şimdi onların yanındayız, siz de hemen gelin”.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta