Her yerde Hıdrellez coşkusu
Yürekler bahara hazırlanıyor
Kuşlar ötüyor gökyüzünde
Günlerden Cuma’yı cumartesine bağlayan
Bir gece…
Sadece bu mu 6 mayıs?
1972 yılında bir anlam daha kazandı
Altı mayıslar…
Toprağa nefes verilerken
O gece birileri tarafından
Üç fidan yetiştiği topraktan kopartıldı.
Oysa
Dilekler dilenmişti
Cuma gecesinden cumartesiye
Kimi ev,
Belki araba,
Belki de sıcak bir yuva!
Acaba anneleri de Deniz’e, Yusuf’a ve Hüseyin’e
Dilek dilemişler miydi?
Acımasızca dünyayı yakmışçasına,
İdama mahkûm evlatlarına!
Ya üç fidan
Bekliyorlar mıydı?
Bir hıdrellez sabahı
Elleri ayakları demir zincirlerle bağlı
Birbirlerini son kez kucaklayacaklarını!
En acı vedaya bile gülümseyerek,
Daha yirmilerinde olmalarına karşın
Onurlarından ödün vermeden savaştıkları
Kan emicilere, vatan satıcılarına karşı
Başları dik! Verdikleri mücadele ile
Yıllarca unutulmayacaklarını biliyorlar mıydı?
Yer Ankara merkez cezaevi
Darağacı kurbanlarını bekliyor
Saatler 01.25 gösteriyor,
Geliyor karşıdan
Yüreğine denizleri sığdıran Deniz Geliyor
25 yaşında daha gencecik
İlmeği geçirdiği boynundan
Sözlerini bitirmesine fırsat vermeden
Vurdular iskemleye, Deniz Uzun, Deniz Heybetli!
Hesaba katmamışlar boyunu, 02.15 boynundaki iplikten kurtarılıyor,
50 dakika sonra kesiliyor, Vatan toprağına hasret kalacak nefesi!!
Gecenin karanlığında sessiz çığlıklar
Sarıyor dört bir yanı!
Ölüme değil; Vatan satıcılarının, sömürücülerin
Kazandıklarını düşündükleri davaya karşı çığlıklar
Ağır ama emin adımlarla Yusuf geliyor
Saat 02.25 te kan emiciler onu da aynı şekilde
Asıp izliyorlar. Gaddarca, vahşice…
Dünyanın kendilerine kalacağı edasıyla…
Hüseyin sessiz, konuşmazken
Son sözlerini 03.00 te haykırıyor
İlmik boğazına geçmeden
Vatanına, Milletine olan sevgisini
Kendisine ölümü reva görenlere
Kendilerinden sonra gelecek Bayrak sevgisiyle
Dolacak olan kardeşlerine!
Ve şafağın karanlığı alırken gözlerindeki ışığı,
Hüseyin susuyor!
Yüreğindeki nefesi susuyor!
Üç nefes susturulmuştu hıdrellez gecesinde
Asanlar mutlu
Asanlar memnun
Görev yerine getirildi
Yormuştu oradaki beyağalarını
Uykusuz kalmışlardı ama
Düşünmediler 20li yaşlardaki üç
Canın asla uyanmayacak olmasını
Ürktüler onların son sözlerinden
Söyletmediler.
Hesaplamadılar her dönemde Denizlerin var olacağını
Düşünemediler…
Beraber yaşamışlar,
Birlikte ölüme gönderildiler
Ama son vasiyetleri olmasına rağmen
Yan yana gömülmelerine bile izin verilmedi
Toprak altında yatan bedenlerinden korkuldu!
Aynı sırada aralarında başka mezarlar olmak koşuluyla
Ankara’ya, başkente defnedildiler!
Üç acılı babanın son vedaları oldu bu evlatlarına…
Evet, belki suçları vardı ama
Can’a bedel de değildi yaptıkları
Amaç başka
Hesap başka
Birilerini sindirmek
Gelecek kuşaklara gözdağı vermek
Belki bir şeylerin öç alımı için darağacına gönderildiler
Ama Denizler, Yusuflar, Hüseyinler
Tükenmedi an be an çoğaldılar.
Onlar simge oldular
Unutulmadılar!
Onlar Gezmiş’lerdi,
Onlar İnan’mışlardı
Onlar Aslan’lardı
Gah dağda gezen
Gah köyde ceylandılar…
Son günlerinde mektuplar yazdılar
Ailelerine, akrabalarına son duygularını anlatan
Vedaya dair satırlar
Mektupları da yasağa kurban edildi
Onların kurban edildikleri gibi!
Kayıt Tarihi : 7.5.2022 18:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gülfüz SARIÇAM 11 Haziran 2008 / Nihat Behram / Dar Ağacında Üç Fidan kitabını okuduktan sonra kalemimden dökülenler! rahmet ve özlemle.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!