Asfaltları dudakların gibi çatlamış
Koca bir şehri çiziyordum
Kızların bohçasından kaçmış bir tuvale
Kocaman evler
Simitçiler
Seyyar satıcılar
Dilenciler
Bürokratlar
Fahişeler
Entellektüeller
Faşistler
Koministler
İşçiler
Memurlar
Zenginler
Fakirler
Şehrin ışıklarının altına
Küçücük insanlar
Yaramaz çocuklar çiziyordum
Kocaman elleriyle
Bize dua etsinler diye
Yeşil bir yağmur yağıyordu çizdiğim şehre
Belki de ağlıyordun
Kaburgalarımı çatlatan bir ayaz vardı sanki
Üşümüştü ellerim,
Islaktım
Kurusun diye gözlerine
Kalbimi asacaktım
O şehirde bir sen yoktun Bella
Bir sürü pencere çizdim sonra
Pervazlarına çiçek resimleri
Serçelere buğday taneleri bıraktım
Biliyordum arkasında beklediğini
Bekleyenlerin çaresiz hikayelerini bildiğini
En dibinde,
En derininde
Bir şair gezdiğini
Sonra mahalleleri yaktılar
Bütün çiçek resimlerini
Ne çok kan
Ne çok duman
Ne çok masum
Ve hiç yerlerinden kalkmadan üzülüyorlardı
Bizim slogan bakışlı çocuklar
Seyrede seyrede küçülüyorlardı
Çünkü kumandaları vardı
Oturdukları koltukların
Hepsinin başucunda iftira
Hepsinin başucunda kolestrol
Anladım dünya her zamankinden hızlı dönüyordu
Koltukların tekerleri gibi
Sonra düştü fırçam
Döküldü boyalarım
Beni de kovdular
Kendi çizdiğim şehirden
Yalan dünya yalancılarındı
Sahne soytarıların
Bir vardın
Bir yoktun
Ama sen
En çoktun bella
Gözlerindeki merhameti bekliyor şehir
İnsanlar ve pencereler
Gel al artık bella
Asılmalı bu tuval senin sırlı duvarına
Hayatın ve tarihin inadına
ş.ç
Kayıt Tarihi : 27.7.2023 03:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!