Tesirden habersiz, İran şarabı
İçse de sarhoşlar ayık geziyor
Şiirin vahimdir, hal-i harabı
Ufukta gemi yok, kayık geziyor
Attila İlhan ve ebediyete gitmiş şairlerimize saygıyla....
Kalk Attila İlhan’ım! gör ki ne halt yediler
Süslü nesir yazdılar şiir budur dediler
Mart gelmeden sedası, İt sesine karıştı
Şair olmuş geziyor şom ağızlı kediler...
Âşinası olana ahvalimden taşarken
Sinemde sırmı kalır bu dil benle yaşarken
Emsalsizi tarife yanaşır mı kalemim
Cânânın güzelliği haddimizi aşarken...
Yorumundan acizsen benli olan hayatın
Durma içinde sana dar gelecek kafesin
Hoyratın kalpgâhına kurulsun saltanatın
Muradını mestetsin, koksun leylak nefesin
Hadi git! cânevimden kalbimden âzâdesin
Kutsala sövdürmem göz göre göre
Susana Şeytan der, bizdeki töre
Kuduzdan çok çektik Baykal efendi
Artık Önder Sav’ı bağla bir yere
Senin sahne sanatın son oyunla kapansın
Galası hüsran olsun, bitsin perde arası
Ahımın kıvılcımı düşsün içinde yansın
Matemine renk versin gözlerinin karası
Senide benim gibi yaksın hicran yarası
Gururdan başını kaldırmıyordun
Görmeyip ne hale getirdin beni
Oralı olmuyor aldırmıyordun
Çileden çileye götürdün beni
Sustum hep yıllarca boynumu büküp
Kinine kâr buldu yaşlı gözünden
Ağzına geleni saydı seninki…
Tutmadı sırrını döndü sözünden
Gitti de hoyrata yaydı seninki…
İçinde tükenmez, bitmez ağrına
Defterde kitapta, hesapta yoktun
Kaybolan yıllara bakarken geldin
Kaderin attığı süpriz bir oktun
Hedef tahtasına takarken geldin
Frensiz duygumun gönül kazası
Ümidin tükensin yerlere düşsün
Kimseler imdada gelmesin zalim
Gönül enkazına dertler üşüşsün
Ay yüzün ömrünce gülmesin zalim
Aşikar olupta kendi özünden
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!