bilemedim başlarda,
bu;
aşk mıydı.?
hayır değildi..! !
peki.! ! ya,
..
Bahane edip aşkı
Beni ip üstünde oynattın.
Ne yalanlarla dolanlarla,
Gönlümü ayarttın.
Aslında ben doğruya değil,
Yalanlara inanmışım.
Kendini bana, pamuk ipliğiyle bağlamıştın
..
Sen gittin ya, hayatım durdu,
Sen gittin ya, kalbim kudurdu,
Sen gittin ya, geceler zordu,
Sen gittin ya, hasretin yordu...
Senden sonrası, yürekte tufan,
Bu nasıl tutku,almıyor kafam,
..
Bilmem bu nasıl bir şey?
Sevgi desem değil,
Tutku desem değil,
Aşk desem değil,
Bu hepsinden öte bir şey!
Çatlayacak sanki yüreğim;
Anlaşılır şey değil…
..
Ve o son mesaj yanında seninle bir ömür geçirmeyi tercih etmek,
Sana kimsenin veremediği tutku ile aşkı sevgiyi hissettirebilmek,
Ve o korkunç kelime kendince beni heyecanlandırdığını düşünmek,
Söyle be güzelim bu kadar kolay mı benim dünyama girebilmek…
N eden demeden sana gelmek ve yanında olmak istemiştim,
İ çimdeki öfkeleri unutup dudaklarında erimeyi dilemiştim,
..
Dalıpta geçmişteki aşk dolu o günlere
Seninle yaşantımı anımsadım hep bir bir
Yüreğimde sızılar başladılar derinden
Yıktık tüm mutluluğu elimizden ne gelir
Sen şimdi ümitlisin yarından umutlusun
Sevgilerin aydınlık gözlerinde belirir
..
Gökyüzünde bulutumsun sen benim
Bir tutku bir özlemimsin sen benim
Kalbimin icinde gezer durursun
Hayatıma hayat veren sen benim
Sen benim,benim benim sen benim
Senden öte gidecek yol yok benim
..
Gecenin en derini alıp da kollarına,
Saldı, saldı, hicranın değişmeyen haline,
Bir bilmece bıraktı, yaşadığım yarına,
Bir muhal bıraktı, bu gece onun yerine...
Ben hep böyle olurum, başı boş ve serseri,
Ne zaman böyle bir baş ağrısından inlesem,
..
GÜNLÜĞÜMDEN-11
Sevgili tutku merhaba! Slow bir radyo kanalı açtım ve seninle söyleşiyorum.Şebnem FERAH sanki benim için yazılmış bir şarkıyı söylüyor.SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN.HAYATI SIFIRLAMAK.
Kaç kez sıfırladım hayatı? Çok iyi oldu.Hele son sıfırlayışım harika oldu.En büyük hedeflerimden birisiydi bu sıfırlayış ve bambaşka bir yaşama başlayış.Çok mutluyum.
Dün akşam:A.K.M.de imza günüm vardı.Güzel bir elbise almıştım.Kuaföre de gittim.Hem makyajımı,hem de saçlarımı yaptırdım.İnanılmaz güzel bir genç kadın oldum. Bakışları görmeliydin.Herkes,çok güzel olduğumu söyledi.
Alanyada çok sevilmeye başladım.Kültür Merkezindeki sahneyi görebilmek için,rampa yaptırmış belediye başkanı. Beni de yanına oturttu.Konuşmaları ve sunumları,onun yanında izledim.Kaymakam ve merkez Valisi de yanıma gelip,elimi sıktılar.Söyleştik bir süre.
Standımın başına geçtiğimde de,ilgi eksilmedi.Orada, kitaplarımı imzalamak,çok gurur vericiydi.Gecenin yıldızıydım.Prensestim ben.Şerife bile,herkesin bana nasıl baktığını? söyledi.Güzel,bakımlı,başarılı bir kadın olmayı, çok seviyorum.
Anar…Sevgili,özverili,hep bir melek gibi yanımda olan, tatlı Anar.Dün bana o kadar çok yardımcı oldu ki…O,olmasaydı,ben o kadar insanla başa çıkamazdım.O, burada benim için,çok büyük şans ve armağan.
..
Hiç ummadığın bir An da,
Hiç ummadığın bir Yerde,
Hiç tanımadığın Birisine,
Hiç ummadığın bir Tutku,
Aşk denen Duygu.
..
Seni benle topladık
Aşk etti.
Aldık onu kendisiyle çarptık
Karasevda çıktı.
Zamana böldük sonucu
Tutku oldu.
Dırdırını da çıkardık
..
Senin sesin duyulunca yüreğime, aşlar düşer içimin ambarına.Kıtmir bekler kimseler girmesin, kimseler duymasın diye yıllarca seni aşıyor,yaşıyor,saklıyor gibi özlemlerimin mağara kapısındaki beyaz güvercin gibisin, gagalarında beni taşıyorsun, gülümsesen,yaşasan, benli her şeyin düşecek gibi ürkek uçuyorsun.
Isıtır gülüşlerin içimin penguenleri allanır buzlu heveslerim, kalakalırım
bin bir sofranın lezzetinde.
Ellerimi yüzüme kapattığımda,kapanmış yaralarım arlanıyorsa,yanağıma dayadığımda hep seni düşünüyorsam, senin için nefes alıp, havaya his,tuşlara hep adını yazmak istiyorsam, rengarenk bir tutku gülüne yürümek istiyorsam, kim beni senden alabilir,kim söyler misin?
Aşk açılımın son aynası.. Sense aynamda görünmemek, içime yansımamak için direndikçe alışmalarımız iter bizi sonsuzluğa, onsuzluğu büyütür büyülendiğimiz anlarımızda.
Seni düşündükçe taşlar yağar baş başalarımın en başına. yüreğimden. Seni düşündüğün canevimi bir gürz parça parça eder biraz ben kalır sana. Ve nefesin, hissin, ulaşınca ruhumun derinlerine çocuklaşır, içimle oyunlar oynar, hayaller büyütürüm.
..
Gizlenemeyen bir tutku bu, soğukluğunda yağmur damlalarının,
İnce bir ürperti, dinmeyen bir ağrı, bir kelime, yarım bir gülüş...
Ve bir yığın düş ve yaşanmamış bir sevgi,
İçimdeki yaşama sevinci...
Ve yenildim zamana, vedalaştık gözyaşları içinde,
Gözlerim donuk, dudaklarım buz gibi,
..
Bazı sözcükler tarih içinde kendi anlamlarının ötesinde yüklemelere tabi olurlar. Sanatın ve edebiyatın temel temalarından biri olan 'aşk' bunların en tipik örneklerinden biri, Aşk nedir? Kadın ve erkek ve erkek, kadın ve kadın arasında bir cinsel etkileşim, patetik bir yoğunluk mu, yoksa daha ötesi mi? Bulvar gazetelerinden, aktüel magazinlerden en seçkin sanat ürünlerine kadar her zamanda ve her yerde hazır nazır, baş tacı edilmiş bir konu olan aşk, aslında nedir? Size bunun tanımlanamaz, tanımlanırsa, kodlanırsa kendisi olamaz bir şey olduğu söylenebilir. Eğer tanımlansaydı, çözümlenseydi, sözlüklere ya da kitaplara, sahnelere ve tuvallere, ritimlere ve şarkılara ve şiirlere sağsaydı yüzyıllardır onunla uğraşıp durulur muydu? Birileri size aşkın bir tutsaklık olduğunu söylerken, bir başkası onun bir başkaldırı olduğunu söyleyecektir. Nazım Hikmet Ferhat'ın aşkını Şirin’i aşmış bir özgürleşme tutkusu olarak anlatabilecek; taşkın ve yıkıcı tanılarıyla birlikte bir yapıcılığa, yaratıcılığa dönüşen aşk öpücüklerden insan yaratabilecektir. Yüzyılların ölümsüz, zamansız, mekansız Shakspeare’in Romeo ve Juliet'i Orta Doğu'nun kanamalı hastası Filistin'de bölünmelere karşı bir Yahudi ile Filistinlinin aşkı olarak sahneye çıkabilecek ve Barış'ın adı olabilecektir. Farklı etnik ve ulusal kökenlerden, çatışmalı ülkelerin aşıklarının tutkulu başkaldırıları 'vatan haini' aşkları, özgürleşmenin ve hazin ölümlerin adı olabilecektir.
Kalabalıkları bireyselleştiren, bireyleri kalabalıklaştıran bu tutku ele avuca, yere göğe sağmazlığıyla sınırsızlığın adı; kendi içinde taşıdığı şiddeti yumuşacık bir dokunuşa dönüştürmesiyle yakıcı ateşlerin ısıtan sıcaklığını ve yanar döner, katman katman çoğalan anlamlarıyla şiirin adı olan bir aşkın kavram; aşkınlığın adı…
Aşk nedir? Aragon'un Elsa iken ülke olan, ülke iken Elsa olan tutkusu mudur? Komşu kızlarının fotoromanlardan pembe dizilerden öğrendiği, yoksa pembe dizilerin komşu kızlardan öğrendiği bir şey midir? Maddi ilişkilerin bir alttürünü mü yoksa aşkın ve bağımsız mıdır?
Aşkın politikayla ilişkisi nedir? Özel hayat politiktir e aşk politiktir. Yabancılaşmanın, domine etmenin, iktidarın ve baskı kurmanın adı olan politika, insan için var olacakken, insana karşı insanın çıkarı için var olmaya başlayan, insanı insanın cehennemi yapan ilişkileri yeniden üretmek için, yabancılaşmanın adı olana politika, aşksızlık olan politika, kirli ve çirkin politika aslında insanın geleceği için düş ve proje üretmekten başka nedir?
Aşk, irkilten, ürperten ayıp ve günah olan, yasak ve aykırı olan, yaramaz ve isyankar olan, kendi ve öteki olan, başkaldırı ve uyum olan anlamlarıyla yaşamın en gerçek ve insan damarından akan özelliğiyle, politikanın adı neden olmasın?
..
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 40
Sevgili Tutku! Seninle bu: 40. Söyleşimiz. Alanyum’da çalışırken, kaçıncı söyleşimizde kaldığımı, tam anımsayamadığım için, soru imi koyarak, yeniden 1’den başlamıştım. Öğrendim ve artık düzgün gideriz.
Günlerdir, çok hastayım. Zaten bu kış, bir türlü tam iyileşemedim. Ama şimdi, ciddi boyutlarda. Ya virüs aldım, ya da deniz kenarında kaldığım o gece üşüttüm. Bu da, bronşitimi-astımımı kötü tetikledi bu kez. Cuma günü, işe gitmeye hazırlanırken. Apar topar hastaneye gittim. Öyle halsizleşmiştim ki. Beni takip eden doktor bile endişelendi. Hiç üşütmeyecek mişim. Eylül ayında, kesin grip aşısı olacakmışım. Kendimi hep koruyacakmışım. On-onbeş gün sonra, kontrola gidecekmişim. Ama sıkışırsan, hemen gel dedi. İlaç yazdı bir sürü. Hemen aldık.
Ben, geçen güz tam aşı olacaktım.Önce aşı bulamadık. Sonra da, şu domuz gribi ve onun aşısının tehlikeli olduğu olayları filan çıktı. Öylece vazgeçtim. Her türlü durumum nedeniyle, risk grubundayım. Aşı olmam gerektiğini, sağlık ocağındaki doktor da söylemişti.
Ağızdan sıkılan bir ilaç var. Ona, neredeyse hiç gerek duymazdım. Ama şimdi, sürekli yanımda taşıyorum. Çünkü, nefes almakta, sık-sık çok zorlanıyorum. Bu, çok kötü. Üzülüyorum, moralim bozuluyor. Sağlıklı kalmak istiyorum. Tüm gücümle, iyileşmeye çalışacağım. Cumaya kadar, işe gitmeyeceğim.
Belki ondan sonra da, orada çalışmam. Çok problem çıkarılıyor. Otobüsün akşamları Pazar günleri olmaması dışında: Başka başka sorunlar çıkarılıyor. Yani, hep olduğu gibi, sana yaşam hakkı yok deniliyor. Şu taksi parası, belimi bükmese, inadına kalırdım sahilde. Ama sanırım, Belediyenin sahilinde çalışmayacağım. Evim uzak. Ve akülü sandalyem, stand masam konusunda, sorunlar çıkıyor. Beni ekarte etmek istiyorlar.
Olsun be, Allah büyük. İlk günü iş bitiminde, Serap hemşireyi gördüm. Konuşurken filan, Oba Belediyesinin daha çok ilgilendiğini, iş imkanının sınırlı olmadığını söyledi. Kafamda, şimşekler çaktı. Ben zaten Obada oturuyorum. Oraya baş vuracağım. Telefon ettiğimde, neler yapmam gerektiği söylendi. Daha standlar da açılmamış. Sanırım yarın Yağmur’la, belgeleri hazırlamaya çalışırız. Obada çalışırsam? Akülü sandalyemle gidip-gelirim. Dünyanın taksi parasını vermem. Hem belki, her gün çalışma izni verirler. Kazancım yanıma kalır, biriktiririm. Bir yıllık kiramı ve Yağmur’un parasını biriktirsem, bayram ederim.
..
GÜNLÜĞÜMDEN- 8?
Merhaba sevgili Tutku! Son günlerde, seninle pek söyleşemedik. Bunun, çok güzel bir nedeni vardı. Haberleri okurken, başbakanın beyin ölümü gerçekleşmiş bir genç kız için bir doktoru görevlendirdiğini öğrendim.
Bu doktoru merak edip araştırırken, o kadar harika ve beklenmedik bilgilere ulaştım ki…Önce karşıma, Almanyada bir merkezde, kök hücre tedavisiyle, benden çok kötü durumda olanların bile, iyileştirildiği bilgisi çıktı. Ama çok pahalıydı.
Sonra, buradaki doktoru ve kök hücre tedavisini çok araştırdım internetten. Sürekli internette araştırma yapıyordum. Çünkü, Alanyumdaki günlerim sayılıydı. Ve evde internet yok.
Dün, son gecemdi Alanyumda. Bu sabah işe gitmedim. Erkenden, standımı alıp, tadilata götürdüler. Çekmece-dolap ve arabamın gireceği kadar bir boşluk yapılacak.
Tam ikibuçuk ay, hiç izinsiz, günde oniki saat çalıştım. Güzel bir yaşam deneyiydi. Parfümerideki tatlı-güzel Alevin dediği gibi, onlarla aynı işi yaptım. İlk zamanlar satışlar iyiydi. Sonra, çok durgun bir dönem başladı. Alternatifsiz, tek çalışmak yıpratıcıydı. Ama dayandım ve süremi tamamladım. Ben kira vermiyordum,özel izinliydim.
Benden önce bir Tişörtçü varmış, yine o gelecekmiş. Herkes beni çok sevdi. Üzüldüler, oradan ayrıldığım için. Sürekli pozitif enerji yayışım. Hep bir şeyler için çabalayışım, onları olumlu etkiliyordu. Birçok güzel arkadaşım oldu. Fırsat buldukça, giderim görmeye.
..
Güzel gözlü yar
Ne iyi ettin de girdin hayatıma
Aşka dair tutku
Düştü gülüşünle yüreğime
Bir papatya misali
İncitmeden seni koklamak
Ne güzel şey
..
Hayal umuttur
Rüya serap
Sadakat sabır
Hasret özlemdir
Gurbet ayrılık
Aşk tutku
..
Gerçek sevgi algısında birey narsizmini yenmiş olmalıdır. Bu nedenle bütünüyle bilinçlenebilecek iki bireyin kendilerini iki ayrı varlık olarak algılaması gereklidir. Ve bu genelde birbirleriyle açılıp bütünleşen iki kişi arsında kurulan sürekli bir ilişkide vücut bulur.
Şimdi de sevgide özgürlük, sorumluluk, bilmek ve tutku gibi birbiriyle oldukça ilintili ve çoğu zaman popüler kültürün kaosu altında birbiriyle karışan kavramlar üzerinde düşünelim. Eğer özgürlük TANRI’NIN BUYURDUĞU ÜZRE, A yada B unsurlarından birini seçmekse tabi ki akıl dışı tutkuların buyurduğu eyleme karşı aklın buyurduğu eylemi seçme sorunudur (Burada bilmek ve sorumluluk kavramlarının birbirleriyle ilişkisine dikkat edilmelidir) . Tabi ki burada özgürlüğün kişi tarafından istenilen her şeyi yapma iradesi olmadığı üzerinde durmama gerek yok. Spinoza` ya göre özgürlük: gerçekliğin farkında olmaktan, bu gerçekliği kabul etmekten doğan,bireyin ruhsal ve zihinsel yeteneklerini en iyi biçimde geliştirmesini sağlayacak eylemleri belirleyen “yeterli fikirlerden” oluşur. yine Spinoza`ya göre insan eylemini, tutkular yada (nedenlerle) akıl belirler. TUTKULARIN YÖNETİMİNDE İNSAN,TUTSAK GİBİDİR; AKLIN YÖNETİMİNDEYSE ÖZGÜRDÜR. Gerçekten özgür olan bir insan seven, üreten ve bağımsız bir kişidir. Bu anlamda özgür insan iki olası eylem arasında özel bir seçimi yapan değil bu seçeneklerden “kötü olan seçeneği seçme özgürlüğü olmayan” insan, bütünüyle özgürdür. Bu da BİLME yi gerektirir. Sevgiyi kavramak yolunda özgürlük,sorumluluk terimlerini bilgiyle doğru oturtmanın yaşamda kaos ve bunalımlardan uzak daha kolay bir yol haritası sunacağına inanıyorum.
*kaynaklar: -Eric From sevginin ve şiddetin kaynağı
-Spinoza ahlak
Bülent KİRAZ
25.12.2002-Helsinki
..
KÜL SEVDA
Ben sevdanın narıyım tutku çiçeğim,
Her özlemin öncekinden daha ağır,
Bir gün çökmek var kor hasretinle,
Kül olup savrulmak var nar içinde,
Tozup konmak var yüreğinin her yerine.
..