TUTKU ŞİİRLERİ

TUTKU ŞİİRLERİ

Necip Fazıl Kısakürek

Bakınız ne büyük bir rütbeye tutkuluyum,
O'nun kulunun kölesinin kuluyum.
..

Devamını Oku
Rabindranath Tagore

Boşuna, bu gözyaşları.
Boşuna, bu doymak bilmeyen ateşli tutku.

Güneş batmak üzere.
Orman karanlık, gökyüzü aydınlık.
Gündüzün yerini alıyor akşam,
yavaş adımlar ve kederli gözlerle.
..

Devamını Oku
Rafael Alberti

Kim ona bakmaz? O Kantabriya Dağları halkının
derinliklerinden ve madenden çıkıyor, tüm ispanya’nın
toprağı ve gök yüzü gibi güzelç
Kim onu dinlemez?
Sesi ovalardan dağların
doruklarına yükseliyor ve erkekler daha gururlu ve
kalabalıklar doğruluyor.
..

Devamını Oku
A. Hicri İzgören

Soluğu rüzgarlardan derlendi
Yollar o çingeneden bulaştı bana
Tek gerçek düşlerimdi belki de
Bir masaldan aldım rengimi

Tutku yaşından büyük gösteriyorsa
Sağır ve dilsiz geceler sorumludur
..

Devamını Oku
Nilgün Marmara

'BANA DOĞRU GELEN KİM? 'YA DA
ŞİMDİKİ ZAMANDA
BİR MOBİL, BİRİNCİ TEKİL ŞAHIS

Dökülmüş bedenim kimyasına pirincin, yokedilerek kalsiyumun büyüsü yazgım belirlenmiş. Her an, hoş geldin diyorum bana doğru gelene, dalgalanan duygularımla. Sarkıyorum tavandan (bir tavan varmışçasına) yeryüzünün (varolduğunu umarak) renklerini bilmeme karşın - lal rengi, çivit mavisi ve sarı - ve onların yalanlamalarını - tutku, dinginlik ve ölüm - kendimle işaretliyorum yanı, yöreyi - bir aşağı bir yukarı, bir yukarı bir aşağı, sağ sol, sağ sol. Yönlerin bulanıklığında bir sorumluluk bu! Uluma geri tepiliyor böylece, bana doğru gelene karşı! Bir iskeletler zinciri tutuyor beni havada, uzay konusunda bir unutkanlık yüklemeye ve devindiğim cılız önlemleri yıkmaya çalışarak. Soğukkanlı bir çaba! Ben, kusursuz bir porte olmayı yeğlerdim, oysa. İşte şuracıkta, özlüyorum sol anahtarımı ve notalarımı. Umursamam, nereye dağılırlarsa dağılsınlar, daha sonra...

Şimdilik, hava akımının istencine boyun eğmişim, sinekler ırzına geçerken uzantılarımın, sürdürüyorum dansımı bu dikey tabut içre, günden geceye, geceden güne, ben tümünü ezip geçinceye ve 'Bana doğru giden kim? ' in yatay bilgisine ulaşıncaya dek!
..

Devamını Oku
Sedat Umran

Eriyor tutku dolu bakışlarım altında

Bu nasıl olur diye düşünüp duruyorum

Duygu mermerlerinden saraylar kuruyorum

Yaşatıyorum onu göğe yakın katında
..

Devamını Oku
Ahmet Altan

Diğer insanlarla olan ilişkilerimizde, genellikle, daha önceden belirlenmiş rollerden birini benimser, karşımızdakinin de bilinen rollerden birini üstlenmesini bekleriz; ilişkilerde, biri beklenildiği gibidavranmadığında, rolünü oynamayı reddettiğinde, rol dağıtımını küçümseyip aşağıladığında, aslında hayatımızı ne kadar kırılgan bir zeminin, her an hırpalanabilecek alışkanlıkların üstüne bina ettiğimizi görürüz. Rolünü reddeden biri, bu insan ne kadar önemsiz biri olursa olsun, bütünhayatımızı karmakarışık edip, üstünde durduğumuz zemini çökerterek bizi beklenilmeyen takıntıların, tutkuların esiri haline getirebilir. Size şimdi anlatacağım hikaye karlı bir kış gecesi Paris'te başlıyor. Hikayemizin kahramanı genç bir adam, geceleri geç saatlere kadar çalıştığı bir işi var ve kendi yaşındaki biri için çok iyi para kazanıyor. Hemen hemen her gece yaptığı gibi gene bir gece geç vakit, işten döndükten sonra biraz hava almak ve işin gerginliğinden kurtulabilmek için köpeğini gezdirmeye çıkarıyor. Kar yağıyor. Her zaman hareketli olan Paris bile sessizleşip sakinleşmiş, herkes evlerine çekilmiş. Sokaklar bembeyaz. O durgun beyazlığın bir kenarında, çirkin bir leke gibi siyah bir karaltı yatıyor. Soğuktan korunabilmek için, altından sıcak buharların tüttüğü bir metro ızgarasının üstüne kıvrılmış, paçavralara sarınmış, kir pas içinde, yaşlıca bir 'clochard' bu; Paris'in, hayatın içinde koşuşturmayı, başarılı olmaya çabalamayı reddeden 'filozof serserilerinden' biri. Köpek, beyazlıklar içindeki karaltıyı görür görmez ona doğru hamle ederek, mazgalın üstünde büzüşerek uyumaya çalışan yaşlı serseriyi uyandırıyor. Genç adam köpeğini çekerek oradan uzaklaşıyor. Beyazlaşmış sokaklarda köpeğiyle epeyce gezdikten sonra aynı yoldan evine dönerken, biraz önce köpeğinin adamı uyandırmış olmasından duyduğu rahatsızlıkla, siyah karaltının başucuna bizim paramızla yaklaşık bir milyon lira bırakıyor. Karşılığında, farkında olmadan beklediği tek şey, yaşlı serserinin 'minnettarlığını' gösteren küçük bir tebessüm, bir teşekkür mırıltısı. O sessiz beyazlığın ortasında, yerde yatan yaşlı serseriyle, başucunda duran genç adam bir an birbirlerine bakıyorlar. Kirden rengini kaybedip keçeleşmiş saçlarıyla biçimsiz bir çirkinlikle uzamış sakallarının arasına saklanmış, çizgileri alabildiğine derinleşip keskinleşmiş, yıllarca sokaklarda kalarak eskimiş yüzde bir 'minnet' ifadesi değil tam tersine aşağılayıcı bir ifade beliriyor; 'sadakayı' alan sadakayı vereni, sadaka verebilecek durumda olduğu için küçümsüyor. yilik yapmanın gizli gururunu taşımaya hazırlanan genç adam, yaptığı iyilik karşılığında şağılandığını görerek şaşırıyor. Ertesi gece, gene sabaha karşı ıssız ve beyaz sokaklarda köpeğini gezdirmeye çıkarıyor. O çirkin leke, o tuhaf karaltı, bir gece önceki mazgalın üstünde yatıyor. Köpeğiyle birlikte karaltının yanından geçiyor. Bu kez köpek yaşlı serseriyi rahatsız etmiyor. Genç adamın kendisini yaşlı serseriye borçlu hissetmesi için hiç bir neden yok. Köpeğini dolaştırıp dönerken, anlayamadığı bir nedenden dolayı gene yaşlı serserinin başucunda durup, bir milyon lira daha bırakıyor. açavralarının içinde büzüşmüş yaşlı adam başını çevirip, bir gece önceki küçümseyici bakışlarıyla bakıyor. Tek kelime bile konuşmuyorlar. Ertesi sabah uyandığında genç adam, sokakta yatan o yaşlı serserinin görüntüsünün aklına takıldığını farkediyor. Gece işten dönünce tekrar köpeğiyle dolaşmaya çıkıyor. Ama artık amacı köpeğini gezdirmek ya da biraz hava alıp günün yorgunluğunu tmak değil, o partal adamı görmek istiyor. Serseri herzamanki yerinde yatıyor. Mazgaldan tüten dumanların arasında rengi solmuş eski bir kilim gibi kıvrılıp yatmış serserinin yanından ona hiç bakmadan geçtikten sonra dönüşte, 'hayır, bu sefer ona para vermeyeceğim' diye kendi kendine öylenmesine rağmen gene durup parayı bırakıyor. Aldığı karşılık gene o küçümseyici bakış. Yaşlı serseri bir kerecik gülümseyip teşekkür etse genç adam ondan kurtulacak, ona bir daha para vermeyecek belki bir daha o sokaktan bile geçmeyecek ama serseri ya bu gerçeği bilecek kadar akıllı olduğundan ya da gerçekten 'iyilik yapabilecek' durumda olan herkesi küçümsediğinden asla ülümsemiyor. Ve, o aşağılayan bakışlarıyla genç adamın hayatının vazgeçilmez bir parçası, bir tür hastalığı haline geliyor. Her gece sabaha karşı gidip yaşlı adamın yanına parayı bırakıyor. Her kşam yaşlı serserinin gözlerinde aynı küçümsemeyi görüyor. Bir ay geçiyor, iki ay geçiyor. Karlar eriyor, sokaklar kalabalıklaşıyor. Genç adam hiç aksatmadan her gece, artık kendisine acı vermeye aşlayan gezintisine çıkıp, dönüşte 'küçümsenmesinin bedelini' ödüyor. Her gün bir daha o sokaktan geçmeyeceğine yemin edip her gece oraya gidiyor. O parayı bırakıyor. Üç ay geçiyor, dört ay eçiyor. Her gece birbirlerinin yüzüne neredeyse düşmanca bakıyorlar. Birçok dostlukta rastlanmayacak kadar güçlü bir ilişki ve koparılması her gün biraz daha zorlaşan bir tutku haline geliyor bu düşmanlık. Beşinci ayın sonunda, ihtiyarın hiç bir zaman gülümsemeyeceğini ve kendisinin, hayatını, alışkanlıklarını, beklentilerini altüst eden bu takıntıdan kurtulamayacağını anlıyor. Yapabileceği tek şeyi yapıyor. Evini bırakıp Paris'in uzak bir mahallesine taşınıyor. Bir zaman sonra adam Paris'ten ayrılıp memleketine dönmek zorunda kalıyor. Aradan yıllar geçiyor, bir gün yeniden Paris'e dönüyor ve Paris'teki ilk gecesinde, ihtiyar serseriye ilk rastladığı sokağa gidiyor. Mazgalın üstü boş. İhtiyar serseri yok artık. Ama o küçümseyici bakış hâlâ o genç adamın aklında ve hep orada kalacak.
..

Devamını Oku
William Butler Yeats

Bizi seven uzun yaprakların üzerinde sonbahar,
Ve arpa demetlerindeki sıçanların üzerinde;
Üstümüzdeki üvez ağacı yapraklarını sarartıyor,
Sarartıyor nemli yabani çilek yapraklarını ve de.

Aşkın tükeniş saatleri kuşattı ikimizi,
Kederli ruhlarımız şimdi yorgun ve yıpranık;
..

Devamını Oku
William Butler Yeats

“ Bir kez olsun gözlerimden yorulmayan gözlerin

Hüzünle eğiliyor artık sarkmış göz kapaklarının altında,

Sevgimizin solmasından”


..

Devamını Oku
Ahmet Selçuk İlkan

Öyle bakma gözlerime
Dağılmışım yosun gözlüm
Hasretinin denizinde
Boğulmuşum yosun gözlüm

Bir bendesin bir uzakta
Bir özgürsün bir yasakta
..

Devamını Oku
Küçük İskender

İhanete uğradım güzin abla? !

gece mütemadiyen infilak etti!
gecenin gardırobunda bulduğum çıplak erkekler:
utangaç ve isyankar
sevinci/hüznü, yetim koyup da gitti tutku,
kendisini aynada seyreden bir ayna gibi
..

Devamını Oku
Behçet Necatigil

Artan kilolar
Kırlarda kuzu.
Silolar - - fare
Tüketir buğdayımızı.

Açar güller
Solar koklarken daha
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N

Aklığımda bir konu olmadığı ya da olan konuları,daha içimde tutmak istediğim zaman.Ve olanak buldukça,seninle söyleşelim günlüğüm olur mu? Zaten,senin hayır deme şansın yok.Soruyorum kendime.Seni karşı cins olarak mı düşünsem? Yoksa bir bayan gibi mi? Karşı cins,hep daha yakın gelmiştir bana.Uğraşım gereği,onlarla olmam gerekti çoğunlukla ve gerekiyor.Ankaradayken,çoğu kez,boncuk gibi tek olurdum aralarında.Ve dengeyi sağlardım tek olsam da.O zamanki arkadaşlarım ve ilişkiler çok farklıydı.Fiziksel olarak ta,onlara daha çok gereksinmem vardı.Dışarıya çıkma,bir yere gitme,gezme gibi olaylarda,onların fiziksel gücü gerekiyordu.Hepsi çok severek,yardımcı oluyorlardı,tertemiz düşüncelerle.Ben de hiç huzursuz,rahatsız olmazdım,beni bebek gibi kucakladıklarında.Hepimiz doğal bulurduk bunu.Doğaldı da zaten.Konu eskilere kayacak günlüğüm.Seni,cinsiyet gözetmeksizin,salt arkadaş olarak düşüneceğim.Adın TUTKU olsun.Yazmak,benim en büyük tutkum ya.Eğer bir kızım olsaydı? İsmini:SEVİ-TUTKU koyardım.Aşk ve tutku yani.Sanırım,benim özetim bu.Daha doğrusu,özetimin bir bölümü.Oğlumun ismini de,UMUT-ÖZÜN koyardım.ÖZÜN:Öztürkçede şiir demek.UMUT VE ŞİİR.Mavi umuttur.Ben maviyim.Adımın anlamı:MAVİ RENKLİ,ÇİVİT MAVİSİ VE MAVİ BİR ÇİÇEKMİŞ.Anneannem,bilerek mi koydu adımı? Hayır,o beni bir prenses olarak düşünmüş.Refik Halit KARAY’ın roman kahramanı,NİLGÜN prenses gibi.Delifişek bir prenses.Mavi umut.Şiir de,armağanım olduğuna göre.Bir oğlum olsaydı,UMUT-ÖZÜN adı olması çok doğal.İkinci isimlerini kullanmaları gerektiği için de:TUTKU VE ÖZÜN.İkisi de pek kullanılan adlar olmadıkları için.İlgi çekecekti.
Sevgili Tutku.İnsanların ellerindeki şeylerin değerini bilmediklerini ve yanıbaşlarındaki ya da avuçlarındaki mutlulukları göremediklerini düşünmüşümdür hep.Yıllardır da,somut olaylarla çıkıyor karşıma bu düşüncelerim.Geçen gün,bahçede oturuyordum.Nöbetçi amirin yakını mı? arkadaşımı bilmiyorum.Bir bayan,iki çocuğu da yanında yürüyerek geçtiler yanımdan.Konuşuyordu nöbetçi amirle.”Artık biberon ve bez taşımak istemiyorum.Kurtulmak istiyorum bu havadan.”Gibi daha bir sürü şey söyledi.Şaşkınlıkla ve inanamayarak baktım arkalarından.Bir kız,bir erkek,nurtopu gibi tatlı,sapasağlam çocuklardı.Nöbetçi amir bayanın da,küçük bir erkek çocuğu vardı.O yakınmıyordu.Kadına,çok kızdım içimden.O harika minik altıntoplarının değerini ve anlamını bilmiyordu.Dünyada kaç kadın ve erkek,bir çocuk sahibi olabilmek için,neler çekiyorlardı.Ömür boyu bu özlemle yaşayanlar vardı.Hatta bu yüzden boşanan,üzerine kuma getirilen kadınlar,öyle çok ki hala.Ve dahası:Çeşitli biçimlerde engelli çocuğu olan ve hep biberon-bez taşımak durumunda kalan anneler-babalar var.Yakınmasız,sabırla katlanıyorlar buna.Ayrıca:Benim kaldığım yerde,bazı engelli arkadaşlar,sıvı şeyleri,biberonla içiyor.Yemekleri,normal çiğneyemeyip,yutma sorunları olduğundan.Tüm yiyecekleri,blendırdan-robottan çekilmiş halde yiyebiliyorlar.O şımarık kadının arkasından koşup,hızla sarsarak,bunları anlatmayı,çok istedim.O minikler,nasılsa büyüyecek.Bezden-biberondan kurtulunacak.Bin bir çeşit başka sorun çıkacak.Ve bir daha,küçük bir çocuk olamayacaklar.Her anın,her günün,her yaşın değerini bilip,tadını çıkartmak gerekmez mi Tutku? Sevinmek,şükretmek yerine.Neden gözlerimizde,usumuzda,gönüllerimizde,hızla-kolayca yırtıp atabileceğimiz perdeler var? Sevgili Tutku.Aziz NESİN’in demesini öğrenmeden önce,ben aptal buluyordum insanları.Ve ne yazık ki,hala ona tüm varlığımla katılıyorum.Bir anne,çocuklarının yanında,böylesi saçma sözler söylerse? Ki,o çocukların bunu anlamadığını sanıyorsa? Çok,çok daha aptaldır.Diğer insanlar,neler yapmaz? Değil mi Tutku? Çenem düştü yine.Şimdilik hoşça kal.Işık ve sevgilerimle.
Nilgün ACAR
08. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-3

Slov bir radyo açtım Tutku.Şu bilgisayar,harika bir şey.Radyo dinle,film seyret.Herşeyi yapabiliyorsun.Şimdi,Zerrin ÖZER,”O YAZ’I”söylüyor.Sevdiğim sanatçılardan birisidir.3-4 yıl önce,Rumelihisarındaki konserine gitmiştik.O kadar çok merdiven vardı ki.Merdivenler,hep başımın belası olmuştur.Gerçek yaşamda,engelliler hiç düşünülmüyor.Herşey,şimdi sağlıklı olanların hakkı.Rumelihisarındaki o merdivenleri nasıl çıkıp-indim? Bir ben bilirim bir de,benimle ilgilenenler.Hadi orası,tarihi bir yer.Ya diğer yerler? Yollar-bina girişleri.Salt,çözümlenebilir sorunlar nedeniyle,hemen her şeyden mahrum bırakılıyoruz.Hadi ben savaşımcılığımla,zaman zaman,aşıyorum bazı sorunları.Ya diğerleri? Rumelihisarındaki o merdivenlerden beni çıkarırlarken ve indirirlerken,o insanların yorulmalarına çok üzülmüştüm.Oraya gitmeyi,neyse ki ben istememiştim.Zaten gideceksin dediklerinde,şaşkınlıkla bakmıştım yüzlerine.Ama çok ta sevinmiştim.Zerrin ÖZER’i çok seviyorum.Ve bizi çok güzel bir yere,sahnenin tam karşısına oturtmuşlardı.Aramızda,iki-üç metre ancak vardı.Değdi onca güçlüğe.Tüm coşkumla ve hüznümle,sesimin olanca gücüyle,eşlik etmiştim şarkılara.Kitaplarımı götürmüştüm.Zerrin ÖZER yanımdan geçerken, çağırdım.”Size bunları verebilir miyim? ”Dedim.”Bunlar senin mi? ”Diye sordu.Evet deyince,sımsıkı sarıldı,”ölürüm sana.Hadi bir şiirini okuyalım.”Dedi.Seçtiğim şiiri okumaya başladı.”Benim kör gözüm görmüyor,sen oku deyince,tamamen rahat,okumuştum şiiri.O anlarda,ben fark etmemişim.Ama tüm tv kanalları,fotoğraf makinaları bana çevrilmiş.Şiir bitince,öyle bir alkış koptu ki,şaşırdım.Ben nerede olduğumu unutmuştum.Binlerce kişi beni dinlemişti ve alkışlıyorlardı.Ellerimi kaldırdım ve salladım.Bazıları,biz de kitap isteriz diye bağırdı.Yanımda yok,gelinde alın demiştim.Bir anda,gecenin yıldızı oluvermiştim.Birçok kişi yanıma gelip,beni kutlamıştı.Kardeşime çektiğim mesajı anımsıyorum.BEN HER ZAMAN YILDIZIM.Evet demişti.O gece çok güzeldi.Bak Tutku,bir şarkıdan nerelere gittim? Sanırım,ondan bir yaz sonraydı.Harbiye açık hava tiyatrosunda,Kıraç’ın konseri olduğunu okumuştum.Buradan götürülmeyi sağlayamamıştım.Ama arkadaşıma yalvarmıştım.Kardeşim ve arkadaşları da gidecekmiş o konsere.Şehrin bir ucunda o,bir ucunda ben.Kardeşim götüremezdi.Gece dönmesi,çok zordu.Annem,bilet paralarımızı vermişti.Arkadaşımla gittik.Beni en arkaya oturtmak istediler.Hiç gitme daha iyi.Hayır,ben arkaya gitmem.Beni aşağı indireceksiniz diye,kesin bir direniş gösterdim.Çünkü,zaten yardım edecek iki arkadaşım vardı.İki kişi daha olursa? Uçururlardı beni.Kızdım da.”Niye rampa yapmadınız? Bizim hiçbir şeye hakkımız yok mu? ”Diye.Direnmek,cadı olmak,çoğu kez işe yarıyor Tutku.İndirdiler beni.Yine en güzel yere oturmuştum.Kıraç’la bir-iki metre vardı aramızda.Önümde kimse yoktu.Beni görünce,sık sık benim tarafıma gelip söyledi şarkıları.Aramıza inmedi Kıraç.Arkadaşıma söyledim kitabımı ve mektubumu vermesini.İşaretle kitabı gösterdim.Kıraç’ta işaretle,bana mı? dedi.Başımı salladım.Verildi kitabım.Onca yoğunluğunda,okudu mu? okumadı mı bilmiyorum kitabımı ve mektubumu? O konseri de,büyük bir hazla izlemiştim.Tutku.Asıl gitmek istediğim:Klasik müzik konserleri.Ama bu zevki paylaşacak ve benimle ilgilenecek bir arkadaşım yok.Ben,en çok klasik müziği seviyorum.İki kış önce,bir konsere bir sürü telefon görüşmesi sonucu,biletsiz bile gidecektim.Ama,götürecek kimse bulamamıştım.Çok üzülmüştüm.Sosyal hayatı,katılımcı olmayı seviyorum.Madem üretebiliyorum.Bu,en doğal hakkım.Görüşürüz Tutku.Yaşamla savaşımım,hep sürecek
Nilgün ACAR 23. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN 4
Sevgili Tutku:Ne kadar uzun zamandır yazamadım-üretemedim kimbilir? Oysa böyle olmamalı.Ama hep bir şeyler çıktı.Sürekli başka işlerle ilgilenmek,mecburiyetlerle uğraşmak durumunda kaldım.Bu beni çok huzursuz ediyor.Sanki kendime ihanet ediyormuşum gibi geliyor.Ki,gerçek olan da bu.Evet,kendime ihanet ediyorum.İstemediğim bedeller ödüyorum.Aklımda başka şey,yapmak zorunda kaldıklarım,başka şeyler.
Değiştirmeliyim Tutku.Herşeyi değiştirmeliyim.Gitmeliyim buralardan.İlk olanakta da gideceğim kendi evime.O zaman,kendime ait olurum.Günlük akışa kapılınca,kayboluyorum Evet,gerçekten kayboluyorum.Ürkütücü bir şey bu.Sıradanlaşmak,dökülmek kalıplara.Canımı acıtıyor.Kimse fark etmiyor,fark edemez de zaten.Hastalanıyorum Tutku.Anlatamadığım,belli edemediğim sıkıntılarımın,stresimin sonucu,yüksek tansiyon çıktı.Üç tane tansiyon ilacı,B vitaminleri kompleksi ve kan sulandırıcı içiyorum sabah akşam.Bir de ciğerlerimdeki iltihap için de antibiyotik eklenince,midemin halini düşünemezsin bile.Sürekli bulanıyor.Gece uykumda bile,bu bulantıyı hissediyorum.Hasta gibiyim.Yorgun-bitkin-isteksiz.Antibiyotikten mi kaynaklanıyor bilmiyorum? Sabretmeye,dayanmaya çalışıyorum.Antibiyotik bitince de sürerse? Gittiğim doktora söyleyeceğim.Çünkü,dayanmak çok güç.
Of be Tutku.Tüm yönlerden,ne kadar duyarlıyım? Hasta olmak istemiyorum.İyileşmeliyim.Hayat devam ediyor.Güzel şeyler de oluyor.(Her ne kadar şu anda boynum çok ağrısa da.Midem fena halde bulansa da.Ve gözlerim kapansa da.) Olan güzel şeyleri düşününce,gülümsüyorum.
24 Aralıkta,Maltepe Üniversitesinin bir etkinliğine biz de katıldık.Ben şiirlerimden okuyacaktım.Sıram gelince,sakin bir biçimde yerime geçtim.Seçtiğim şiirlerimden,neredeyse kitabıma hiç bakmadan okudum.İyi ki konuşmam düzgün ve kendime özgüvenim fazlasıyla var.Programım bitince,salondaki herkes ayağa kalktı.Dakikalarca,alkışladılar beni.O kadar mutlu oldum ki…Kollarımı yukarı kaldırdım,gülümseyerek teşekkür ettim.Harika bir şeydi bu.Koskoca profosörler,öğretim üyeleri,üniversite öğrencileri,hayranlıkla alkışlıyorlardı beni.Günün yıldızıydım.Salt kendim için değil,tüm engellenmiş insanlar adına oradaydım.Omuzlarımda bu sorumluluk ta vardı,biliyordum.Eksilerim yokolmuştu.Tüm artılarım,fazlasıyla öne çıkmıştı.Başım dimdikti,onurluydum,gururluydum.Ve çok mutluydum.Şanslıyım Tutku.Artılarımı-armağanlarımı,öne çıkarabiliyorum.Çok olumlu bir simge oluyorum.
Bir gün sonra,burada yılbaşı etkinliği vardı.Mehtap Ar tiyatrosu geldi.Önce sundukları oyunu izledik.Sonra da hep birlikte şarkılar söyledik,dansetttik.O kadar çok oynadım ki,odama çıktığımda,hiçbir şey yapamayacak kadar yorgundum.Mehtap Ar’a,şarkı sözü yazarı olmak istediğimi söyledim.Annem gibi mi? Dedi.Evet diye yanıtladım.Dilerim ilgilenir.Erol Evgin’le de tanışıp,konuşacağım.Elimden bir tutulsa? Önüm bir açılsa? Hayatımı kazanmam gerek.Hem mecburum.Hem de,hayatımdaki en büyük hedeflerimden birisi,kendi hayatımı kazanmak.Herşey için,bu gerekli.Bakalım sevgili Tutku,neler olacak? Şimdilik hoşça kal.
Nilgün ACAR
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-5 11.01.2009
Radyodan istek yaptım Tutku.Arkadaşımın radyosu.Şu internet,ne harika bir şey? Özel radyon bile oluyor.Sanırım çok uzak olmayan bir gelecekte,ben de D.J.olurum.Sesim çok mikrofonik ve telaffuzum düzgün.Biraz da çalıştım mı? Epey iyi olurum.Şu an radyoda beni anlatıyorlar.
12.01.2009 Sevgili Tutku,dün bu yazıyı bitiremedim.Hep radyoya yazdım,onlarla söyleştim.Hep benim istediğim şarkıları çaldılar.şiirlerimi okudular.Tüm yaşamımın tanıtımını yaptılar.Değişik,güzel bir zaman dilimiydi.Tanımlayamayacağım duygular yaşadığım.
Herkes,benim pozitif enerjimden sözediyor.Evet,onların gördüğünden,sandığından çok,çok fazla enerji,pozitif enerjim var.Yerimde duramayışım bundan.Temeli beni oluşturan doğa ya da tanrıdan olsa da.Uzak ya da yakın dostlarımdan,insanlardan,kısacası:Sevgiden alıyorum,çoğaltıyorum ve dağıtıyorum bu enerjiyi.
Bu gün de beni tanıtıyorlar,aynı radyoda.Böylesi sevilmek,değer verilmek,çok güzel.Tüm gücümle layık olmaya çalışıyorum.Boşuna sevmiyorum ben insanları.Öylesine iyiliklerle-güzelliklerle karşılaşıyorum ki…Herkes gibi,karşıtlıkları yaşadığım da oluyor.Ama olumsuzlukları atlamayı,aşmayı,bana engel olmamasını öğrendim.Derinlerde,en derinlerde,ağır tortular oluşsa da.
Sevgili Tutku.Artık her sabah ve tüm anlarda,özgürlük diyorum.Çünkü,yazabilmek-üretebilmek için,kesin özgür olmalıyım.Şimdiki ortamımda,önüm kapatılıyor,engel olunuyor.Kısacık anlarda,iki arada-bir derede yazmaya çalışıyorum.Ve içimde kalıyor,çoğu şey.Üzülüyorum,çok üzülüyorum.Sosyal hayatım yok ediliyor.Ne adına bilmiyorum? Kuralları benim için hafifletebilirlerdi.Yanlışımı görmediler.Bilinçli olduğumu biliyorlar.Boş ver be Tutku.Eğer bedeller çok ağır geliyorsa? Ödememenin yollarını bulmak durumundayım.Ve bulunuyor da.
Her şey yoluna girip,kendi evime bir gidebilsem Tutku.Beklemek,acaba ne zaman? nasıl olacak? Ah bir an önce olsa,duyguları.Sorunları çözümleyebilecek miyiz? düşünceleri.Geleceği görmeye çalışmak.Hayatım boyunca özlediğim,istediğim bir şeye,bir an önce kavuşma istemi.Sabırsızlık.Son birkaç haftadır karmakarışık,huzursuzum.Sıkılıyorum.Buradaki görevlerimi de yapıyorum.Ama yalnızca bedenim burada.Her zaman,en az iki tane oldum. Zaten.Şimdi kaç taneyim? bilmiyorum.
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 2
Ateşim var Tutku.Tüm bedenim ağrıyor.Çok hassas bir bünyem var.Kendimi nasıl koruyacağımı? Şaşırıyorum.Boş ver be Tutku.Bunlara aldırmam ben.Geçer nasılsa.
Tutku,içim içimi yiyor.İnsanları çok seviyorum ama bazen da midemi bulandırıyorlar,iğreniyorum.Çocukların ve arkadaşlarımın el emeği-göz nuru üretimlerinin sergisinin başında ben duruyorum.Ağzı,küçük bir çizgi halinde,para kutusunu,gözüm gibi kolluyordum.Öyle de yapmam gerek zaten.Kutuyu muhasebede boşalttırıp,parayı teslim ettikten sonra.Yavaş yavaş biraz birikim olmuştu tekrar.Kardeşim geldiğinde,iki tane güzel şamdan almıştı ve ederini atmıştı kutuya.Hafta içi,kolay olsun diye,danışmadaki kızın dolabına kilitliyorduk.Para azken,orada dursun,bir şey olmaz.Ben çantamı bırakıp gidiyorum demişti.Kuşkuyla karşılamış ama onun isteğini de yapmıştım.Gerçekten,haftalarca bir şey olmadı.Her sabah koşarak gidiyor,ilk önce kutuya bakıyordum.Ve ne yazık ki,bir sabah kutudaki miktarın çoğunun alındığını,içim acıyarak gördüm.Kutuyu açmadan,o küçücük çizgi gibi delikten para çıkartmak,çok güç.Epey uğraşmak ve ellerini çok iyi kullanmak gerek.Bir de uzun bir zaman.Demek ki bunu,sözde sağlıklı ve en hafif deyimle,alçak-vicdansız-iğrenç biri yapmış olmalı.Bence,en adi suç hırsızlıktır.Ama o engelli çocukların-gençlerin-öğretmenlerimizin ve benim emeklerimizin karşılığını çalmak:Tanımlayamayacağım derecede aşağılık bir suç.İnanamıyorum.İnsan,gider dilencilik eder hiçbir şey yapamıyorsa? Yine de böylesi bir parayı almaz.Ama oldu işte.Ve herkesin suçlayacağı tek kişi de benim.Kutuyu niye orada bıraktın? Demezler mi bana? Haklılar da.Kendi gözümde de,ben hatalıyım.Kendi sağduyuma,mantığıma,sezgilerime güvenmeli ve kendi bildiğimi yapmalıydım.O kızı dinlememeliydim.Ama haftanın son günü,ona söylemiştim.”Kutuyu oradan al olur mu? ” Diye.Almamış.Olsun,bu benim hatamı ortadan kaldırmaz.Yine Candan ERÇETİN’in bir şarkısı geliyor aklıma.(ONLAR YANLIŞ BİLİYOR/KİMSENİN SUÇU DEĞİL BU/ONUN SUÇU DEĞİL BU/KADER OYUNU DEĞİL BU/BU BENİM SUÇUM.) Gerçi Nasrettin hoca da, “HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK? ” demiş.Ama gerçekten hatalı olan benim.Gereksiz yere iyi niyet göstermemeliyim,işi asla şansa bırakmamalıyım.Cezamı çekeceğim.O parayı,fazlasıyla kutuya atacağım.Tutku,ödemek hiç önemli değil.Zaten her an,bir şeylere bedel ödemiyor muyuz? Yapılan hareket,çok iğrenç geliyor bana.Eminim o kişi,her gün beni görüyor ve yüzüme gülüyor.İçinden de gülüyordur,ne aptal diye.Kimseye,kolay kolay kötü dileklerde bulunmam.Ne ki, o hırsıza çok kötü şey diledim.Allah bildiği gibi yapsın dedim.Zaten,hayatta herkes yaptığının karşılığını almaz mı? Yanılsamalı ve göreceli olarak,almıyormuş gibi görünsek te,alıyoruz hak ettiğimizi.
Tutku.İnanamadığım bir olay da:İnternette,Antoloji.com adlı bir kültür sanat sitesi var.Orada da,ilgi alanına göre gruplar bulunuyor.Eskiden çok grupta,üye ve yöneticiydim.Üretimimi engelliyor diye,çoğundan ayrıldım.İkibuçuk yıldır,bu sitedeyim.Zaman-zaman ve dururken,sözde kültürlü,sanatçı geçinen insanların saldırılarına hedef oluyorum.O psikopatları,kolaylıkla geri püskürtüyorum.Çünkü,gerektiğinde çok sivri dilliyim.Eskiden,uğraşır dururdum.Susturana dek kovalardım.Baktım ki boşa zaman kaybı.Fazla ilgilenmiyorum onlarla.Sadece bana değil.Gruplarda insanlar,olmadık şeyler için kavga ediyorlar.Tartışmıyorlar,hakaret ve küfür ediyorlar birbirlerine.Dünyada,ülkemizde onca konu,sorun dururken.Bu kavgalar,neyi çözümler,değiştirir ki? Sadece nefreti körükler,insanı yalnızlaştırır.Ben,bunları hiç sevmediğimden ve çok yıprandığımdan,artık hemen kaçıyorum öylesi hırçın gruplardan.Ben,sevmeyi seviyorum.Güzel dostlukları seviyorum.Her tür olumlu üretimi,çoğalmayı seviyorum.Yaşadığın sürece öğreniyorsun,sevgili Tutku.Görüşürüz.Vedaları da sevmiyorum ve veda etmiyorum.
Nilgün ACAR
14. 09. 2008
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

GÜNLÜĞÜMDEN-? 2
Kendimize ve herkese güzellikler dileyerek başlayalım söyleşimize sevgili Tutku. Bu gün, DÜNYA KADINLAR GÜNÜ. Ben bu yıl, emekçi bir kadınım. Atatürk'ümün aydınlattığı yolda yürüyerek ve amansız savaşımlar vererek, ulaşabildim bu günlere. Mutluyum.
Konuşmaları duyuyorum da Tutku.Birçok kadının ve erkeğin bu günden, haberi bile yok. Bence, kendilerinden bile habersizler. Çok kötü be Tutku. Öylesine yaşıyorlar. Salt bu gün için söylemiyorum. Kadın ve erkek, insanlıklarından habersizler. Öyle empoze ediliyor. Canlı birer yaratık olmak yetiyor çoğuna. Daha çok şey değişmeli ve ileri gitmeliydi.
Bu günün,gerçek anlamını-önemini ve değerini, kaçımız biliyoruz? Sanki eğlenceli birşeymiş gibi gülüyorlar. Oysa, sonu ölümle biten bir hak alma savaşımının günü bu gün.
Ben de o savaşımcı kadınları,sonsuz saygıyla anarak, kendi onurlu savaşımımı veriyorum. Tutku, yabancı dil yetersizliğimi, her gün daha kötü duyumsuyorum.En kısa sürede, çözümlemeliyim bunu.
Hiç satış yapamıyorum. Oysa, geçimim için para kazanmalıyım. Hemen herkes benim gibi. Standı dışarı taşıyıncaya dek, idare etmem gerek. Sabırlı olmalıyım. Bakalım nasıl dayanacağım?
Sonra yine söyleşiriz Tutku. Bu b.sayarda öğrenmem gereken şeyler var.
..

Devamını Oku
Ruhi Hatunoğlu

Yazdığım bu dizeler senle mutlu olurlar
İmgeleştin benimle tutku dolu sevdamsın
Kutsadığım her sözcük seninle mutludurlar
İmgeleştin benimle tutku dolu sevdamsın
***
Kuşların kanadında sevim göklere çıktı
Sana bağlanan gönlüm tabularımı yıktı
..

Devamını Oku
Gülşen Şenderin

Çağlardan beridir ki Akdeniz’de özelsin
Yeşil bir fener gibi, ışıksın nesillere
Ta milât öncesinden, güzelden de güzelsin
Nice tutku peşinde, beşiksin nesillere!

İlk adı Ledra, sonra Şeher, başkent Lefkoşe
Surların gizeminde anılar taştan taşa
..

Devamını Oku