Tut Ellerimden Anne Şiiri - Nimet Öner

Nimet Öner
251

ŞİİR


77

TAKİPÇİ

Tut Ellerimden Anne

Hadi tut ellerimden anne;
Götür beni çocukluğumun dar sokaklarına, köhne evlerine. Bırak beni bir bahçeye; elleri, yüzü kirli, yürekleri zemzem suyuyla yıkanmış çocuklarla oynayayım kir pas içinde…

Korkuyorum anne, bugünde bırakma beni, taşı taşıyabildiğin kadar o en küçüklüğüme. Kapısı doğuya açılan evlere götür. Uyut anne sabun kokan yataklar içinde. Gamsız, tasasız, huzur içinde tavandaki ağaçları sayarak uyuyayım. Sadece kovalanmaktan korktuğum rüyalarım olsun ve bitsin uyanınca. Sabahları yağda kavurduğun unun kokusu kalsın genzimde. Sesin karışsın dört duvara, gülüşün aksın ruhuma. Anne, sıcak ekmek boğusunun içine sakla beni. Sakla ki kimse karışmasın kıymetline…

Şöyle çocuk cıvıltıları olsun her yerde, komşu kadınların kahkahaları karışsın saksıdaki sardunya çiçeklerine. Ne güzeldi o zamanlar: Sadece tökezleyip düştüğümde dizlerim soyulur, taş batardı avuçlarıma. Ve mutlaka sıcak bir el uzanırdı ellerime.

Ah anne insan şimdilerde düşmeyegörsün; ne kaldıracak kimsesi olur, ne de üzülecek annesi. Ve yüreğim acıyor bu günlerdeki düşüşlerimde. Çocukluğumun asfaltsız toprak caddelerinde bir kez daha koşuşturmak isterdim.

Yine itfaiyeler akşamüstü yerleri sulasın tozları yatıştırmak için. Yine çocukluğumun toprak kokusunu çekeyim ciğerlerime. Yine unutayım zaman kavramını, akşamın alacasında arkadaşlarla dokuz taş oynayayım. Bütün anneler balkonlarından çocuklarına seslensin ‘’hadi evlere, geç oldu’’, diye.

O günler çabuk mu geçti? Yoksa her birimiz hoyrat bir ele mi kaptırdık? Acı nedir, özlemek nedir bilmezdik? Hüsranları, hicranları şarkılardan duyardık. En büyük hasretimiz annemizin akraba ziyaretlerinden gelmesiyle, babamızın işten dönmesiyle biterdi. Ve en büyük acımız hastalanıp oyunlara katılamamaktı. O da iğleşince geçerdi.
Ne çok mutluyduk.
Anlamıyorum…
O zamanlar endişe, tasa, korku neredeydi?
Meğer, insan büyüdükçe öğreniyormuş.

Tut ellerimden anne, o görmekten korktuğum rüyaların birinde sakla beni. O küçücük demir parçalarına yazılmış ev numaralarının çivisine iliştir ellerimi. Sulanmamış yol tozlarına karıştır bedenimi. Anne çocukluğuma götür beni o da olmadı n’olur içinde sakla beni.

VAN/2012

üç nefeslik dinlenmelerinin şahitleriydik hepimiz.
hengameler arası derinden bir_iki soluklanmak için
hep aynı yerde hırpalanmış bedenine eğreti molalar verirdi...

ilk nefesi o an yapması gerekip de unuttuğu bir şey varmı yoklamalarıyla meşgul ederdi yorgun zihnini.
ikinci nefesini mola bitiminde yapacaklarını ehem_mühim sırasına dizme telaşıyla ciğerlerine çekerdi.
üçüncü nefes ise işine koyulma aceleciliğiyle çektiği besmeleye aitti.
ondan başka herkes dibine kadar bencil,
inadına keyfinden taviz vermez,
biteviye rahatına düşkündü.
herkes ona emirvari ve emrivaki yaparken o kimseden ricacı bile olamayacak kadar naif,narin ve mahcuptu.kendinden başka hiç birimize kıyamazdı.anneydi.
onu hiç hasta görmedik.hasta olup da iki gün yatamam,yatarsam ölürüm derdi.
bir gün rahatsızlandı ve ikinci günün yarısı olmadan yüreği bütün yüklerinden azad oldu.
yokluğu kapkaranlık ölümü hatırlatıyor...
nimet hanım yüreğimizin küllerini üflediniz.şimdi daha şedid kopuyor fırtınalar.saygımla... Fikret İNCEOĞLU

Nimet Öner
Kayıt Tarihi : 4.1.2014 01:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Anne'm; bu hayatta en çok korktuğum bir gecede, varlığını hissedemediğim bir anda hasretle ve büyük bir özlemle... İşte böyle boğazın düğümlenmesi ve insanın susması.Sustum...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Yine sayfadayım.

    Yazıyı bir kez daha okudum, bir kez daha 'içim burkuldu..'
    Kaleme yakışan değerli şaireyi bir kez daha kutlarım..

    'İnsan, büyüdükçe 'acıları da büyüyormuş......' Gerçek budur Nimet Hanım... Acıdır ama, maalesef.........

    Kızlar saçlarını tarar, yüzlerine 'allıklar sürerdi...'
    Erkek çocuklarsa babasının tıraş takımını bulur, keserdi dudak üstlerini, elini, yüzünü...
    Dertleri 'çabuk büyümekti...'
    Biri anne olacaktı 'çaputtan bebeğine', diğeri de 'adam olacaktı', sakalı, bıyığı ile.....

    Oldular....
    Ama bitti 'beş taş' oynamalar... Uçurtmaların ipi koptu, uzaklaştı bilinmeyen göklere doğru...

    Artık bir kucakta bitmiyor korkularımız... Yaslandığımız 'çınarlar' yerinden söküldüler... Geceler uzadı... Acılar acıları doğurdu...
    Kalabilseydik keşke o tozlu yollarda... Düşe kalka......

    Çocukluğuma sıkça dönerim ben de... Bir yanım çocuk kaldı, şükür... Aslında her insanın sığınağıdır çocukluğu... Kimi hala döner, kimi onu da kaybetmiştir...
    Kaybederek büyüyenlerden olmaktır, en kötüsü...

    Çok etkili bir anlatım... Seviyorum bu tür yazıları... 'Yazana bağlı' elbette...
    Tebrik ve teşekkürlerimle Nimet Hanım... '

    Cevap Yaz
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba

    Nimet Hanım,
    En değerli varlıklarımızdan anneye duyulan özlem ve hasretlik dizeleriydi....
    Sizi ve değerli çalışmanızı yürekten kutlarım....Emeğine, yüreğine sağlık....
    Başarınızın devamını......kaleminizin tükenmez olmasını diliyorum....Nice başarılara....
    Selam saygı sizedir......

    Cevap Yaz
  • Meltem Ege
    Meltem Ege

    annaciğin benim de ellerimden tutsun :(

    Cevap Yaz
  • Semra Kındır
    Semra Kındır

    BÜYÜYENLERE YADA BÜYÜMEYE ÇALIŞANLARA HALA

    meşin çorapların içinde çoktan soğudu ayaklarımız
    belki sırf bu yüzden çarçabuk büyüdük
    dağıldı elimizdeki çavdar desteleri
    ellerimizde uçurtmaların kuyruğunu taradığı rüzgar kaldı sadece

    düşünüyorum da
    o ara sokaklar duyabilir mi hala çığlık izlerimizi
    yeniden koşsak koşuşsak.., ah!
    yeniden düşsek kalksak karosuz çamurlu yollarda
    hala büyütmemek için köşede uyutur mu bizi saklambaç

    ne çabuk büyüdük be mirim
    vay ki vay balkonlardan sarkan endişeli sese göze
    ana göğsüne
    vay ki elindeki ekmeğin tazeliğinde göverdiğimiz evin direğine

    bilseydin yer miydin içer miydin uyur muydun büyür müydün
    kızıyorum kendime,size,çocukluğuma
    keşke diyorum keşke
    biraz daha yaramaz olsaydık
    biraz daha inatlaşsaydık mesela
    yemeseydik,içmeseydik,uyumasaydık
    dinlemeseydik
    büyümeseydik yani...

    Be de bu güzel ve derin çalışmanıza küçük bir şiirimle katılmak istedim.....

    Sonsuz kutluyorum efendim,saygı ve sevgimle....

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    İnsan, büyüdükçe 'acıları da büyüyormuş......' Gerçek budur Nimet Hanım... Acıdır ama, maalesef.........

    Kızlar saçlarını tarar, yüzlerine 'allıklar sürerdi...'
    Erkek çocuklarsa babasının tıraş takımını bulur, keserdi dudak üstlerini, elini, yüzünü...
    Dertleri 'çabuk büyümekti...'
    Biri anne olacaktı 'çaputtan bebeğine', diğeri de 'adam olacaktı', sakalı, bıyığı ile.....

    Oldular....
    Ama bitti 'beş taş' oynamalar... Uçurtmaların ipi koptu, uzaklaştı bilinmeyen göklere doğru...

    Artık bir kucakta bitmiyor korkularımız... Yaslandığımız 'çınarlar' yerinden söküldüler... Geceler uzadı... Acılar acıları doğurdu...
    Kalabilseydik keşke o tozlu yollarda... Düşe kalka......

    Çocukluğuma sıkça dönerim ben de... Bir yanım çocuk kaldı, şükür... Aslında her insanın sığınağıdır çocukluğu... Kimi hala döner, kimi onu da kaybetmiştir...
    Kaybederek büyüyenlerden olmaktır, en kötüsü...

    Çok etkili bir anlatım... Seviyorum bu tür yazıları... 'Yazana bağlı' elbette...
    Tebrik ve teşekkürlerimle Nimet Hanım...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (9)

Nimet Öner