TURUNCU ŞİİRLERİ

TURUNCU ŞİİRLERİ

Zeynel Kürkçü

Gökkuşağının renklerine
Sarı, Lacivert, Kırmızı, Mavi,
Mor, Turuncu, Yeşil, dediler.
Yedi saydılar.

Nereden bilsinler
Sekiz olduğunu
..

Devamını Oku
Gülçin Çakır

Bir renk, turuncu..
Baharla özdeş, mutlulukla, hasretle.

Ve papatya beyazı, turuncu ile baharla, senle...

Ne zaman düşsen aklıma, sıcak yaz, sahilde, papatya desenli elbisenle minik zilli (çok ayıp)

..

Devamını Oku
Rafet Türk

'' Ve onlar giderken bize arkalarında bıraktıkları,
Kalp kırıklıkları,
Boşta kalan bir el,
İç kanamalar'a gebe Lanet olası bir YÜREK;
Turuncu ve gerçekleşmeyecek düşler,
Uyku aralarında sigara dumanında boğulup kalmak,
Dilde bir küfür,
..

Devamını Oku
Cemil Yurtseven

mavilerim soluyor
acımasızca
ben ki
ben
mavinin en derininde
sevdalandım
zamansızca
..

Devamını Oku
Yüksel Nimet Apel

Turuncu

Bütün Turuncularını giyinmiş
ama biliyorum birazdan gidecek vefasız
batacak yüreğime
her günün sonunda her günkü muhteşem haliyle

..

Devamını Oku
Yiğit Kahraman

okun üstünde kuş yuvası ama yeşillikle de bezenmiş
ki gitmek gibi ve de değil gitmek artık kıyısında emeklerin
ışıkla sivriltilmiş ahlakınız sanki ve de siyahın üstündeki turuncu yosun
hepsi birbiri üstüne ki dağıtarak bölüşerek dikenlerini bağrı açık bağırarak da hiçliğe
betonumun üstünü kaplayan mağaraydı kancasına çimenlenmiş
hemen kızgınlığı artınca merdiven koymuştuk biraz daha uzatırız diye otçul yarınlarını
evet şimdi uğultu kapladı morlukla ve zaten eğrelti oldular her yere artık limitsizlikleri
..

Devamını Oku
İbrahim Soysüren

Yeşil bir doludan yakamoz misali bir yaprak gibi
Beyaz bir ipekten gonca misali bir kar gibi
Neden süzülmedin narince
Kokunla beslenen eğik dallarıma

Turuncu bir ateşten gözlerin misali bir kor gibi
Kırmızı bir kirazdan dudakların misali bir gül gibi
..

Devamını Oku
Hasan Tosun 2

Sarı, mavi, kırmızı, turuncu,
Koku saçarlar burcu burcu,
Hele saksıya koyunca,
………………………..

Şiirin devamı... şairinşiirleri 3 isimli kitapta...
Yazarı Hasan TOSUN
..

Devamını Oku
Zeliha Bicer

Pencerenin önündeyim. Denizi görüyorum.Yelkenliler kuğu gibi deniz üstünde ama martılarım yok,vapurlarım yok,Salacak yok. Koca deniz bana bomboş,yokluklar içinde sanki. İstanbul özledim seni. Özledim sevgimi yaşadığım yerimi. Ölümsüzlük gibisin İstanbul,yürekte taşınan sevgisin ne çok severmişim seni ah ne çok bilemedim.

Yüreğime düşen özlemler mi olacak hep. Hep bekleyen mi olacağım. Hüzünlerimle bütünleşti gözlerimin yeşili turuncu karıştı harelerime. Gün batımı bu gün gözlerimde yüreğimde binlerce düşen yağmur damlaları var. Üzgünüm, özlemliyim ve sensizim İstanbul.


Dokunan gözlerindi aslında yüreğime,delip geçen beni. Anlamadın. Oysa ne çok yazmıştım sana,nasıl anlatmıştım. Yüreğinde istediğimi olduğum yerde,olmadığımı biliyorum. Acıyor içim o zaman.

..

Devamını Oku
Aslı Durak

unutunca gülmeyi
içime gömdüm sahipsiz bir ölüyü
göç özleyen kırlangıcın merakındayım
çocukken ardına düştüğüm düşler miydi
büyüdükçe soluğumu kesen eller?

kırılgan bir şeylerdi
..

Devamını Oku
Berna Karaoğlu

Dipsiz bir kuyunun içinden seslenirken aydınlıklara,
bir çocuk gülüşe intihardı yüreğim
Kıyısızlığıyla sahile vuran bir denizyıldızıydı ömür dediğim....
Şarabi hüzünleri gözbebeklerime mühürlediklerinde bir eylül sabahı,
ahengiyle büyülen bir melodinin ritminde büyürken savrulurdu düşlerim

nice benlik savaşları kaybetti de yorulmadı bu yürek...
..

Devamını Oku
Ali Rauf Tankal

Yosunla çizdim sevgiyi,
Yeşili ile, koyulu ve açıklı.
Dalgalarla çizdim hasreti, uzaklığı,
Köpükleri ile kıvrımlarının.
Yanlızlığı çizdim,
Gurubun turuncu kırmızsı ile.
Sudaki çizgilerini kullandım,
..

Devamını Oku
Zeliha Bicer

Yağlı bir urgan gibi sensizliğin
Boynuma değil de yüreğime dolanan
Martılarımın çığlıklarında
Galata da rakı içecektik
Kaldırdığımız kadehlerimizde
Dinlediğimiz şarkılarda
Gönlümüzün denizinde balık olacaktık
..

Devamını Oku
Nilgün Acar

YILDIRIMI KİME? NEREYE ŞİKAYET EDECEĞİM?
Hava yine çok iç sıkıcı.Gökyüzü kalın,kirli yüzlü bulutlarla kaplı.Şu bulutları,bir güzel yıkamak geliyor içimden.Bembeyaz olmalı.Ya da pembe-mavi-mor-turuncu.Hepsi de açık,uçucu tonlarda.İçimin-yüreğimin renkleriyle boyamalı,ruhumun çılgınlığıyla biçimlendirmeliyim.Neler,neler çizerdim? Her şeklin üzerine de,tüm dünya insanlarının,hatta canlı-cansız her varlığın anlayacağı,tek bir dilde,şiirler yazardım.Sevgiyi anlatırdım.Gözlerimdeki ışıkları serperdim.Sonra,bulutlar birbirlerine dokunduklarında,kucakladıklarında,iç içe geçtiklerinde çıkan o korkunç seslerin yerine.BEETHOVEN’ ın 9. senfonisini çaldırırdım.NEŞEYE ÖVGÜ. Ya da KARDEŞLİK TÜRKÜSÜ diye adlanlandırılan o eşsiz şiir,yine o eşsiz müziğin eşliğinde dolardı insanların kulaklarına-ruhlarına.Korkup kaçmaz,elleriyle tıkamazlardı kulaklarını.Daha da iyi duymak için kapıları,pencereleri sonuna dek açarlardı.Sokaklara çıkarlardı.Bulutlar gibi,birbirlerini,ağaçları,kedileri,köpekleri,taşları,otları kucaklarlardı.Belki bazıları,damlalara tutuna tutuna,bulutlara ulaşır,onları kucaklarlardı.Çiçekler sevinçten dansederlerdi.Tam bir şölen olurdu.Neden olmasın? BEETHOVEN’ da çıkar gelirdi,gittiği yerden belki.Çektiği acıları geride bırakmış ve kulakları duyar bir biçimde.Yıllar önce bir doktorum,bana yazdığı o güzelim mektubunda, ” BANA BEETHOVEN’I ANIMSATTIN VE DERİN DERİN DÜŞÜNDÜRDÜN.” Demişti.Çok,çok gençtim.İlk adımlardaydım.Sadece sezmiştim.Tam anlayamamıştım demek istediklerini.Ama bende,çok büyük bir merak uyandırmıştı BEETHON’a karşı.Daha sonra,onun müziğini çok,çok sevmiştim.Öğrenmeye çalışmıştım yaşamını.Evet-evet,gökgürültüsü yerine,hep BEETHON’ın 9. senfonisi duyulmalı her yerde.Eminim,BEETHOVEN ilk kez ve sürekli,çok mutlu olurdu.Birlikte mektuplar da yazardık,bulutlara.İnsanlar,hiç olmazsa günde bir kez,toprağın-otların-çimenlerin-kayaların.Hatta dalgaların üzerine sırtüstü uzanıp,ellerini başlarının altına yastık yaparak okurlardı o şiirleri ve mektupları.Kimsenin içi sıkılmazdı bulutlardan.
Anneannem çok korkarmış gökgürültüsünden.Dedem camlara halı çakarmış,o korkmasın diye.Annem de korkardı.Kardeşim çığlık çığlığa bağırırdı.Annem evde olmadığı zamanlarda camlara,kapılara tırmanırdı.Komşulara kaçardı.Ben o zamanlar korkmuyordum.Annemle kardeşimi de anlayamıyordum.Sonra bir akşam,çok şiddetli bir gökgürültüsüyle birlikte,elektirikler kesildi.Her yer,kapkaranlık oldu.İlk kez,o zaman çok korkmuştum.Sonra,sanırım annemi göre göre,bilinçaltıma yerleşti bu korku.Olayın ne olduğunu biliyorum.Ama yine de korkuyorum.Utanıyorum ama korkuyorum işte.Bu korkumu yenmek,ondan kurtulmak için,bir gün çok şiddetli bir yağmurda,şemsiye dediğimiz korunaklı bir yerde.Hem de acaip gökgürültüleri arasında,inadına dakikalarca-saatlerce,dışarıda kaldım.Tam bir işkenceydi.Hayır,hiçbir şekilde geçmedi korkum.Aslında ben,şiddetli gürültülere karşı çok hassas olduğum için böyleyim.Tüm ani seslerden,kapı çarpmalarından bile irkilirim.Bir hafta önce,yağmur yağıyordu.Hem yağmuru sevdiğimden,hem de susuzlık sorunu olduğundan seviniyordum.Saat:16,30 sıralarında,apansız bir ışıkla birlikte,sanki bomba patladı.Görevli olduğum yerde,sadece elimle ağzımı kapatabildim.Çığlık bile atamadım.Meğer bizim şemsiyenin paratönerine,yıldırım düşmüş.Çevrede onca yüksek yer varken,düşecek bizim başımızı mı buldu şu yıldırım? Hiçbir yere düşmesin ama bize de düşmeseydi ne olurdu sanki? Anında,santralımız bozuldu.Tüm telefonlar kesildi.Ertesi öğlen onarıldı santral.Ama benim,internetimi de yok etmiş,hain yıldırım.O gün başka işlerim olduğundan açmamıştım bilgisayarımı.Ertesi akşam,ilk önce bilgisayarım da açılmadı.Kapatıp,yeniden denediğimde açıldı,ama hiçbir biçimde,internete giremiyordum.Zaman zaman olan kesintilerden sandım.Ne ki günlerdir açamıyorum internetimi.Yetkililere söyledim.Bilgisayarcı gelinceye dek bekleyeceğim.Ooof of.Şimdi ne kadar çok mail ve mesaj birikmiştir? Tam da,kitabımın çıkma ertesinde.Yazışmalarım,iletişim kurmam gereken insanlar var.Altüst oldu her şey.Dilerim,basit bir sorundur? Aslında,beni böyle zarara uğrattığı için,yıldırıma dava açmam gerek.İyi de,ben yıldırımı kime? nereye şikayet edeceğim? Günlerdir bunu düşünüyorum.Ve yanıt bulamıyorum.Gel BEETHOEN, en iyisi,hiç olmazsa,seninle şu bulutların düzenini değiştirelim.Böyle haksızlıklar yapmasınlar.Ve bu değişim,olumlu anlamda,diğer kötü düzenlerin değişmesine de başlangıç ve neden olsun.
Nilgün ACAR
23.03.2008
..

Devamını Oku
Akın Akça

1.
Bir eseri yazan kişi açısından bile değil, sırf yazılan eser düzleminde ya da ortaya konulan bir eseri bile değil, sarf onu ortaya çıkaran kişi açısından düşünüp, icra edilene o gözle bakabiliyor muyuz? Arasında, deresinde kalana karşı çıkarken ne yaptığımızı düşünebiliyor muyuz? Çeşitli açılardan ‘bencil ipe sapa gelmezliklerimizden soluduğumuz her an’, dem vurabilip; onu sonsuza kadar sorgulayıp, bizi biz yapanın aslında bizi bize yakınlaştıran değerler ve bu değerlerin de bizim kendi kişiliğimizin bizim kendimiz oluşu gerçeğini olduşturduğunu kavrayabiliyor muyuz ya da ne oranda kavrıyoruz?
Bunun ne oranda gelişeceğini, bizim hareket noktamız belirler -hareket noktasının orta kısmını, hareket noktasının başlangıcının belirleyişi gibi, tam olarak. Fakat bu direktifte hareket ediyorsak, artık sormamız gereken tek bir şey kaldığını da biliyoruzdur, sanırım: Bunu ne oranda sunacağız, yani ne yoğunlukta yararlı şeyler ortaya çıkaracağız, kendin için olduğu kadar, herkes için de faydalı -ki aslında bu ikisi aynı ama bu da ayrı …
Evet, “bu geriye kalan tek şey” dediğim şey, sanıyorum gerçekten o kadar önemli ki, çoğul bütün olumsuz faktörleri kolaylıkla ekarte edebilir, etmelidir ve çoğunlukla görebiliriz ki, ediyor da.

Sürmekte olduğun yol nasıl bir yol? Bir tane patika mı? Çok mu cılız bir yol bu? Karanlık mı? Yoksa apaydınlık bir cılız yol mu? Cılız’ı nasıl değerlendirdiğimize bağlı? Dünyada yaşamak, bu dünyaya gelişimiz bir acz midir, cılızlık mıdır? yoksa kısır olmayan değerlerimiz, bizi her vakit gelişime sevk edecek olan; açık kapıları bize meyilli, ışıklı bir açık alan ufuk mudur?

..

Devamını Oku
Serap Tepedelen

Düşlerim vardı; kırmızılı,yeşilli,morlu...Renk renk,cıvıl cıvıl.Her bir rengi kucaklamak isterdim.Ellerimi iki yana açtığımda, içimi renklerle öyle bir doldururdum ki...Fırçam yoktu ya da boya kalemlerim olmadı hiçbir zaman ama ben,parmaklarımla renklere dokunurdum.
Yüreğimi kırmızıya boyadım,ateş rengini verdim ona.Sönmesin hiçbir zaman diye.Saçlarımı turuncuya boyadım; farkedilen olmak istedim.Gözlerim yeşildi,yemyeşil.Bedenim,ayaklarım masmaviydi,denizin güzelliğini almak istedim.
Ben,renklerin çocuğuydum.Zaman zaman vücudumdaki bu renklerden bazıları ön plana çıktı.Çocukluğum maviydi; gençliğim kırmızı,yaşlılığım yeşil olacaktı.Eminim yeşil olacaktı.
Şimdi,renkleri arıyorum.Her biri, birer birer kayboldu.İlk önce mavi uçtu gitti elimden.Sonra kırmızı terketti beni.Yeşile sığınmak istedim.Elinin tersiyle öyle bir itti ki...Renksiz kalemlerimle başbaşa kaldım.Kalemlerden biri parmaklarıma dokundu,korktum.Korktum çünkü her dokunduğum kalem,ya siyah oluyordu ya beyaz.Yüreğimin kızıllığı nerede? Siyah; 'ben varım ya! 'dedi.Karaya boyanmış bir yürek artık alazlanmaz oldu.Tutkusuz,dingin,bir köşeye çekildi kaldı.
Böyle olsun istemedim ben.Bembeyaz oldu bedenim.Ne bir mavi,ne bir yeşil,ne bir kırmızı oynamıyordu benimle.Renkler terketti beni.Renksiz,tatsız tuzsuz bir insan olup çıktım.
Bir ışık arıyorum şimdi.Beyazdan öte...Turuncu bir ışık.Bir yerden,bir köşeden biraz uzatsa başını,yakaladım mı bırakmayacağım onu.Turuncunun ardından kırmızı,kırmızının ardından yeşil,yeşilin ardından mavi gelecek.Gelecek biliyorum.Siyah-beyaz gecelerin ardından doğan bir güneş ya da renksiz düşlerden uyanışın son bulduğu bir sabah olacak.
O sabah,kollarımı açacağım iki yana.Ellerim,ellerimin ayası,kasılırcasına kucaklayacak renkleri.
..

Devamını Oku
Necdet Uçan

terasında güvercinlerin volta attığı
tentesinde kuşların cıvıldaştığı
bahçesinde çocukların
hayvanların oynaştığı
alabildiğine özgür
yüreği geniş
denize nazır manzaram
..

Devamını Oku
Remzi Çakmak

Garip bir balıkçıyım
Al akşamların turuncu sabahlarında
Balık avlarıp bir nehir ortasında

Gün olur bereketli olur taşar küfem
Gün olur avlar beni yakamozlar
Ben avlayaman birşey
..

Devamını Oku
Doğan Durgun

Yine yollardayım. Kendi içime aktığım zamanların yolculuğundayım.

Sabırsız ve tedirgin bir yalnızlığım. Uçurtulmamış uçurtmalar yapıyorum rengarenk. Uçurtmalar kanatıyor yüzümü. Kanamalı bir hastayım ve kan arıyorum. Solmuş çiçekler avutuyor geceyi, çakal ulumalarını işitiyorum uzaklardan. Yüzümü yollara döndüm, yine yollardayım.

Sıkışmış trafikte bir korna sesi çarpıyor duvarlara, renkleri unutan çocuğum bu güz mevsiminde. Bağbozumundan aşırttığım üzüm salkımları süslüyor sevinçlerimi, bozgun sonrası üzüntülerimi gizliyor ve düşüyorum yollara. Yine yollardayım.

Bitirilmemiş bir şiir eksikliğinde adımı unuttum dersem, inanır mısınız? Unutulan (unutturulan) belleğimizdir belki; ihanetleri, katliamları, yangınları bir pembe dizi gibi unuttuk. Adımızı, adlarımızı da unuttuk. Ne çabuk unuttuk birlikte ısırılan bir elmanın tadını. Unuttuk işte, yüzümü yollara döndüm. Yine yollardayım.
..

Devamını Oku
Abdil Işık

Turuncu devrimler yaşarım hayal kahvemde.
Dönülmeyen gitmeler yaşarım,
Patiskalarla örtülü bir deniz kenarında,
Suskun bir çoçuk gibi yitip giderim, düşler diyarına.
Yalnızlığımla koyun koyuna yatarken.
Acılar denizini öfkemle kirletirim.
Dikenlerin kanatsada,
..

Devamını Oku