yarın en güzel yaşamı
aldırmadan bırakır geride
fayton tıkırtılarınca berk
ezer gidersin taş sokakları
umutsuzluk yapışmamış olur
turuncu kokan saçlarına
..
Ben seni tanıdıktan sonra kendime bir daha hiç rastladım iç yolculuklarımda. Aradım bazen kaygıyla kaybettiğimi sandıklarımı, hep seni buldum ben diye elimi attığımda. Sıyrılmayı deniyorum son günlerde sen yerlerimden, kendimi de sıyırıyorum, acıyorum. İki kişilik bir kanama başlıyor sonra, acil durum sinyalleriyle ölüme yakın yetiştiriliyorum aşkhaneye. Rahatlıyorum, biliyorum senli halimi sevdiğimi de niye bu hırçın nöbetler anlamıyorum.
Gergin miyim, hüzünlü mü yoksa başka bir duygu halimi bulamıyorum birkaç gündür kendimdekini. İki kişilik yaşıyorum değişimlerimi de tek benimkiler yetmezmiş gibi. Sonbahar sisli ve dingin bugün. Başımdan yaprakları dökülüyor ağaçların, turuncu. Sevdiğim renkle gülümsetmeyi deniyor mevsim sanki beni. Yok; katı bir ifadede mimiklerim çivilenmiş gibi yüzüme gülemiyorum. Hani mevsim hüzün ya ağlasam diyorum, onu da beceremiyorum. Ne biçim bir gün bugün. İşte yine elimde buruşturup yazmayayım diye kaçtığım kağıtlarımla sana mektuplar süslüyorum.
Evimde tadilat var sabahtan beri. Mevsimde kışa hazırlıyor ya kendini, ben de tadilata alsam ruhumu. Kabuk bağladı sandığım yaralarım pansuman istiyor. İkilemler, şaşkınlıklar ve sabrı kaçınılmaz yapan sözler matkabın betonu delen sesi gibi ruhumu deliyor. Ne yapacağım ben söylesene sevgilim? Yağsa artık yağmur da ağlasam şöyle hıçkıra hıçkıra. Çözümsüz kaldım, çaresiz kaldım. Bir halka anımsıyorum gözlerimi her kapadığımda, boğazımda kelepçe sanki, nefessiz kaldım.
Sen istediğinden değil sevdiğimden bunca zaman gücümle yarıştım. Yarış bitti, kazandım da aşkımıza yapılan haksızlıklarla yine ben uğraştım. Şimdi daldım pembesine kurumaya yüz tutmuş güllerimin. Kokusunda senli hayaller yarattım. Geçmişin yükünü bıraktım, geleceğe adım adımım da vakit tamam diyor içimde bir fısıldama. Bir yüz çakıyor gözlerimin önünde ara sıra, bir ses oluyor bazen yokluğunda, varlığıma nefes veriyor sanki senin olmadığın zamanların inadına. Tehlikeli diyorum uzaklaşıyorum, sevgime dokunuyor farkında olmadan ve seni sınıyorum.
..
Ve yandı zaman
Eylül’den geçerken...
Eğilip su içerken aynadan
Ağzımın içine düştü Deniz
Bu yüzden Mavi ağlarım haberin ola...
Ey hayalime uykusuz giren
..
bir çığlık
gün batımı
turuncu bir veda
suya batıyorum
boyanarak kızıla
dünya denizi boğaz
..
Bir yaprak düştü
Bu gün yine bir yaprak düştü
Koca çınar ağacından
Yare ağlayan ıslak dallarından
Sımsıcak sarı kırmızı bir yaprak.
..
Öfkesinden kuduran bir iç denizdim.
Ritmini yitirirken Musanın asası.
Nuhun gemisinde yer bulamazdı,sımsıkı sararken esaret dalgası.
Hüznün bahçesinde bahtiyardı,kor ateşlerde yanan yürekler.
Kelimelerin zamansız gidişine inlerdi nağmeler.
Dar sokaklardı ürkek adımlarla arşınladığım.
Kurumuş dalllardan salkım saçak düşen yapraklardı,kaldırımların süsü.
..
aldığım her nefeste çağırıyor
uzakların ormanları
uzakların mavi denizi
uzakların kehribar çölleri
alnımıza yazılmış bu tutku
gönül harcımda dostlar var
fecrin turuncu ışığında
..
Turuncu istekler karıştı laciye
Gökyüzünde kayboldu alai sema
Başkaları mutluluğa arşın arşın
Benimse bilinmeze yürüdü ayaklarım.
Nekavgalar ettim düşlerimle
İmkansız diye gülüyordu
..
Anahtar
Zaman kapı deliğinin aydınlığında tutsak
Doğmayı bekler güneş, anahtar paslı…
Alaturka bir hüzün sarmış yüreğimi,
Bıyıkları sararmış bu mevsimin sabahında.
Ne yöne dönsem sıvaları dökülmüş suratsız duvarlar
Ve küçük dünyaya açılan koca bir pencere
..
Uyandım turuncu hüznümle bu sabah
Aklımdaki senle ve sevginle
Yastığına baktım boştu
Döndüm sarıldım hayaline
Martılara seslendim
İstanbul a götürün beni
Kokunu özledim, öpüşlerini
..
.
Eskiden bu turuncu vakitlerde,
henüz saçlarını toplamadan güneş,
henüz sulara karartısı çökmeden akşamların,
şiirler yazardık,
manzarasında Üsküdar'ın.
Dudağımızda nihavent şarkılar gezinirdi.
..
1/:
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Kozmik fon turuncu ışımadaydı. Ve gerile gerile açılıyordu hududa doğru. Gentile Bellini ne ağzını açıp tek laf diyebiliyordu. Ne de susuyordu. Habire ezoterik planlar kuruyordu. Kırk beş angström dalga boyu acı duyuyorduk beynimizde bizler de. Ne doygundu önümüz sıra evren... Ne de inadına aç. Ziyalar, bıçakleyin portresini tamamlamak derdindeydi.Biz atomik sınırlar ortasında oturuyorduk...
2/:
Habire ezoterik aşk ve cinayet planları kuruyorduk...
Zaman içinde zaman vardı. Kapı içinde kervansaray... Aşk zamanını herkes kendi belirliyordu bu alemde. Ne zaman? Ve nerede? Yalnız... Özellikli şahsiyetlerin muteberliği maharetindendi. Köşesiz yıldızlarsa salt sarı safran. Ve kozak kozağa... Çıldırmış şövalyeler tekin değildiler. Bakarsın tarihin aklını iğdiş edebilirlerdi. Sadece ellerini oynatabiliyorlardı seyyarelerin mıknatıslı yerleri... Kalemlerini asla. Ama yazılması durmuyordu şişen evrenlerin. Biz ise ancak yörüngelerimizi koruyorduk...
3/:
..
1/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Tenimiz dağlıydı narla. Aşkımızı dağlayan sabahların hürmetineydi devinim. Ayazıydık Sibirin, ateşi ekvatorun... Ve yazgımız, bidayetten arta kalan yarım yavukluların nisandaki çiçek gözleri. Şimdi aşk zamanıydı. Kaderi mavi olan delikanlıların nişan gecesi ayrıyeten. Dedik ya dağlıydı bilcümle ten. Bir Nepal rahibinin peşindeydik ilk seyyahlar olarak. Ve turuncu bir ehram gibiydi düşlediğimiz geometrik yapılar kat be kat. Bir aşk ve ışk hanesindeydik sayın ki ol zamanda biz. Hepimiz ilk kez doğuruyorduk yüreğimizi. Orta çağda bir barda olacak olanlarsa çok gerideydi daha. Sabretmek gerek... Sabrederiz çaresiz...
2/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Dört bir yanda hodbinlik. Bin bir yanda harami artıklarıyla çevriliyiz. Çevremizi saransa siyahlığın şanından epik destanlardı kanlı yaş ile. Her bir şey ol zamanda kalbimizin içindeydi daha. Ve uç veriyordu zamansız uğraş ve cesaret. Harmonik hışırtılar halindeydiler. Ve habire çıkıyorlardı seddin ardından Goglar. Binlerce orfe peşlerinde ayan beyandı. Gariptir. Hepsi de 'r' sesine vurgu yapıyordu. Ve peltek bir lehçede konuşuyorlardı aşka dair diyeceklerini. Yüzleri yoktu ki bunların. Vicdanları olsun. Ya da yok muydu ibliste izan?
3/:
..
beylerbeyi sahili
arkasına gizleniyorum gecenin
meçhule tırmanan bir gök
ve yıldızlarla oynayan
bir çocuk gibi
kahve gözlerin.
..
İç çekişleriyle penceremde
Bir çift kumru özlemiyle güz...
Bulutlar inadına
Güneşi saklıyor bencil bakışlardan
Kirpiklerimin ucunda sen...
Zamanın dolunayında
Neden saçların mavi?
..
Aslına dönüş
Buruşma bayramı mevsimi
Sarıyla turuncu kardeşliği
Toprakla buluşma
Özle bütünleşme
Soluşu gülün
Yeniden doğmak için
..
pembeye deriz ya gönlüm sende,
ama bir de moru sorun bize.
etrafa saçıl lütfen yeşil.
seninle ferahlar tüm il.
gök rengi maviye ne demeli
seni her zaman semeli.
zafer rengidir sarı
..
sen o çatılar gibisin üzerine
yılbaşında kar yağmayan aptal turuncu kiremitli
kandırdılar işte bizi bu kadar zaman
naylon çam ağaçlarını gerçek diye yutturdular
anla artık noel baba son derece şerefsiz
hayatta yolu düşmez fakirlerin evlerine
eve tek parça gelen babaların hala
..
hüznünü saklayan saçların
kestane renkli
mavi düşlerine ne oldu
senin
dokunsam kırılıverecekmiş gibi
kelebek kanatlı
mutluluk veriyor
..
Kafası oynuyor sarsıldıkça araba,
Oynaya iple taktıkları köpekçik.
Adam ona bakmaktan
Kaza yapacak, aslında ayık.
Araba zıplarken kıpırdayan
..