Bu fikri seviyorum işte: Türkiyeli olmak…
Babamın gurbeti olsa da bu topraklar,
Ben vatan biliyorum
Ve babamın, herkesin babası kadar değerli bulduğum naşını bu topraklarda saklıyorum…
Kazım Koyuncu’dan, Lazca söylediği
Dido’yu dinlerken ne kadar ürperiyorsa tüylerim,
Şıwan Perver’in, Kürtçe Daye’sini dinlerken de
Farklı şeyler hissetmiyorum,
Gasparyan’ın çaldığı duduk’ta varlığın karmaşık yapısıyla kucaklaşıp,
Ermenice söylenen Sarı Gelini
Kalbimden yükselen alkışlarla söylüyorum,
Aynı ayrılığın acısını yaşayıp – hissedip,
Aynı gözyaşını döküyorum Türk Müziği bir şarkıda,
Arapça edilen her sohbette ben de biraz Arap oluyorum…
Şimdi daha sayamadığım, aklıma gelen gelmeyen ne kadar
Dil – din – ırk; varsa,
Aldığım her nefesin birini onlar için alıyorum;
Etnik zenginliğini seviyorum bu ülkenin,
Hassasiyetini seviyorum insanlarının,
Çakmaktaşı gibi alevlenmelerini öfke kasabalarından…
Ve ne kadar seviyorsam bütün bu dediklerimi,
O kadar nefret ediyorum dayatmalardan,
Olmayan nifaklardan,
Bu güzelim halkların arasında oluşturulan savaşlardan,
Kıyımlardan,
Dillerin yasaklanmasından,
Aşkların etnik ya da dini kökenlere takılmasından;
ki aşk dediğin zapt edilemez çöl aslanı olmuştur hep insanlık çağlardan geçerken…
Ahmede Xani’nin satırları,
Ahmed Arif’in dizeleri,
Halide Edip’in sinekli bakkal’ıyım kendim olmadığım saatlerde,
Nazım’ın Piraye’ye yazdığı mektuplardan,
Sürgünde yazdığı dizelere kadar,
Her birinde kendimi buluyorum…
Ben de dönüyorum Mevlana’yla; Hak’tan halka,
Yunus’un ayak iziyim,
“Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir! ” diyen
Dadaloğlu’yum,
Pir Sultan Abdal’ım kendime düzenlediğim tüm astral seyahatlerde,
Şeyh Sait’in boynuna geçen ilmeği koparan duayım Tanrı dilinde,
38 yapımı bir isyanım Dersim dağlarında,
Ağrı dağında yanan ateşim tarih çölünde,
Seyit Rıza ve Bese’yim ve ihanetin adı olan Cebrail ağa,
Ana rahmine düşen dölüm âdem neslinde,
Bolu Beyi’ne kafa tutan Köroğluyum biraz,
Biraz ayvaz,
Acem’in halısıyım,
Tütünü Çukurova’nın,
Bir damlasıyım ülkemdeki tüm akarsuların,
Bir şiirim Veysel deryasında;
“Benim sadık yârim kara topraktır…”
Kızgınlığıma barut döküp ateşe veriyorum,
Kamyonlarca kum döküyorum aramızdaki ayrımcılara,
Farklılıklarımızdır bizi zengin kılan biliyorum…
Bir ülke düşlüyorum içim kamaşarak,
Bir ülke ayrı dillerde kardeş,
Tüm dinlerde aynı sonsuz hoş görü ve derin iyi niyet,
Tüm mezhepler bir
Ve aslında zaten tüm peygamberler öz kardeş…
7 Temmuz 2007 / 05:12
İstanbul / Büyükçekmece
Kayıt Tarihi : 29.11.2011 00:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Ali Seyyidoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/11/29/turkiyeli-olmak.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!