Türkiye Cumhuriyeti Şirketi 1

Türkiye Cumhuriyeti Şirketi açıklamasını dinledim Başabakanın!
Daha şimdi! Tv’de! Doğru mu bu duyduklarım?

Sakin ol yüreğim, tekrar hatırla söylediğini, yani duyduğunu ve düşün….
Söylediklerini dinlemeye, anladığını açıklamaya yanaşmayacakmış…
Pistin ucuna gelmiş bir jet halindeymiş Türkiye
Hem dört buçuk yılda, at başı gitmeliymiş ekonomi daha ileriye
Millete rağmen, milletin yetkisi kadar siyaset yapılır, uzlaşma diyorsam cinsten bu us sızlatan çelişkiler…
(İşte Cumhurbaşkanı milletin varlığı, benim ama tekelim. Kucaklama amacında dur daha kimleri görecek gözlerin… siz de bekleyin! ... Görünce de, vay be! Anlamalıydık der ve unutursunuz… Filmler de heyecan veriyor… molotof kokteyli seyri… Film seyretmeye heyecan duymayı unutmadık ama, değil mi? ... inanın ki şaşkınım… dinlerken de böyle mırıldanmıştım ansızın, yine böyle tuşlarda mırıldandım…)

‘’’Benim ilkem, AKP’yi dünya şirketi etmek, sana hizmetçiyim derken
Süreç içinde bağlayan ne kural, ne kanun, ne hukuklar olacak. Benim ilkem dünya ülkeleriyle etkin çalışmak. AKP’yi dünya şirketi etmek benim ilkem, bir takım koydum kolektif oyuna, kimi nereye koyacağımı ben bileceğim elbette… ‘’’’’ diyor be düpedüz. İlke kurtçuğu diye ölen bedeni kemiren kurtçuğu ağzında laf edebilen bu ilkesiyle bu kişi ile nereye kadar gidebileceğinize ümit olabilirsiniz diye kargalar bile gülmez bu hale… İyi de, hangi fabrikanın iş verenisin? Almanya’da daha çocukken duyardım; işini de, paranı da ben veriyorum, nerede iş verirsem orada çalışacaksın. Bu iş için alınmamıştım diyorsan, güle güle, istediğin işi ara…Allah sabır versin bu beslenip göz oyan karga leşi örnekliğine…

‘’’Cumhurbaşkanı süreci derken, tıkadın da ne oldu, toplumsal barışı bozmak diye, enerjiyi iyi kullanma anlamında söyledim (demeye, hayret, yöneldi…biraz durakladı, farkında mısınız?)
Ülkemizde birbirimize inanacağız, güveneceğiz diyor…ben şirket olarak çalışacağım dünyanın güçlü ülkeleri gibi, onlarla at başı gideceğim… her söylentiye karşılık vermeye ihtiyaç duymuyorum… ihtiyaç duymuyorum! Diyor düpedüz, yemin ederim ki… Ankara’da su problemi yok benim açımdan… ‘’’’’

diyor…diyor… bir cümlesi, öbürüyle alay ediyor düpedüz… aklınca millet duygumuzla alay ediyor, Türk milliyetçiliğine küfrediyor bu sünepe… bağışlayın, bu tekrarlar açıklamasında zaten vardı, ben de dinlediğimle şoktayım biraz, bilinçaltı tekrarlıyorum… Cumhurbaşkanı süreci derken, bu engellemeler kıçıma yazar, halkı şirketleştirmek milli duyguları çökertmekle ancak mümkün. Be adam, güçlü dünya ülkesi dediğinin hangisi milli değil? Savaş mı var? Ne oluyor? Savaşmadan verdik mi biz ülkeyi? Behey adam, şirket kur, inan ki ben överim, işçilik değerinde hatta reklamını şirk marka diye söylerim… sahi, marka da dedi o….

Anayasayı şirket mantığına göre değiştirmeye bu yüzden mi o hızdaydın? Bu hız da Allah aşkına sen kendin tökezle! Bir şirketi ister batır, ister ekonomide her türlü kanundan kaçırma yolunu dene ve kazan… ÖVER VE GÜLERİM BİRAZ!

O üstlendiğin Türkiye Cumhuriyetini temsil etmeye seçili vekilsin… sadece seçili…. O görevi üstlenmeye Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin de ettin! Allah şaşırtacak seni! Senin gibi o soyları bozukları da! Sabret sen nur yüreğim, sabret! O diller kusacak daha alenen ne mok yiyeceklerini… bu adamın karnı doydu da kaçıp gitmek mi istiyor acaba? Ama bu partiyi de düpedüz bırakamıyor… vatanı ama düpedüz satıyor, hayret bee…

Aç! Fabrika kur, şirket kur!

İnsanlar şirkete mal değil! Şirketlerde insanlar işçi, temizlikçi, ekonomist, pazarlayıcı, eğitici falan filan olurlar… yani işinin adına yetenekli bir insan… insanın da adı var değil mi?

Tarih, insan ruhunun galip geldiğini kalıntılar, eserler, yazılarla kanıtlar… Devrim korkutmaz! Gelecekte tıkamayacak ihtiyaçlara bugünden ve bilinenin en sağlıklısıyla hazırlanmaktır, hukuksal… kanun yöreseldir… şöyle diyeyim;
Egemenlik Milletindir! Demek
Egemenlik halkındır! Demekle eşittir

Yani, millet bir bütünlük, vatan varlığı ve bölünmez bütünlüğü ile ruhudur ve halklar eşit haklarda bir bütünlüktür, doğası, inancı, çevresiyle, bugün bu kıtada, yarın öbür kıtada, karada, havada, suda…
Eşit haklarda bir milletin halk bireyi olarak, bulunduğu o vatan varlığının sunabileceği dil ile okullarında okur, maddi gücü olanlar tercihlendiği dil ile eğitilen okul açar, açılması için bağış toplayabilir… din ile de özgürdür insan, ibadet etmeye toplu mekan kurabilir, okul gibi, tüzüğünü amaçlarına ve uyumu yöresel kanunlara dayalı hazırlar, hukuksal korunur… nerede olursa olsun… insanları şirket gibi kullanabilmenin nesi devrim?

İlahi, şaşırtma uzmanları bunlar… Allah tek, yeryüzü tek denildiyse, bedeninde ruh olan canlıdır, canlı varlıktır, insan da bu canlılardan biridir… ölü değil yani… sınırları kaldırıp, tek devlet olmaya eğer devrim yapılmaya kalkışıldıysa, neden olmasın?

Peki, bunun seçimlerde oy verme hali ne olacak? Zaten Allah tek, din de tek değil mi? Sadece ibadet etme şekli değişik, kimi oturarak, kimi eğilip kalkarak falan filan… bundan kime ne şimdi? Dil tek mi olmalı? Aksanlar serbest olmaz mı? Değişik şekli bu olur değil mi? Herkes doktor mu olmalı? Ya dünya kuduz hastalığına yakalanmıştır o zaman, ya da biraz daha hızlı öğrenmeyi becerebilmeye yeteneklerimiz biraz beklemeye kalır değil mi? O zamana kadar biz de kuduz olur çıkarız, vesselam. Devrim yürekliyiz tabi… beklemeyi de biliriz…

Bu şirketin adı ne olacak? Dünya Cumhuriyeti Şirketi mi? Bu şirket kurulsun diye deneme Türkiye halkına mı uygulanacak? 168 ülkeyi sömürmeye neler icat edilmedi ki? Bu icat ile şimdi de biz savunmaya itileceğiz, keyfiyet kanunu ve kurallarıyla, ama bu güçlü ülkeler denilen varlığı ne MOK isterse onu yiyecek…. Pardon yapacak… Bu düşünce fabrikası türetisini sevelim mi? Sevelim değil mi? Hep derim, Türkün doğuşudur düşünmek… O güçlü ülkeler her gün kanun olsun olmasın, bir karış toprağı incitilmiyor, neden? Ne yapıyor onlar?