Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum, Türkçeni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru,
Akar sularımızca coşkulu...
Ne var ki çocuğum,
Güzellik de bakım ister
İzin ver hey ağam ben de gideyim
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Devamını Oku
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Çok güzel
Türkçe ana sütü gibi temiz, Sütü gibi anamızın helalimiz. Ancak süt nasıl ki saf su ya da bir kaç mineral, vitamin, kalsiyum, protein gibi maddeden oluşmamışsa dil de tek bir kavmin bilim ve kültür hazinesinden oluşmaz.
İşte giderler
Koridar’a geçenek sözcüğü
Viraj’a dönemeç
İstasyon’a durak
İmalathane’ye işyeri
Atelye’ye işlik
Plaj’a kumsal
Arşiv’e belgelik
Garaj’a taşıtlık
Gardrop’a giysilik
Mayo’ya denizlik
Rıhtım’a gemilik
Balkon’a çıkıt
Mezbaha’ya kanara
Mezarlığa gömütlük
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
Şairin özenle seçtiği sözcüklerden hangilerinin daha çok kullanılır durumda olduğuna baktığımızda maalesef şairin istediği ve beklediği sonucun doğmadığını, yani farklı dillerden giren sözcüklerin daha yaygın kullanıldığına şahit oluyoruz.
AÇ ZENGİNLİĞİMİZ
Yoktur
Türkçesi olmayan sözcük
Ya unutulmuştur o
Ya anımsanmamıştır
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
Yine şairin gördüğü gibi olmuyor olay.Çünkü bugün kullandığımız pek çok eşya ve teknik terim maalesef atalarımızın hayatında yoktu.Otomobil, tranvay, televizyon, telefon; eksantirik kayışı, elektrik, ekran,tuş… yoktu. Öyleyse bu günün insanı daha çok sözcüğe ihtiyaç duymaktadır ve bunları var olan sözcüklerle karşılamamız veya onlara hep benzer ekleri ulanması ile ortaya çıkacak yeni ama tekdüze seslerden örülmüş, anlam karışıklığına,zihin tembeliğine neden olacak sözcüklerle karşılamaya çalışmamız akıllıca ve doğru bir yol değil.Yani dilimiz farklı yöntemlerle zenginleştirmeliyiz.
Onca yıldır bilhassa doğu dillerinden dilimize girip yerleşmiş sözcüklere savaş açmış olanlar,- ki Arapça ve Farsçadan dilimize yerleşen sözcüklerin toplamının sekiz bin civarında olduğu söyleniyor; oysa aynı dönemde Fransızcadan giren beş bin civarındaki sözcükle pek uğraşmamışlardır- Sarf ettikleri gayretin, hassasiyetin yarısını, günümüz Türkçesini istila eden Latin dillerinden giren ve büyük kısmı da gerçekten ihtiyaç duyduğumuz sözcüklerden oluşan bu yazılışı problemli, söylenişi zor, çağrışım gücü olmayan, ithal kelimelere yerinde ve doğru karşılıklar bulmaya ayırsalardı, bugün dilimiz daha zengin ve arı bir dil olurdu.
Latin dillerinin istilasının ne kadar büyük olduğunu görmek bakımından şu sayısal veriye bir göz atmamız sanırım yeterli olacaktır Büyük Türkçe sözlükte yer alan kelime sayısı son yirmi yılda otuz bin civarında artmıştır. yetmiş beş - seksen binlerden yüz on bir bin sözcük sayısına ulaşmıştır.Maalesef son dönemde dilimize girip yerleşen sözcüklerin büyük bir bölümünü İngilizce gibi Latin kökenli sözcüklerden girenler oluşturmuştur.
Bana göre en önemli bozulma yazım kurallarında ortaya çıkmıştır. Bizim dilimiz okunduğu gibi yazılan bir dildir.Oysa batı dillerinde sözcüğün yazılışı başka, okunuşu başkadır.Ve bu kural bizim dilimizde de kullanılır olmuştur.Oysa Amerikada da İngilterede de benim ülkemin adı bir takım anlam karışıklıklarına neden olmasına rağmen benim dilimdeki gibi yazılıp söylenmiyor.
Ana dilini sevip korumak ve geliştirmek isteyenlere dört önerim var:
1) Yabancı dilden eğer bir sözcük alınıp kullanılıyorsa okunduğu gibi yazılmalıdır.
2) Dilimize girip yerleşen sözcüklerin sadece söylenişi zor olanların yerine Türkçe sözcükler bulunmalıdır.
3) TDK bünyesinde oluşturulacak bir ekibin dilimize girmesi muhtemel sözcükleri yazılı ve görsel medyayı iyi takip ederek Türkçe karşılıklar bulmalıdır.Sözcük dilimize yerleştikten sonra değil,daha girmeden önlem almak gerekir.
4) Yeni Anayasa’da anadilini korumaya ve kendi kuralları dahilinde zenginleştirmeye yönelik hükümler konulmalıdır.Anayasaya Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Arnavutça gibi dillerden Türkçeye uygun bazı ifadeler seçilerek alınmalıdır.(İngilizceden, Fransızcadan sözcük alan bir ulus kendi kardeşlerinin dilinin sözcüklerini de kendi diline katmaktan, kullanmaktan çekinmemelidir.)
5) Dili koruyup zenginleştirmek için parasal destek bütçeye konmalıdır,
6) Dilimizi zenginleştirme çalışmalarında öncelik türetme ve birleştirme yöntemine ayrılmalı.Yabancı dillerden aktarma veya uydurma yöntemi kullanılacaksa hangi dilden sözcük alınıyorsa sözcüğün ilk hecesi veya ilk iki hecesi alınmalıdır.Bu yöntem tercih edilirse Türkçenin hece çeşitlerine uygun yazım olacak şekilde ünlü ilave edilip ya da atılabilinir.
Bugüne değin saplantılı bir şekilde sadece Arapçadan giren sözcüklere karşı çıkan kişiler ellerini vicdanlarına koyup düşünsünler aşağıdaki hangi sözcüklere öz Türkçe karşılıklar bulmak isteyeceklerdir?
ARAPÇA: Cumhuriyet, halk, devlet, hukuk, hürriyet, adalet, milliyet, vatan, şehit, akıl, aile, ahlak
FRANSIZCA: Laik, sosyal, çevik, bürokrasi, televizyon, radyo, terör, abajur.
FARSÇA: Zengin, aferin, bahçe, bülbül, can, canan, abdest.
İTALYANCA: Politika, gazete, alaturka, banka, çapa, çimento, fabrika.
İNGİLİZCE: Bot, cips, futbol, hostes, email, kariyer, lobi, linç.
Eminim ki hiç kimse “ Türkiye Cumhuriyeti Devleti” ifadesindeki cumhuriyet sözcüğüne kafayı takmayacaktır.
Arı dil peşinde koşmak akıl kârı değildir. Fakat Türkçemizi kendi haline terketmemeli ona sahip çıkmalıyız. Ve onu korumak geliştirmek duygularla değil akılla olacak iştir.Onu başka dillerin boyunduruğu altına sokmadan yaşatmak ve zenginleştirmek hepimizin boynunun borcudur.
Diline sahip çıkmayan uluslar kültürleriyle birlikte kimliklerini de yitirirler ve tümden yok olurlar..Millet darmadağın olsa dahi yeniden bir araya gelebilir ve millet olma şansını yeniden yakalarlar,devletler yıkılsa dahi yeni bir düzenle yeniden tarih sahnesinde başka bir adla yer alabilir.Ancak dilini yitiren uluslar bir daha asla bir araya gelemez.Milli birliği sağlayacak yegane unsur dildir.
Necip Zeybek
Kayıt Tarihi : 15.10.2011 23:43:00
Dilimizde pasapot almış arap, fars kökenli, avrupa kökenli kelimeler var. Hem Türkiye türkçesinde, hem Azerbaycan türkçesinde.
Mesela Türkiye lehçesi sözlüyünde helikopter, asanör, balyoz ve s. gibi Arupadan gelme kelimelerin karşılığı yok ve kaldırırsak yerine ne kullanacağız. Mesela biz teyyare (arapça) diyoruz, siz uçak. Bence uçak daha uygun. Bu tür kelimelerin karşılığı yok çünkü icad edeni biz değiliz. Mü yle başlayan kelimeler arapça. sözlükten çıkardık diyelim, yerine ne kullanacağız? Hepsi "uçak" gibi uğurlu olamaz.
Aynı durum Avrupada, arapda, farsda var. Diller akrabadır. Bu yüzden temiz dil imkansız
Bağnaz kafalar dile giren yüzlerce batı menşeili kelimeyi görmez kafayı arapçaya takar, aslında bilinçaltlarındaki islam düşmanlıklarını arap dili üzerinden dışavururlar, çatlasanız da patlasanız da bu milletin kahir ekseriyeti müslümandır ve öyle kalacak bu da böyle biline.
Bayan Monelli lütfen önce Arapça ve Farsçayı önce öğrenin sonra itiraz edin! Merhaba Arapçada Rahab kökünden gelen -rahat olma manasında kullanılan- bir zarftır! İnanmazsanız Ya yazılı bir lügat'a ya da İnternet'ten sorgulamalar yoluyla öğrenmeye bakın! Korkmayın haksızlığını kabul edip özür dilemek de bir erdemdir.
Teşekkür ederim, sayın Monelli...saygılarımla...
benim hiç kimseye hakaret etme gibi bir düşüncem yok, Cihat bey...sadece düşüncelerimi yazdım, o kadar!..
bu arada merhaba kelimesinin Arapça olduğunu da belirtmiştim zaten...sanırım dikkatinizden kaçtı!..
galiba sizinle ayrı yollarda yürüyoruz!..yolunuz açık olsun...saygılarımla...
"Merhaba" Farsça bir kelime olup "benden sana zarar gelmez" demektir!
Az kalsın unutuyordum Tayyibe hanım! Aşağıdaki yorumunuzda yorumcu arkadaşlara hakaret ederken kullandığınız kelimelerin onda dokuzu Arapça ve Farsça'dır! Zaten 50 yıl öncesinde ve daha öncesinde kullanılan Türkçedeki kelimelerin yüzde doksan doksanı Arapça ve Farsça idi geri kalanların bir kısmı Ermeniceden bir diğer kısmı da Rumcadan Türkçeye-Osmanlıcaya- girmiş kelimelerdir. O kelimeleri ayıklaya ayıklaya bitiremediler. Onların tamamını bir çıkarabilseler ortada değil Türk dili normal bir insanın dili bile kalmayacak dilimiz hepten kuş diline dönecektir vesselam!
Tıpkı SELAMÜN ALEYKÜM gibi MERHABA da bir İslami selamlaşma şeklidir ve Arapça kökenlidir Tayyibe hanım. İslami selamlaşmada Müslümanlar birbirlerine dua manası ihtiva eden SELAMÜN ALEYKÜM-ALLAH'IN SELAMI,ESENLİĞİ ÜZERİNİZE OLSUN DEMEKTİR- diye selam verdikleri zaman karşısındaki Müslüman zat da ona dua etmek için "VE ALEYKÜM SELAM VE RAHMETULLAH- ALLAH'IN SELAM,ESENLİK VE BEREKETİ SİZİN DE ÜZERİNİZE OLSUN- diye mukabele eder.
"MERHABA- RAHAT OL DEMEKTİR-" ise selam veren şahıs oturduğu zaman sıkılmasın ve rahat olsun manasında ev sahibi tarafından misafire söylenir.
Bilgi ve ilgilerinize saygı ile arz olunur.
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta