Ay, senin gözlerini görse
Güneşe perde çekerdi
Kahrından bir daha görünmezdi
Seher yeli sesini duysa
Tatlılığını kıskanır, sazını atar
Kahrından bir daha esmezdi
Bir rüzgara eser doğudan
Bir nefha dolar ruhuma.
İçime çektikçe ben sen olurum.
Sanarım ki içime cennet düşer o an.
Kırıldı bardağım elimde,
Dökülen sular al al aktı toprağa
Bu akşam bir masaya oturdum
Karşımda deniz, köpür köpür
Bir kahve söyledim, şekersiz
Bir dalga vurdu kıyıya, yersiz ve de tuzlu
Kahveme karıştı tuzlu su...
Sular karanlık
Aydınlanma sın gökyüzü
Nağmeler yazılma sın artık
Diyar-ı aşk oku atılma sın artık
Ateşler yakılmasın, yürekler yanmasın
Laleler ve Sümbüller açmasın
Çiçekler den sümbülü
Geceler den dolunayı sevdim.
Ve yolların en sarp olanını seçtim.
Sana doğrudan da gelebilirdim.
Ama o vakit olmazdı sevda bir efsane
Dağların, dumanı üstünde bulut olan zirvesini sevdim.
Hayallerimiz ağacın dalındaki yaprak olsaydı
Her hazanda sararır düşerdi yere
umut eder ,yol arar ,yol açarız
Biz ne dal ,ne yaprak ,ne de gövdeyiz
Ne çare fırtına ,kasırga..!
Ruhuma can verildiğinde ateşi ben diledim.
Bilirdim canım çok yanacak. Bana bir hayal kur dediler,
Bense bir düş kurdum. Bilirdim kimse beni anlamayacak.
Daha ben doğmadan fısıldadılar ruhuma.
Ya ölmeli aşklar, yada ermeli vuslata
Aksini düşünemiyorum
Ömür geçerken deryaları seyir eyleyip
Limanda demirli tekne gibi
Matemime mahkum beklemek
Esaretin en hicranlısı
Bir deniz gibiyim debisi durmadan değişen. Dalgalarımvar devler yutan.
Tuzludur sözlerim duyana lezzet veren.
Uçsuz bucaksız bir düş gibi gözlerim.
Bakanın zihnini yoran...
Çıktık bir yola yıllar önce. Yorulduğumuzda oldu. Yorduğumuzda.
Bir tezgah ta mahirini bekleyen tuz, un, su gibi. İncelikle yol alan bir derviş gibi.
Ne manalar yüklü
Bir bilsen yüreğimde
Gözlerimden süzülen yaş mı?
yoksa yüreğimden sızan kan mı?
Ellerimi sana uzattım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!