kafesinin kapısı
ardına kadar açık olduğu
halde
uçup gitmeyi aklından bile geçirmeyen,
yemyeşil vadilerin,
masmavi denizlerin üstünde
açtığım pencereden
hava yerine
sen doldun yine odaya
sen
ne biçim birşeysin ya!
çağırsam gelmez
ah yorgancı yorgancı!
bir türlü örtemedi gitti
biçtiğin yorgan bizleri...
başımıza çeksek
kıçımız,
istediğiniz kadar kaçın!
kovalanmaktan kurtulamazsınız!
ve de
yakalanmak
ne kadar
uğraşsanız da
şiirsiz ve şuursuz,
işi-gücü
yaşamak olan
budala
bir serçe olacağım
bir daha gelirsem dünyaya...
ulan sen ne itmişsin!
“git! ” demiştim yalandan
sen
sahiden gitmişsin...
kollarımdayken sen
onunla ben;
ying ve yang gibiydik...
zıt denebilecek kadar farklıydık...
cin gibi gözleri
meşgale arar dururdu durmadan...
boyu: taş çatlasın birbuçuk metre ama
“Sevgili Senem’e eşsiz dostluğu için müsaadesiyle...”
sen benim deniz fenerimsin
fırtınalı gecelerde
kaybolduğumda
sakin limanların yolunu gösteren
sokaktan gelen
ayak seslerinden tanıyorum tanrım
kimsesiz kullarını
ve de
arsız kahkahaların arasından
seçebiliyorum
kafamın içinde birşey var ki
öfke gibi
kin, hırs, katliam gibi
can acıtması muhtemel birşey
ve ağzına ettiğim
öylesine bir parçam ki
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!