Berrak bir pınar vardı, dalgalarında
gümüşler oynaşır.
Narkissos
1961’de Ardahan’da doğdu. On yıllık öğretmenlik yaşamı boyunca bugünkü adı Eğitim-Sen ve Eğitim-İş olan Eğit-Der’in kuruluş çalışmalarında yer aldı. DİSK-Genel İş’te iki yıl bölge ve iş yeri temsilciliği yaptı. Öğretmenlikten uzaklaştırıldıktan sonra, İ. Melih Gökçek döneminde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde çalıştı. Bu süre boyunca ASKİ Çalışanları Sandığının kuruluşunda aktif görev aldı ve bir yıl kurucu başkan olarak g ...
yaralar
ellerimde
dizlerimde
gözlerimde
ağzımda
yüreğimde
Yüz yıllara tanıklık etmiş Kars yıllarca soğuk ve sıcağa okşanırmışçasına yanıt vermiş hala ayakta, okşanmanın erincini yaşıyor.
Hava kararmak üzere yağmur yeni dindi. Ortalık sessizlik içinde. Ne gece ne de gündüz, iki zaman arasında sıkışmış gün doğuramıyor. Doğa en zor sancılarında gündüz gitmemek üzere direniyor, gece, kendi dinginliğinin erincini yaşıyor. Küçük pencerelerden sızan ışıklar elindeki gazeteyi okumasına yetmiyor. Gazetedeki yazıları okuyamamanın verdiği sıkıntıdan daha çok beklediği arkadaşının gelmemesi onu meraklandırıyor.
Cemil, gözlerden ırak, kapıyı görebileceği bir yere oturdu. Her kapı açıldığında kapıya baktı. Kapı açıldı içeri bir genç kız girdi. Pek oralarda görünmeyen tiplerden, bakımlı ve güzel genç kız pastanenin içindekileri tek tek süzdü ve elinde Tercüman Gazetesi olan Cemil’in yanına giderek kimliğini uzattı. Cemil gelen kıza şaşkın şaşkın bakıp “Gel otur, hoş geldin” Dedi. Genç kız kendini tanıttı. “Ben Seher.” Seher’in yüzüne bakmadan: “Ben de Cemil”. Delikanlı şaşkınlığını daha üzerinden atmadan garson iki çay getirdi. Tanışma bittikten sonra çaylar içildi. Cemil genç kızı kalacağı yere götürmek üzere yola çıktılar.
Kars kalesi yüz yıllardır ondan fazla ayrı kültürden insanları bir arada konuk etmenin erincinde, kibirli ve suskun…
Kars, her kent gibi ana arterlerinde kaynıyor. Bütün geç kalmışlıklarla sevişiyor gibi gençler. Bir grup genç yürüyüş kolunda“Defol Amerika! , Defol Altıncı Filo! ” seslerini yükseltiyorlar sokaklarda.
Kent merkezi genellikle iki üç katlı yapılardan oluşmuş, geçmiş yılların özelliklerini barındırıyor. Merkezinden ırak mahallerine gittikçe kentin cariyelikleri gibi yeni yapılan gecekondular karşılar sizi.
Kar yağıyor gülüm
Bahar üşüdü
Kardelenlere yoldaş
Tomurcuktaydı zerdali
çiçeği
kar üşüdü
bu bahar
yalnızlık kapılarım açık
çöl “humma”sı dır
sen gelince
“ben”den uçup giden
ne yana baksam
Onunla dışarıdaki dünya arasında bağ. geride kalan cama vuran tek tük damlalar.
Yağmur bir yağıyor bir diniyor. Ne ilk yaz ne de kıştan kalma hava var dışarıda.
Kırk yıllın sonunda. Küçük bir işletmenin başlangıcı. Sonu görünmeyen bir yol. Bilgeliğini, yetilerini kullanarak bir kaç adım atabilmiş.
Yaşam fırtınalara boğmuş. Her yeni kopan tipide yeniden düşüp, kalkmış. Her kalktığında yaşamın bir yerinden yeniden inatla tutunmuş. Yüzündeki çizgilerden okuyabilirsiniz bunları.
Okursunuz da gözlerindeki o dipsiz sonu gelmez yaşam fırtınasına kendinizi kaptırmaya görün. Gözlerindeki o tipi sizi alır götürür ise vay geldi halinize.
Cama vuran yağmur damlalarının koparıp götürdüğü düşlerindeki eşsiz dünyadan kapının zil sesi ayırdı. Aralanan yalnızlık kapısından bütün kavgaların biranda içeri üşüşmesi içini yaktı.
Yalnızlığımı kitaplarda gezindiğim çıkmaz sokaklarda gideriyorum Uzun yıllardır içimde ne niçin, nasıl, niye, nerede sorularının yanıtları içimde birikmiş.
Şimdi onlarla hesaplaşma zamanının geldiğine inanıyorum. Kendime kalacağım burada. Günlük sıkıntılara dönüşüyor, giderek sıkıntılarım. Çok sığ bir yerdeyim. Her yanım çırıl çıplak yalın, karlı kış aylarında gibiyim. Aymazlarım ayıyor bu soğuk aylarda.
Ne yana baksam, bir başka yere gidiyorum.
İçimdekiler, içime sığmıyor. Ben de bu yere sığamıyorum.
Büyüttüklerim, korkularım beni yalınlaştırıp giyindiklerimden soyunduruyor.
Kendimle yenişemiyorum içimde ki ben ile ben arasında bir savaş açmak istiyorum. Bu savası ancak böyle soyunarak kazanabileceğine inanıyorum.
Yüzünü yağmurlara dön
Hüznünü rüzgarların
kulaklarına fısılda
yüreğini göz bebeklerine
koy dokunabilsin içim
gözlerin,
El elle tutuşuruz
kar yağdı mı dağlarımıza
kar kürtüklerine dayanır sırtımız
bahar yolunda
kır çiçekleri ile açar güneşe
döner yüzümüz.
gitme yağmur bulutları var
yalnızım,
cılızım,
naifim
bitkinim, dermansızım
yüreğim çıplak anadan doğma üryanım
sağıldık hep
bu sabah son
emzirdiklerimiz
dedik…
bu sabah güneş girsin odama
sevgili umudu yapayım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!