önceden esmeyip sonradan gelen
zamansız yel gibi soldursun beni
lal oldu dillerim kör oldu gözüm
elden ve ayaktan düşürdün beni
mecnun edip dağlar aşırttın beni...
Bedenim bin küsur kilometre ötede
Ruhum boğazda en kuytu köşede
Dağlardan maralların suya inişi var ya
Boğazda da martılar alkış tutar havaya…
Hem sestir hem nefestir güzel Anadolu’ya
sahip çıkacağız kalsak ta darda
düçar olsak binbir belalı derde
bela yağsa sicim sicim her yerde
engelleri aşıp biz geleceğiz
büyük laf etsinler büyük (!) olanlar
Yunus gibi der dilimiz
'biz gelmedik davi içün'
misaldir size halimiz
gayret Hakkı sevi içün
elmas kılç elimizde
Parasızlık her tasanın başıdır
Elemlerin kilometra taşıdır
Bal,kaymak üstüne zehir aşıdır
Dost,düşman ayırır parasızlık
Gülmek isteyeni zorla güldürür
gölgende pervaneler gibi koşar insanım
sinen denktir taç tabakasına güneşin
kalbin güvercinvari titrek ve inim inimdir
çehren bir ayna gibi parıldar durmadan
hep ötelerin nur demetlerini parlatarak
Şeytanın derdi oydu, bizim ki olmayaydı
Kabul etmedi o gün, boyun eğip kalaydı.
İlmi de ameli de zirve yapmıştı ama
İtaati bırakıp hazımsız kalmayaydı.
Ruhumuzda bir maraz oldu, olmaz olaydı
Gurbet Yolunda
Başıma yığıldı sisli bulutlar
Renkler aynı renk mi, aynı mı hava?
Üç kelime söyleyemez dudaklar
Ayrılık vaktinde, gurbet yolunda…
HÜZÜNLÜ VEDA
Ne gam idrak ettik Kadr'i, Ber'at'ı,
Rabbe boyun eğdik bildik taati,
Lütfeyler mi Mevlam geçmek sıratı
Geldi de gidiyor Şehr-i Ramazan
Yine günlerden böyle, hüzünlü sonbahardı,
İçimde garip, çılgın,dinmez heyecan vardı,
"İLK"leri yaşadığım koca şehirde o gün,
Gözümü açtığımda göreceğim "İLK" vardı...
"İlk" çığlığı duyduğumda pası gitti kulağın,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!