artık bu gözlerle görmekten
başka çare yok hayatı
sola dönerken
yangında ilk kurtarılacak şey
sağa dönerken
bir manganın komutanıyım
dün çok üşüdüm ilk kez titredi tenim
...
dört yanında dört gürültü içmeden uyunmuyor artık; daire kırkyedi c blok
bir bardaktan yoğurt kaşıklıyorum boşaldıkça dolduruyorum kalbimi... önümde bir kadeh rakı ve ellerim boya içinde... kasım’da sergim var, resim yapacağıma şiir yazıyorum geceleri. hayat inadına sıkıştırıyor, ben gevşetiyorum… korunaklı bir oda gibi sığınıp duruyorum sana, sense kanatıyorsun bütün duvarlarımı, şimdi adıma uygun bir kabuk bulmalıyım, boğulmamalı bu ten…
anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var,
anladım ki her boşluk bir başkasınınki ile dolar *
peşime düşeli tam yirmi gün oluyor usta birer katiliz hedefini şaşırmayan, birbibirimizi öldürüp duruyoruz günlerdir. başka bir gezegendeyiz, düştüğümüz yeryüzü hüzün. ayın rengi soluyor, yeni bir yangınla uyanıyor gece. aklımın duvarlarına dokunuyorum; burukluğunu soluyor nefes nefese kalbim. yerini değiştiriyorum sürekli, bir çarşaf gibi katlıyorum özenle.
odadan odaya dolaşıyorum, uyuduğumuz yatağın kıvrımlarında. ekip biçmişiz birbirimizi, dalgın dalgın topraklarımızı seyrediyorum... söylesene, sevip mi özledik, özledikde mi sevdik. ne alıngan bir tanıklık bu! günler geçiyor; kapaklanıyorum içime; bir kurt sürüsü uluyor, ısırdı ısıracak saçlarımdan! uykum geliyor, yatağa uzanıyorum çürüğe çıkarılmış bir silah sanki ismim, kanayıp duruyorum...
…
otuzunda bir çocuğum bir daha ikiyle başlayamacak hiçbir yaşım. biraz göbeğim büyüdü sıkıldıkça yemek yedim son günlerde. biraz yoruldum, kapıları kilitleyip çıplak ayaklarımla dolaşıyorum odalarda. atölyemin orta camından uzatıyorum bacaklarımı. keyif benim: sol avucumda beyaz leblebi rakı içmeye bayılıyorum yedi’den sonra, yedi benim uğurlu sayım. Taksimin en yüksek binası burası, uğur şato diyor bense atölye, kapı numarası kırk yedi, içinde yedisi var, kedisi yok! her sabah birbirimizin gözlerine bakarız daha yeni tanışmış gibi. babamı buradan atmıştım o yüzden bu kadar kalabalık aşağısı. dev bir ekran pencerem, İstanbul büyük bir kumbara sürekli şişip duruyor içine almaktan. aramızda kalmalı; gece yarısı telaşla soyunuyor, gögsünde ince bir çizik memeleri eğri büğrü. bütün erkekler arkasına saklanmış. ahh İstanbul, hiç kimse kayan bir yıldıza aşık olmadı senin kadar, hiç bir yılan krallığını sürdüremedi içinde... hiçbir dağ yok sınırlarında yüreğini döven, söylesene yaşadığın çile hangi çağdan?
1.
20 haziran gece sabaha karşı
havlamak istiyorum hav haav
büyük fare-turuncu boya
sopadan fırça
çarşaftan tual
1.
nasıl sayarsa bir kedi
yavrularını tek tek
şafak üç-yüz-atmış-beş
sürekli sayıyorum
1.
usul usul söylesem
ne değişecek
buraları terk edemeyeceğimi
kime rastlarsam
sana selam yollayacağım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!