Uzak diyarları bekleyen yalnız bir gardiyandım ben.
Kimseler gelmezdi, uğramazdı.
Ulaşabileceğim tek çoğulluk sevgimdi,
içimde gizlediğim ve senden miras kalan sevgim.
Hep yalnızlıklar romanı yazardık.
Yazardık da okuyan olmaz dı.
Karalardık bulabildiğimiz her ağacın gövdesine.
Bir meşe,
bir kavak,
bir palmiye
hepsi bendim ve sendin.
Elimde bir çakıl taşı,
kırmızılı, pembeli, mavili...
Tüm renkleri daha derinlerde gizli.
Onca yokluğun içinden,
onca yıkılmışlığın,
ümitsizliğin,
sevgisizliğin,
yalnızlığın,
karamsarlığın içinden hiç böyle bir çakıl taşı çıkar mı?
Bu kadar parlar mı sen olmasaydın.
Gözlerindeki ışıltı,
bana bakmalarında ki gülmeleri
sen olmasaydın yaşanır mıydı?
Sessizliklerin ötesinden tutup
getirdin bana Nur’umu.
Ve adını ekledin.
Ve o benim HandeNur’um oldu.
Doğum oldu,
sevda oldu,
kuş,
böcek,
ağaç,
çimen,
bulut,
umut,
yarın
ve dününü görebildiğimiz bugün oldu.
Öyle bir avuntu oldu,
Bu avuntunun ertesinde
tüm gardiyanlar işsiz kaldı,
tüm uzak diyarlar bensiz kaldı.
Kaldığıma sevindiğim günler için
Sevdim Seni,
tıpkı bugün gibi.
Kayıt Tarihi : 24.10.2006 21:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!