Karışık Uyaklı Şiirler Düzenlenmemiş

Nuri Can
407

ŞİİR


96

TAKİPÇİ

Karışık Uyaklı Şiirler Düzenlenmemiş

Ey Gül

Bilmem kimler kırmış nazlı dalını
kanıyor durmadan yüreğin ey gül
içli nağmelere vermiş ahını
dönüyor başında yaralı bülbül

pınarlar yas tutmuş akmıyor dere
gözyaşın dünyayı boğmuş kedere
yapraktan saçların dağılmış yere
rüzgarda inleyen incecik bir tül

gönüller virane puslanmış dağlar
bülbüller divane bozulmuş bağlar
sonbahar hıçkırır bahçivan ağlar
bahçeler tarumar örenler hep kül

sensiz yeşerir mi dalında ağaç?
dostluk sana hasret, sevgi sana ac
gözyaşın kalplerde örülü bir taç
gülüşün dünyaya en kutsal ödül

ruhunu canından canıma veren
rengini kanından kanıma veren
her bahar acını acıma veren
yeter bunca ağladığın artık gül

Elimde bir mendil kaldı

umudumu gurbet aldı
sevincimi hasret çaldı
gülmek ele, sevmek ele
isyan etmek bana kaldı

gitti ömür dönmez geri
gönül yurdum yangın yeri
ta doğduğum günden beri
garip boynum bükük kaldı

hazan vurdu viran bağlar
her yaprakta bir dal ağlar
ne halimi bir soran var
ne de derdim bilen kaldı

dünya kahrı çeke çeke
gezdim boyun büke büke
gözyaşımı döke döke
elimde bir mendil kaldı

sarılmaya kırık kollar
kavuşmaya ırak yollar
ne sevdayı bilen kullar
ne uğrunda ölen kaldı

Eser daldan dala yel olur gider

Garipler gurbette yalnız kalınca
hasret oklarıyla yaralanınca
hazanlar hüsrana sevdalanınca
akar gözyaşları sel olur gider

ne arayan olur ne de bir soran
için için kanar kalbinde yaran
aramaz dostların usanır yaran
kardeş, bacı, oğul el olur gider

başlarsa bir kez hazan mevsimi
kırar bellerini, kısar sesini
yitirirde kalbin son nefesini
eser daldan dala yel olur gider

kalırsın köşende baharsız, yarsız
yıllar düşman olur, dostlar vefasız
inerse yastığa başın umarsız
düşer haldan hala del olur gider

Buzlara döndük

kırıldı kolumuz, tutmaz elimiz
küsmüş türkülere suskun dilimiz
koptu aramızda gönül telimiz
gayrı düzen tutmaz tellere döndük

ne yıllarda vefa, ne giden geldi
yaş kırkını geçti ömür eksildi
mevsim ayaz oldu ümit kesildi
yeşili tükenmiş yazlara döndük

direndik silinmez alın karamız
engellerle dolup taştı aramız
volkan volkan sızlar iken yaramız
kutupta eriyen buzlara döndük

Ova ayrı güzel, dağ ayrı güzel

Nereye bakarsan bir renk cümbüşü
ova ayrı güzel, dağ ayrı güzel
her dalın başında yeşil örtüsü
ağaç ayrı güzel. bağ ayrı güzel

güneş pırıl pırıl, bulutlar ap ak
kuşlar cıvıl cıvıl tasadan ırak
yüzünü yaşamın seyrine bırak
zaman ayrı güzel, çağ ayrı güzel

hayat güzel dostum gülenler için
yaşamın zevkini bölenler için
sevip, sevildiğin bilenler için
ana ayrı güzel, yar ayrı güzel


Kalbi kırık bir kuşum

Kalbi kırık bir kuşum
istemeden doğmuşum
sevgisiz bir dünyada
severek yorulmuşum

sevgi benim ilacım
hem sevincim hem acım
yürekten bir sevgiye
ölesiye muhtacım

candan bir seven olsa
canımı vereceğim
hep sevdalar peşinde
geçti ömrüm, gençliğim

arzular yağmur yağmur
özlem bulut buluttu
kime gönül verdiysem
gönlümü taşa tuttu

ümitler gonca gonca
dal daldı yüreciğim
bir vefasız elinde
soldu gülüm. çiçeğim

türküler yaka yaka
korlara düştü gönlüm
yollara baka baka
yıllara küstü gönlüm

Dur gitme beni bekle

Ümitler yaprak yaprak
sararıyor dallarda
güneş doğmuyor artık
gezdiğimiz yollarda

bütün emeller solmuş
bütün düşler yorulmuş
bütün yollar tutulmuş
kuş uçmuyor dağlarda

kaybolmuş bir erekle
tükenmiş bir yürekle
nereye gidiyorsun
dur gitme beni bekle

çoştuk çoştuk durulduk
koştuk koştuk yorulduk
kalbimizden vurulduk
bak kaldık ayazlarda

oğul oğul bal idik
mutlulukla yar idik
filiz filiz dal idik
kuruduk sonbaharda

kaybolmuş bir erekle
tükenmiş bir yürekle
bir yere varamazsın
dur gitme beni bekle

Çekilmez olur

yüklemiş derdini kervanı göçer
bilinmez yolları ne yana düşer
meyhane, derthane içer de içer
üfleti ayyaştan seçilmez olur

solar güller, hasbahçeler çöl olur
akar gözyaşları kanlı göl olur
kalbe ateş düşer hepsi kül olur
bağrını yakmıştan geçilmez olur

dertler dizi dizi, yol duman duman
mesken olur gayrı deryayı umman
kalır cihan içre garip, perişan
kahrı gurbet elin çekilmez olur


Halım mı kaldı

Döküldü saçlarım göründü kelim
sılaya varacak halım mı kaldı
kırıldı kollarım büküldü belim
el atıp tutacak dalım mı kaldı

düşmüşüm gurbetin zalim ağına
kar yağar ömrümün sefil dağına
dalsamda hayalin ak ırmağına
deryada yüzecek salım mı kaldı

ciğerinden kurşun yemiş ceylanım
bir yanım yaralı, ağlar bir yanım
karalar içinde geçti zamanım
üstüme giyecek alım mı kaldı

sargısız, merhemsiz azgın yarayım
yıllar oldu can ilimden ayrıyım
peteksiz, oğulsuz kalmış arıyım
dostlara verecek balım mı kaldı

Allemler dolusu kallemler yüklü

bir kervandı gelip geçti ömrümde
allemler dolusu kallemler yüklü
her yükten bir kahır kaldı gönlümde
ölümler dolusu elemler yüklü

umudum çırpınan yaralı serçe
ihanet kalbime vurulan pençe
olmadı bir anım kuşkusuz geçe
kaygılar dolusu korkular yüklü

yer kısım kısım insan farklıdır
bilinmez kim haksız, kim haklıdır
herkesin kalbinde bir sır saklıdır
anılar dolusu ağrılar yüklü

bu dünya öyle bir zalim dünyaki
dümeni tersine dönüyor sanki
yüreğimde bir fırtına, bir harpki
sancılar dolusu acılar yüklü

gam yüküyle geçti ömrüm dünyada
yıkıldı köprüler kaldım arada
şeyda bülbül gibi düştüm feryada
feryatlar dolusu fiğanlar yüklü

Kadere lafım yok, Feleğe sözüm yok

Alıp gittin ümitlerimi elimden
yıktın hüsran ettin hayallerimi
kaç eşiğe diz çöktüm,
kaç ihanet gördüm sevdiklerimden
kaç ihanet gömdüm şu dağlı sineme
kadere lafım yok, feleğe sözüm yok
ben bu ahları senden aldım
dünya dünya

bir bahardı esip geçtin üzerimden
mutluluğumu alıp götürdün
ahlar yükselirken yaralı yüreğimden
hicran yaşlarını kalbime gömdün
dünya dünya

ya benide al götür gittiğin yöne
ya saadetimi bana geri getir
delirdim bu dertle ben döne döne
söyle benden istediğin nedir
dünya dünya

bir mutsuz adamım sitem ederim
sanadır bu kahrım kusar giderim
boynu bükük ara yerde bıraktın
fiğanla, firgatle feryat ederim
dünya dünya

Nuri CAN 73


Elvedâ Ey Şehir Sana Elvedâ

Hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
acıya, kedere, sana elvedâ
üstüme simsiyah perdeler indi
elveda ey şehir sana elvedâ

hoşçakal sevdiğim hoşça kal şimdi.
yıllarca çektiğim bu yağmur dindi
gidiyorum işte bakmadan ardıma
elveda sevdiğim elveda şimdi.

hoşçakal sevdiğim duramam artık
kedere boğulduğum bu şehirde
varsın ağlamasın ardımdan kimse
belki dönerim yine gün gelirde

hoşçakal karanlık geceler hoşça kal
hüzne boğulduğum şehir hoşçakal
bir daha anma beni arama
kirpiğin değmesin yarama

susku mevsimi,dil mevsimi elvedâ
hazan mevsimi, çöl mevsimi elvedâ
nazlı gelincik, gül mevsimi elvedâ
sevgiye, sevdaya,ey şehir sana elvedâ

Ardıma bakmadan gidiyorum işte
bir daha geçmeyeceğim bu sokaklardan
her köşede sessiz gözyaşımı bırakıyorum
bir odada gerçekleşmeyen düşlerimi
elvedâ ey şehir sana elvedâ

hoşçakal ey şehir hoşça kal şimdi
hoşçakal sevdiğim hoşça kal
kedere boğulduğum bu şehirde
duramam, duramam, duramam artık


Dalda solan yaprağa sor

Güller ile gülen benim
geyiklerle melen benim
yeller ile uçup giden
yağmur ile gelen benim

beni esen yellere sor
çoşan deli sellere sor
hazan vurmuş bahçelerde
boyun eğen güllere sor

kuşlar ile uçan benim
al güllerle açan benim
yollar ile yoldaş olup
yolculardan kaçan benim

dalda solan yaprağa sor
bağrı yanmış toprağa sor
gözyaşımda bulut bulut
sessiz akan ırmağa sor

acılları bilen benim
mevsimleri bölen benim
dört el sarılıp yaşama
sevgilerle ölen benim

bitmek bilmez yollarilen
gülmek bilmez kullarilen
Can Nuri'yi karlarilen
geçip giden kışlara sor

Can dediğin bir kuş gibi

Kara günler bir yel gibi
esip geçer üstümüzden
boz bulanık bir sel gibi
gelip geçer ömrümüzden

aşk denilen çoşkun nehir
içer isen olur zehir
zaman gelir döner devir
eser kalmaz gülümüzden

rüya gibi bir düş gibi
bahar gibi bir kış gibi
can dediğin bir kuş gibi
uçup gider göğsümüzden

ölüm en son durak olur
ten çürüyüp toprak olur
biter bir gün yaprak olur
filiz verir kabrimizden

Dünyanın ilk şiircisi

Buz tutmuş bir zaman dilimindeyim
içimde kaç bin yıllık tortular taşıyorum
dünyanın ilk şiircisiyim belki, yalnız ve yaralı
yaşamın her gün bir yanardağını aşıyorum

Dudaklarım ölü çocukların kanıyla kızıl
karanlık çağların acısıyla kör gözlerim
insanın dininden geliyorum, vahşetinden, kininden
çiçeklerin hala nasıl güzel açtığına şaşıyorum

Nuri CAN 1977

Gül Vurur Beni

Her akşam üstüme bir hüzün çöker
Hasret mazgalında kül vurur beni
Baktığım her çiçek boynunu büker
Kalbin yarasında gül vurur beni

Geçip gider günler hicranla gamla
Bazen nehir gibi bazen bir damla
Ağla ey gözlerim durmadan ağla
Akar bozbulanık sel vurur beni

Belalı karalı şu garip başım
Ağlarım ömrümce dinmedi yaşım
Ne bir dostum kaldı ne arkadaşım
Tutar taştan taşa el vurur beni

Tükendi baharım tükendi yazım
Gün be gün artıyor kederim sızım
Kırıldı çanağım çalmıyor sazım
Bakar dertli dertli tel vurur beni

Bir zaman benimde ömrüm bahardı
İçimde yemyeşil duygular vardı
Umut dağlarımı dumanlar sardı
Eser badi sabah yel vurur beni

Sevmem

Kalender mert ve iyilik perverim
Bu yüzden olmadı dünyada yerim
Sevdiğim insana canım veririm
Ama seni seviyorum demeyi sevmem

Mühlit dost insanım mihnetim yoktur
Onur gururuma hürmetim çoktur
Yüksekten atana bilincim toktur
Ama altdan alan yağcıyı sevmem

Köpek olup kimseye kuyruk sallamam
Kendi tükürdüğümü alıp yalamam
Izzeti nefsime leke kondurmam
Ama ukala kibirli kişiyi sevmem

Fakir bir insanım gönlüm zengindir
Güzel duygulara ruhum engindir
Kimsenin malında gözüm değildir
Ama fukara sürünüp ölmeyi sevmem

Kemlik cennet olsa bir adım varmam
Zayıfı bırakıp güçlü kayırmam
Gavur müslüm diye, insan ayırmam
Ama kendini beğenmiş züppeyi sevmem

Emeğin hakkını savunan işçiyim
Doğrunun,gerçeğin tek bilinciyim
Aydınım, devrimciyim, ilericiyim
Ama tanrıya küfreden deliyi sevmem

ismim Nuri’dir benim soyadım Can
Köyüm Caferlidir şehrim Erzincan
Dinim islam dini kitabım kuran
Ama softa, yobaz hocayı sevmem

Nurí CAN 1970

Söyle Nereye

Nereye gidiyorsun alıp başını
Söyle ey vefasız söyle nereye
Izdırap çileden elemden başka
Ne kalır, ne kalır söyle geriye

Hiç mi hatırı yok geçen günlerin
Solan sümbüllerin açan güllerin
Öpülen dudağın yaşlı gözlerin
Söyle ey vefasız söyle nereye

Yüzüne en zalim tavrını takıp
Sönmez ateşlere kalbimi atıp
Acılar içinde yalnız bırakıp
Geçip gidiyorsun söyle nereye

Hiç mi hatırı yok hatıraların
Okşanan saçların saran kolların
El ele gezilen ıssız yolların
Söyle ey vefasız söyle nereye

İçimde kaynayan ırmaklar gibi
Dalımda kuruyan yapraklar gibi
Çiğneyip kalbimi topraklar gibi
Geçip gidiyorsun söyle nereye

Hiç mi sızlamıyor seven yüreğin
Ettiğin yeminin tuttuğun elin
Yağan yağmurların çağlay an selin
Söyle ey vefasız söyle nereye

Sanmaki bir daha mutlu olursun
Kaybolan yılları geri bulursun
Elbet gün gelir sende yorulursun
Söyle ey vefasız söyle nereye

Hiç mi sızlamıyor seven yüreğin
Hiç mi hatırı yok geçen günlerin
Söylenen şarkının okunan şiirin
Söyle ey vefasız söyle nereye

Bir gün ne kalmışsa maziden yana
Doldur yözyaşlarını gönder bana
Beddua etmeye kıyamam sana
Söyle ey vefasız söyle nereye


Gitme

Ömrü bitti bu mevsimin
deme sakın ayrılamam
öldürde git buralardan
hasretine dayanamam

gider isen gözüm kalır
yüreğimde közüm kalır
söylemedik sözüm kalır
utanırım ağlayamam

sormaz kimse hallarımı
güneş almaz dağlarımı
rüzgar eğer dallarımı
kırık kolla sarılamam

candan ayrı can mı olur
dertlere derman mı olur
el yurdu vatan mı olur
kahrolurum ayrılamam

güldürür mü yas sevdiğim
al mührünü bas sevdiğim
dur yoluna as sevdiğim
sen gidersen yaşayamam

Caferli

Yine bahar gelir açar çiçekler
süslenir dört yanda bahçeler bağlar
döndükçe semada mor kelebekler
secdeye kapanır şu yüce dağlar

sullar pırıl pırıl akar derede
kuşlar cıvıl cıvıl öter her yerde
cennet dedikleri sorma nerede
melekler rakseder periler ağlar

koyunlar, kuzular durmaz meleşir
bülbüller ötüşür, güller sevişir
sevda sevda doruklara erişir
gönülden gönüle mutluluk çağlar

1965

Gül verir sevdan

Gecelerde mehtap yıldızda ahenksin
dört mevsim bir başka yeşerir sevdan
dallarda goncasın, goncada renksin
her baha dağlara gül verir sevdan

bakışın bir çiçek, bir yeşil bahar
saçların rüzgarda titreyen çınar
yüzün gülücükler serpilen pınar
yanmış yüreklere su verir sevdan

damarda dolaşan sıcak kan gibi
kalplerde titreyen heyecan gibi
sonsuzluk içinde bir zaman gibi
her sabah ruhlara can verir sevdan

bazen bir mehtapsın, büyülü bir ses
bazen bir rüzgarsın, serin bir nefes
taptaze hayatsın, tükenmez heves
yoksula, düşküne el verir sevdan

Can Nuri bulamam dünyada dengin
adın yüce senin dağlarca engin
asırlar geçsede bozulmaz rengin
bütün engelleri devirir sevdan

Gecenin büyüsü

Rüzgar eser hafif hafif
yaprak yaprak kımıldar
ay süzülür nazlı nazlı
mehtap mehtap parıldar

gerdeğin kollarına düşer gece
gecenin rahmine sevda
çiçeğe durur dalucları
bahar bahar fısıldar

dereler türkü söyler
iç çekişir gelinler
yel dolanır kavakların beline
selvi selvi eğilir

sabah olur sonra
ay çekilir gizlice
dağılır büyüsü gecenin
çözülür bilmece

bir özlem bin özlemle tutuşur

1969


Seven kalbin değeri

Şu gönlümün bahçesine
taze açmış bir çiçeksin
dallarıma kar düşünce
terkeyleyip gideceksin

bahar gibi bir kış gibi
hayal gibi bir düş gibi
kanat çırpan bir kuş gibi
başka diyar seçeceksin

sevdaların sihirini
sabahların seherini
seven kalbin değerini
sen nereden bileceksin

bir taş gibi toprak gibi
bir yaş gibi ırmak gibi
dalındaki yaprak gibi
uzaklara düşeceksin

elin elime değerken
yüzün yüzüme gülerken
ben gözyaşımı silerken
başkasını seveceksin

Herşeyim Sensin

Kalbimde çarpan o tatlı heyecan
kemiğimde ilik, damarımda kan
dimağımda ateş, bedenimde can
Özlemim, sevincim, gerçeğim sensin

hayalim, hülyamsın, sevdiğim, eşim
ümidim, dünyamsın, günüm, güneşim
sümbülüm, nergizim. nazlı menevşim
cananım, canevim, çiçeğim sensin

sensiz yaşayamam, sensiz gülemem
dünyamı dönüyor sensiz bilemem
yüzyıl yaşasamda yaşadım demem
yaşamım, ölümüm, herşeyim sensin


Dilber

Bir garip yolcuyum ben bu diyarda
gidersen yanına al beni Dilber
yüreğim yaralı kanadım kırık
gönül mehtabına sar beni dilber

İstersen ardından süründür koştur
istersen yanında ulve kavuştur
kalbimi aşk ile yandır tutuştur
çile dergahına sal beni Dilber

Diz çöküp önüne sana yalvarsam
anlar mısın beni, halim anlatsam
bir gün seni bir kenara atarsam
hakkın divanına sal beni Dilber

Dünya senin olsa ne yazar

Arzular, emeller, umutlar biter
gönülde hüzünler silinmez imiş
kötünün katarı her yerde gider
iyinin kıymeti bilinmez imiş

savaşlar, zulümler, açlıklar uzar
insanlar insana kuyular kazar
dünya senin olsa sonuç ne yazar
ölenler bir daha dirilmez imiş

meyletme dünyanın saltanatına
herkes binip gider bir gün atına
dostluk hanesine, sevgi katına
yalanla, dolanla girilmez imiş

dünyaya her gelen bir gün göçecek
ecel şerbetinden bir tas içecek
herkes ektiğini kendi biçecek
kimseye hesabı sorulmaz imiş

1973

Dalgalar dalgalar deli dalgalar

Dalgalar dalgalar deli dalgalar
Vurun kıyılara vurun taşlara
Dostlar gitti ıssız kaldı buralar
Kim dokunur gözümdeki yaşlara

Pınar olup sellerle mi çağlasam
çınar olup yellerle mi ağlasam
kim bölüşür kederimi, yasımı
hasretimi hangi tele bağlasam

Dumanlı dumanlı dağlar arkası
Bitmiyor gönlümün gamı tasası
Dostlar gitti viran oldu buralar
Kapanmaz bir daha hasret yarası

Anılar anılar güzel anılar
Bu garip gönlüme küsen anılar
Baktığım her kıyı gözyaşım doldu
Ey sonsuz denizde yüzen anılar

Bu başımı hangi taşa çalayım
Gözyaşımı hangi suya salayım
Rüzgar esmez, haber gelmez, kuş uçmaz
Bunca derdin hangisine yanayım

Zehir ettim çanağımda aşımı
Taştan taşa vurdum dertli başımı
Bir hasret çölünde yandım kavruldum
Kimler siler gözlerimde yaşımı

Geceler geceler uzun geceler
Hasret kurşun olur bağrımı deler
Her gece bir ateş düşer içime
Gelince uzaktan dertli nağmeler

Bulut olup yağdım gül bahçesine
gül olup ağladım bülbül sesine
Can Nuri'yim Hazan vurdu, gam vurdu
kırıldı dallarım kimin nesine

1973

Ayrılık Treni

Ayrılık treni kalkıp giderken
içimi bin sızı kapladı birden
üç günlük dünyada gülelim derken
kalbimiz sonsuza ağladı birden

gelenler ağladı, giden ağladı
kırlmış kalplerin kolu kanadı
ayrılık ölmenin bir başka adı
bir eza başladı biri bitmeden

sislendi ardından gök perde perde
düşler nerde kaldı, ümitler nerde
gönülden bir veda busesi verde
alıp gözyaşımı götür gitmeden

Can Nuri diner mi bu kar, bu rüzgar
kavuşuruz derken ayrılık uzar
bir başka ölüm bu, bir başka mezar
bir dipsiz kuyuya düştük bilmeden

1973

Tomurcuk güllerim kaldı

Esip geçen rüzgarlarda
savrulan küllerim kaldı
tipi, boran, ayazlarda
kavrulan güllerim kaldı

ömür bir kuştu alemde
uçup gitti ah elimde
yalvardığım bir zalimde
yorulan dillerim kaldı

ah ey felek bu ne hışım
yerden yere vurdun başım
çeşme gibi aktı yaşım
perişan hallerim kaldı

gönül gülü dala küstü
gelen vurdu, giden üzdü
aydınlıklar uzak düştü
karanlık günlerim kaldı

giden bahar, gelen yazda
yüreğim dondu ayazda
dertli dertli çalan sazda
kırılan tellerim kaldı


Kalplerde donan nedir

Ey günün gözlerinden
gönlüme akan nehir
ay geçerken penceremden
ruhumu yakan nedir

hasret midir nar mıdır?
bir deli rüzgar mıdır?
aşk mıdır hicran mıdır?
içime dolan zehir

feryada yar feryada
anılar düştü yad'a
sevgisiz bir dünyada
kalplerde donan nedir

mavi düşler mi söndü
geceler mi karanlık
sustu bütün türküler
sazlar çalmıyor artık

bir yapıp bir yıkarak
bir düşüp bir kalkarak
işte ölüm son durak
ardında kalan nedir


Bakarız yollara sislenir dağlar

kar yağar dağlara kar yağar oğul
bir dertli türküdür dertli ömrümüz
yollar geçit vermez yel uğul uğul
kimbilir nerde garip kalır ölümüz

bakarız yollara duman sis çökmüş
hasret bağlarını hazanlar dökmüş
sılada çiçekler boynunu bükmüş
açmadan soluyor kahır gülümüz

her akşam hasretle yanar bağrımız
gün begün artıyor yürek ağrımız
içimizde çıban çıban çağrımız
leylasız mecnuna döner çölümüz

bakarız yollara sislenir dağlar
hasretlik çekenler karalar bağlar
her gece içimde bir türkü ağlar
ne gözümüz güler ne de gönlümüz

Her Mecnuna Çöl Gerek

Aşka aşiyan olan
aşığa nişan gerek
Leyla'ya mecnun olan
zülfü perişan gerek

karlı dağlar esersin
uzak yollar kesersin
eldir sever unutur
varıp kime küsersin

ağlama yaşa diren
talihsiz başa diren
bahar geçti, yaz geçti
güz geldi kışa dayan

hayal, düş idi gelmez
uçtu, kuş idi gelmez
yollar kış idi gelmez
feryat,fiğan çekersin

dağın dağıstanına
gülün gülüstanına
ömrünün bostanına
kara zehir ekersin

ağlama yaşa dayan
atılan taşa dayan
ölümde olsa sonu
sevdalı başa dayan

bahçelere gül gerek
güllere bülbül gerek
her leylaya bir mecnun
her mecnuna çöl gerek


Ne Deyim

Bir ömür boyunca hep seni sevdim
sen başka sevmişsin sana ne deyim
canımı, ruhumu, kalbimi verdim
yüreği yaralı bana ne deyim

deste deste iri güller elinde
savrulup gidersin seher yelinde
sen güler oynarsın kendi halinde
benim gözümdeki yaşa ne deyim

gönül kuşu elden ele salmışım
gözü bağlı dert içine dalmışım
bir sevda ki, bak çaresiz kalmışım
seven gönlümdeki yasa ne deyim

tufan yağmurdadır selinde değil
yara yürektedir dilinde değil
insanın kaderi elinde değil
ellerin attığı taşa ne deyim

Nuri CAN

Nuri Can
Kayıt Tarihi : 31.10.2002 01:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nuri Can