soluk benizli perdeleri aralamak
yetmiyordu günü
ellerinden tutmaya.
tendürdiyotlü pamuklar basıp muhtelif yerlerine göğün,
kendimizi zorla buyur ettiğimiz,
harcanmaya müsait bir boşluktan daha,
eğilerek geçiyoruz.
otobüs camlarında,
vapur demirlerinde asılı kalan parmak izlerimizin
üstüne basarak geçiyoruz..
kader bulaşan ellerimizi taşıyoruz
ordan oraya, savrularak.
boğazları sıkan yumruları
kentin yedi tepesine dizerek..
asık yüzlerin içe batık dikenlerine,
çiçekli elbiselerine katık ettikleri
artık dünlerin eteğine bakarak
geçiyoruz..
tanrının boşluğa,
izin günüm diye attığı balıklar gibiyiz,
susuz bir denizde yüzmek için
debeleniyor ömrümüz.
ve bile isteye! gibi kandırılmış
masallar dikiyoruz tenimize.
yedi kat derimiz
diktikçe sökülmüyor derdimiz.
ölüyor kanımızın bekçileri.
ve sesleniyor
köstekli bir saati tutan kuflü,
yaşlı bir kahin;
'tarihin cesetlerine
basarak geçtiğin bu topraklarda
huzur mu ararsın?'
ektiğimiz gün bizim,
perdelerin tozlu pencereleri kimin?....⚘
.....özlem/
ağustos/altı
Kayıt Tarihi : 6.8.2024 21:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!