Bu şehirden bir rüzgar yol alır önce…
Toz kaldırır ve gider…
Toz dokunur senden ırak mısralara
Bir kağıda dökerim o şehri,
Ellerinde rüzgar gülü olan iki çocuk çizerim evimizin kapısına..
Biri Dalya gibi açılır sabah güneşinde, biri Tufan gibi bakar,
Rüzgar gülleri tozları savurur bir yana…
Satırlar temize verir kendini…
Bir zamana, bir yalın ayak adımlanır,
Umutlar karışır, uzaktan da olsa bir anının düşüne düşerim…
Vururum kelimeleri, acımasızlığın döşüne..
Evin içerisinde bir kanepe olur.
Puslu sabahların günaydını kabarır göğsümde,
Nefes dar olur…
Bir güzel ses duyulur içerden,
Sevdiğim der…
İlk gün ki gibi berrak gelir, elmacıklarıma vurur heyecan.
Bir güzel aşk karşılar,
Efendim der…
Efendim…
Dumanı ötelerim göğsümden,
Sislere karışır, kimse fark etmez zehri ciğerlerimde taşıdığımı.
Aslında o kadar uzak değiliz,
Bir puslu günaydın kadar diz dize hala.
Hala Dalya gibi eflatun içinden bembeyaz bir yaprağız,
Tufan gibi bertarafız hasretlere…
Bazen bir sorgu düşer serkeşliğe…
Resmin dokunur ellerime,
Parmaklarım ilişir gözlerindeki dünyama,
Gözlerim dışarı atar yağmurları,
Karışır gider bu şehrin deli dolu yağmurlarına…
Kimse fark etmez zehri gözlerimde taşıdığımı…
Selman Faris KARAKÖSE
(21.10.2006 - İstanbul)
Kayıt Tarihi : 21.10.2006 01:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi, çok sonralara saklanmış bir mabed gibidir.
Bir puslu günaydın kadar diz dize hala.
Hala Dalya gibi eflatun içinden bembeyaz bir yaprağız,
Tufan gibi bertarafız hasretlere…
Ne güzel bir şiir...
Bir coşkunluk ,şiirsel bir âvârelik var dizelerde insanı çeken...
Tebrikler,Şair.
TÜM YORUMLAR (1)