Toprakla Yargılanmak Şiiri - Şair Poet

1
Beni toprağımla yargılayanlar,
Bu şekva sizedir, durun, dinleyin,
Yüzü maskaralı sinsi çiyanlar,
Arz-u halim vardır, bilin, anlayın.

Ben şark çocuğuyum, inkara gelmez,
Sizce tenim esmer, konuşmam bozuk.
' İnsandır, hissîdir.' bunları bilmez,
'Dağdan inmeler.' der.Yazık be, yazık.

Evet ben dağlıyım, dağlardan indim.
Yemyeşil, kupkuru, bomboz dağlardan.
Tarihe sor beni, akla sor. kimdim?
Kim yüzünde akla aştı çağlardan?

Ne Haçlıyı taktım, ne de Moğolu
Kıçına tekmeyi vurup gönderdim.
Beni iyi belle, ben Anadolu.
Nice kavimleri bağrıma serdim.

'Doğuluya ev yok' ne demek kahpe,
Neye istinaden bunu dersiniz,
Kimlikten nasipsiz soytarı, züppe
İstese, yanında kız verirsiniz.

Biz eşkiyaymışız. Neyini soyduk?
Irzına mı geçtik? haraç mı yedik?
Devlet kanun koydu sizden çok uyduk.
'Kıpraşma' dedi de olmaz mı dedik?

2
İçki masasında, sahil boyunda
Ahkam kesmek kolay.yaşa da tanı.
Emek mi zayettin bir sel suyunda?
Çığa mı kaptırdın sen üç-beş canı.

Kışın dizlerinle karları yırtıp
Tabip aradın mı, ava çıktın mı?
Yamalı parkayla dağlarda yatıp
Yol-iz kaybedip de hiç acıktın mı? =

Sıcaktan çatlayan dudaklarını,
artık, pis sularla ısladın mı hiç?
Çizdin mi dikende bacaklarını?
Sırtını çeçlere yasladın mı hiç?

Başbağlar belinde tam otuzüç can
Ardından şivanı yetiştirdin mi?
Çıktı mı hiç seni arkadan vuran?
Koltuğuna kefen iliştirdin mi?

3
Doğduğum topraklar- ki karış karış-
Atamın kanıyla yoğruldu gözüm,
Tevekkül içinde mahzun yalvarış,
Kıraç dağlar öyle doğruldu gözüm.

Çıplak pençesiyle yırtıp yüzünü
Alnının teriyle sulardı babam.
Altı ay bekleyip yalnız özünü
Sunardı da dua kılardı babam.

Güneş kavurdukça nemsiz havayı,
Ta içimi buldu. bundan esmerim.
Bilmezsin duldasız, dalsız ovayı
Başımda puşiden gölge emerim.

Kasım sonu başlar kar, tipi, ayaz,
Buğulu gözünde gözyaşı donar.
Marta doğru erir, çözülür biraz
Dağların boynunda yaralar kanar

İnançlar amelle bütündür orda
Döneklik utançtır. töreler yasa.
Ar-namus tertemiz, kutsaldır sevda
Her tanış ortaktır sevince, yasa.

Anam ninnilerle öğretti bana,
Ceddimin dilini, Türk'ün sesini.
Dedem ezan ile üfledi cana,
Tam ondört asırlık Hakk nefesini.

Öz be öz Türküm ben, melez takımı,
Bu vasfı alnımdan silemez benim.
Ben yaşattım ulan şanlı ırkımı,
Zincire, urgana gelemez, benim.

4
Sömürdünüz bizi seneler boyu
Dili, dini, ırkı tayin ettiniz.
Devşirme dönekler, domuzun soyu,
Sabır taşı mıyız? Gayri yettiniz.

Her gelen birşeyler istedi bizden.
Devlet babamızdır deyip baş eğdik.
Hesap sorunca da şimdi biz sizden
Bölücü, muhannit damgası yedik.

Dediniz: Şu ağzı konuşacaksın.
Konuştum. Alaya alıp güldünüz.
Dediniz: Batıya yanaşacaksın,
İçlendim. Üstüme doğru geldiniz.

Tek suçum doğulu olmaksa eğer,
Kalem de kırsanız ' eyvallah' derim.
Onurdur, uğruna ölmeye değer.
Yalvarırım sanman, oynar, gülerim.

5
İşte ahvalimiz, yolumuz budur.
Vah ki ben ne desem, ellere nesi?
Mavzerim boynumda çapraz oturur.
Fırat'tan ötede duyulur sesi.

İndiğim dağlara çıktığım zaman,
Kork benden, düdüğün orada ötmez.
Ölürüz de size vermeyiz aman,
Dağlar saklar bizi. ihanet etmez.

Eşderha olsanız kâr etmez beyim,
Kurt başkaldıranda aman aman hey.
Yabanlar ehillik öğretmez beyim,
Sömürüp duranda aman aman hey,

Beton kafeslerin şempanzeleri,
Efendin çerezler, tıkın da tıkın.
Bir gün açıverir şarkın gülleri,
Bülbül zılgıt çeker. Yakın, çok yakın.

Ben buyum azizim, bilin, tanıyın,
Köroğlu da benim, Nebi de benim.
Siz harita çizin, heykel tarayın,
Çakıl taşım bile abide benim.

Hor görseniz bile değişmeyiz biz,
Kula kul olmayı sildik defterden.
Bir ölsek, fışkırır, binler geliriz,
Kanım, gül doğrulur düştüğü yerden.

6
Güneş her seherde burdan doğarken,
Garptan medet ummak yakışık almaz.
Yani; o beldeden nurlar yağarken,
Zillette saltanat ömürlü olmaz.

İsteriz ki sizle kardeş olalım.
Toprağı araya mesafe koyma.
Asırlarca birdik, aynı kalalım.
Vahdet ağacına ne olur kıyma.

Demek istediğim nankör değiliz,
El ele verelim, düşmanlık yetsin.
Hainin hakkından böyle geliriz,
Milletin çektiği çileler bitsin.

Yok, 'hayır' derseniz; birer kirsiniz,
Mahiriz azizim temizlemekte,
İşte hendek, deve, siz bilirsiniz.
Hürsünüz oraya düşüp geçmekte.

1.Haziran.1994
Kıyık / Edirne