Hiç İşte Kendi Kendime Konuşuyorum

Şair Poet
2

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Hiç İşte Kendi Kendime Konuşuyorum

1.
Saban demiriyle ilk tohumunu arıyorum sevgimin.
Tutunduğum taşlara akıyor vücut sıcaklığım.
Bir ilk çağ mağarası gibi ruhumu kumarda kaybettim
Derimin ötesine çökmüş yanaklarım.
Alnımdaki kırışları, uzak şimşeklerin çakışı aydınlatıyor.
Buğulanan camlar hayallerimi engelliyor.
Hayat, derimi kemiğinden yüzen bir rüzgar gibi,
Kimi zaman ay gibi donar kanım.
Tavanı alçak bir gökyüzü,
Sevişmeyi unutmuş gövdeme abanır....
2.
Küllerimin önünde arıyorum kendimi.
Ya da yağmurda, siste, rüzgarda....
Kenti gömerek kaldırımlara....
Denizin kenarında yüzüme bakarım..
Kirpiklerim sulara sürtünür.
'Sen varsın' diye fısıldar kulağıma.
Nasıl öleceklerini bilmediğim dostlarımın
ağırlıklarını omuzumda taşıyorum.
Ölümün de kendine özgü bir doğruluğu vardır.
Öyle şeyler geçti ki gözümün önünden
şimdi hiç bir şeyi görmez oldular.
Başarabilecek miyim kendimce ölmeyi?
Biraz daha dayansam,
belkide,
göreceğim çiçeklendiğini ömrümün..
Benim sonumun geldiği yerde,
bir gün, yaşayacak olanlar,
beni hissedebilecekler mi?
3.
Memleketimin taşları elimi, avucumu yırtarken,
yaz yazabilirsen
elindeki son deniz kabuğuna
tarihi, adını, yeri....
Ve fırlat denize...
Her kaçışımda bir derin acıydı tutunabileceğim.
Kendi gövdemi işte böyle tanıdım.
Ah,
bir başkası başlayabilse
benim yolumun sona erdiği bu yerden.
bu göğün altında balık olan biziz,
ağaçlar yosun......
4.
Öğle güneşi tutuştururken damarlarımı,
çömelip otlara seyrettim zamanı...
Süsle saçlarını karakız, dikenleriyle güneşin.
Bir martının kanadının denizi yırtması gibi,
memeler kadar birbirinden uzak hafızalar...
Hani,
geceleri, ıssız dağ yollarında, birden,
bir hayvan gözleri parlar ya karşıdan...
işte öyle,
Sana olanca aydınlığım ve karanlığımla bakarım...
5.
Bir geneleve dönen bu şehrin güzelliklerinin
çığırtkanlığını yapıyor artık godoşlar.
Erkek buzağı üstüne binsin diye
bir inek postuna bürünüyor
köpüklerden doğan kız...
Benim saçlarım ağarıp, döküldükten sonra başımdan,
senin sırma saçlarını istemiyorum...
6.
Yıldızlara basa basa yürürüm ıslak kaldırımlarda
Gördüğüm her bir çift gözü sana tamamlarım.
Sen binlerce yaşayasın diye...
Gökyüzünü katlayıp bir köşeye koyarım.
Yanaklarında çiban izi taşıyan kadınlar için.
Kadınlar!
varlığın bize geri dönen tarafı.....
7.
İnsan ne değilse o olmayı ister.
Yitirilen aşk, yürekten arzu edilendir.
Her gün bizden bir parça sokakları dolaşır.
Vurup gider akşamın yollarında düş kurarak.
Hafızamda anılar nankörce filizlenir.
Hiç bir şeye inanmamakla övündüğüm,
o ikinci cahillik dönemlerimden kalma....
8.
İsterim ki dizelerimi bırakayım.
Bir komutanın kılıcını bıraktığı gibi.
Onun şanı, şöhreti
erkek elinde savrulmasındandır.
Demircinin iyi su vermesinden değil.
Bir yumuşak, katıksız akşamda
dinlensin ham kütlem.
Çünkü,
Bozkırda ağırdan alır bahar gelmeyi.
9.
Uzaklarda dağlar uyur,
sarınarak sislere.....
Hatıralar da uyuya kalsın
bir pınar taşlığında...
Bir hüzünlü ağıt yayılsın.
- Sevgili toprağımın türküsü.-
Tuz basarsın aşka...
...unutursun o zaman.
10.
Aklı aşar aşk dediğin,
Yılını kendi bilir.
gününü, saatini, ezgisini;
hatta aşığa maşuğu bile yaratır.
Denemeyle olmaz aşk.
Maşuğa 'varsın' demez hiç bu alemde.
Silinip gider geçmiş saatlerin şarkısı.
....-Şarkıma soğukluk kattın sen! -....
11.
O kadar zavallıyım ki kendimle kaldığımda,
Bir başıma gezerken
kendimle bir anlaşabilsem....
Bir hayalet gibi yürümesem sokaklarda,
alevlerin çıtırtısıyla yaşadım seni,
Sıcaklığının kokusu yetti.....
12.
Geceyi beklerim geceyi!
Yalnızlığımdan bir kovuk örerim.
Bütün gece içinde saklanasın diye.
Bol ışıklar biçimini değiştirir senin.
Konuşmak,
kucaklamak kadar bereketli olur yokluğunla,
Sen güpe gündüz, ben karanlık gece..
Birebirimize verecek ellerimiz var.
Yalnızlık heykel gibi dikilir.
Gülüşler küfür gibi...
Kendimde yaşatıyorum şimdi,
kendimde seni...
-inleyecek kadar gücüm var.-
13.
Hiç bir zaman tam karanlık değildir gece,
Her acının sonunda açık bir pencere vardır.
Yaşıyorum ölüme karşı,
sonsuz düşler içinde yaşıyorum...
Yaşıyorum taş gibi kalabalığın çölünde..
- Parlamayan yıldızın yıldızlığı neye yarar.-
14.
Bir şimşek soyup çırıl çıplak etti beni.
etim yerlere döküldü.
Utancın da bir yumuşaklığı vardır.
Kendisinden tiksiniyormuşcasına
sırtını dönüp kaçan saatlerin ardından,
üzgün üzgün bakarım.
15.
Mavi damarlı, inci çiçekli güzel,
akıl almaz varlığını öveyim diye
özel kalem müdürlüğüne mi atadın beni?
O beyaz kollar benim ufkum oldu.
Ama, sisler yıldızların örümceğidir.
Yangın,
Tavus kuşunun kuyruğundaki bir gül...
16.
İnsan geçmişini nasıl anlatır ki,
Sinekler sokmasın diye sigaraya başladım.
Yaşamak aynı zamanda
kendini dünyaya kaydetmek değil midir?
...ve şarkı söylenebilir korkuya karşı.
Bir gün görürsün sana güldüğünü bir taşın.
Kapasan gözlerini üşüşür üstüne geçmiş.
Çekip giden, diğerlerini,
kendisiyle yalnız başına taşır.
- kelimeler, kağıda çaktığımız bir çivi değildir.-
17.
Düşünceme su dökün,
boğun onu.
Dalarak, durgun sularına dilin
inci çıkartırım.
Ayak ucuma fırlatılmış beni seyrederim.
Bir kuşun çalıya bıraktığı
mavi tüyünü seyreder gibi...
18.
Yaşıyor olmak,
yaşamakla bağdaşmaz her zaman.
İnsan ne yaparsa yapsın,
ne söylerse söylesin,
bir bir kalacaktır bunlar yaşamın içinde...
19.
Ben biraz ertesi gün gibiyim.
eksiğim, unutkanım...
Yılkı atlarının ayak sesleri yankılanır içimde.
Bir sigara gürültüsü ürpertir beni.
Boşluğun diş izleri morartır yüreğimi.
Hüznün ve çaresizliğin eklem yerlerinden
ağrılar fışkırır...
20.
Ya ben senden gideyim ya da sen bana gel,
Karanlığın kulak zarını delelim.
geceyi kaldır omuzlarımdan
kalbin kalbimin belasıdır..
lav içmeye mahkumum.
Resimlerden alırım gülücük demetini.
+
Artık şiirleri aşağıdan yukarı okuyorum.
Seni şimdi bir görsem,
Kendimi bir yerlerden hatırlar
ama çıkartamam.
*
Bu yaşta ölmek fazla acemice...
Aşkın sonu önünden iyidir....
--------ben de iyiyim--------

Şair Poet
Kayıt Tarihi : 29.7.2002 20:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Şair Poet