Tirmanya İktidar Partisi on beş yıldır tek başına iktidardaydı. Haliyle başbakan ve cumhurbaşkanı onların partisindendi. İstedikleri kanunları istedikleri şekilde çıkartıyorlar ve muhalefetin borusunu da fazla öttürmüyorlardı...
Tirmanya yıllar önce Avrupa Birliğine girmek için başvuru yapmış, lakin bu başvurusu halen başvuru olarak kalmış ender ülkelerden biriydi. Ülkenin Avrupa Birliği tarafından incelemeye alınması şimdiki Tirmanya İktidar Partisi tarafından sağlanmıştı, onlarda bunu her fırsatta dile getiriyor ve bunun ile övünüp duruyorlardı. ''Biz olmasak Avrupa Birliğinin önünden bile geçemezdik, ziline bile basamazdık, paspaslarına ayaklarımızı bile silemezdik, liderleri ile vesikalık bile çektiremezdik, çektirdiğimiz vesikalıkları çoluğumuza çocuğumuza bile gösterip havamızı atamazdık.'' lafları havada uçuşur olmuştu...
Yetkililerden, ilgililerden ve de bu konuda bilgililerden öğrendiğimiz kadarı ile Avrupa Birliğine girebilmek için, ülkelerin uyması, yerine getirmesi gereken binlerce standart ve kurallar silsilesi vardı. Yani sizin anlayacağınız Tirmanya ve Tirmanya iktidar partisi söylenenleri yapmak ve istenilen şeyleri yerine getirmek mecburiyetindeydi, yoksa birliğe girmeyi bırakın, kapısına dahi yanaştırmayacaklardı.
Müracaattan bir müddet sonra Tirmanya'da Avrupa Birliği elemanları ve müfettişler tarafından denetlemeler başladı...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta