Acı yemeden, acıyla kavruldu dilim
Bir kelime kaç farklı şekilde anlaşılabilirdi
İşte bu acının sıcağı geçince anladım hislerimi
Böyle bir kelimeydin sen işte.
Anlamı yitik sözlüklerden çaldığım sözcüklerle
Saydam harfleri yamalayacağım sırtın gibi beyaz bir kağıda
Seni yeniden ve son kez var edeceğim
Anlayacaksın belki, bendeki yerini
Varlığım yokluğuna karışmış olsa da
Ancak sayfalarda varolabilen bir masaldın sen
Küçük bir çocuğa okurdum seni
O burnu uzayan tahta bir oyuncağı görürdü
Ben insan olma çabasını.
Odamdaki su vermeyi unuttuğum kaktüstün
Sevgisizliğim öldürür , dokunsam beni kanatır
Kalbimdeki bu izler işte
Her bir dikenin hatırasını yaratır
Saatlerle yönetilen bir zamanda
Griler kuşanmış şehrimizden çaldığım saniyelere sığdırdım
Seni,
Ve sevgi sözcüklerine vakti olmayan beni.
Fala inanmazdım
Fal onun adıydı.
Yerlerde resimlerin olduğu
Çiçek kokulu bir sokaktan geçerdim
O sokağın sonundaki o köhne evdeki
Kırmızı saçlı kadındın sen.
Tüm yalanları bana özeldi
Bana özel olanı geleceğime mal ederdi.
Mal ettiği yalanlara yeni dünyalar sığardı.
Henüz insanların olmadığı bir zamanda
Boş bir dünyada ‘Cuma’ adlı filmin fragmanlarını çekerdik
Ben yönetmen olurdum sen oyuncu
Kameramanımız Tanrı
Bozuk saçma belirsiz senaryosu
Oyunculuğun Türk dizilerinden arda kalmış gibi acımsı
Biraz da yürek burkucu tadı
Yine de tüm nefretimle alkışlardım seni
Avuçlarım çatlardı ve her çatlaktan
Senden hızlı bir şiir sızardı.
Çalgıları dilsiz bir tavernadaki
Şehrin en iyi meyhanecisiydin sen
Hep bana içirirdin
Alkolün sızdıramadığı her boşluğumda sızardın
Bu şehir koca bir kümes
Ben kanadı kesik tavuk
Sen başı kesik tavuk.
Kan kaybından ölebilirdin:Trajikomik
Tüm damarlarımda haplar gezerdi
Sana kan bile veremedim ne yazık
Zaten olan kanım da her adını duyduğumda çekiliyor artık.
Kırmızı perdeli evdeki fahişeydin sen
Evinden plaklar kasetler taşardı
Ben sevişemeyeceğimi
O son Cuma akşamında kendini pembe çarşafa asan
O fahişeden öğrendim.
-Dudakların tuzlu bir denizdi
Ayrı boğulurdum her kelimende
Bir ölüyü yatırır gibi yatırırdın tenine tenimi
Doğanın tüm kanunları geçersizdi , şarkılar eşliğinde
İşte o zamanlarda
Yatağımdan sıyrılan çarşaf beni tanımadı
Odamdaki duvarlar beni duymadı
Sıkıca örttüğüm perdeler beni görmedi
Çırılçıplak koştuğun koridor seni tanımadı
Tüm sesler sustu, ışıklar söndü
Evren bize yabancı kaldı,
Bir köşede bizi izledi sessizce oyuncaklar
Çocukluğum beni tanımadı.-
Yine de her şeye rağmen
Sevebilirim sanmıştım seni.
Tüm kağıtlardan ilham aldım
Seni çizebilmek için.
Kalemin seni reddettiği kağıtlara anlattım seni
Sevebilmek için.
Çizdim, yüzü kalmamış yüzünü…
Tüm bu dizlerde bul
Hüznümün senden sakladığı yüzünü yüzümün sakladığı hüznü
Senin için kendimden çaldığım zamana
Sığdıramadım bir çift kelimeyi.
Gittin
Sağırdın biliyorum ama ,
Tenime senden izinsiz düşen Yıldız kadar renk körü müydün
Seni seviyorum.
Abra Kadabra!
Olmadı işte.
Var olamadım yanında
Şimdi neredesin bilmiyorum
Belki çok uzakta bir şehirde
Kestane ağaçlarının altında
Her neredeysen işte
Benden uzakta.
İtiraf ediyorum o zaman her şeyi
Tablonun geldiği günkü ses kaydını…
Sesin olmayan sesini
Yalan olan gerçeklerimizi
Tekrar tekrar dinleyip kendime kahredebilmek için.
Seni değil,
bana anlattığın seni sevdiğimi.
Her şey bitti bak.
Yıllar sonra bir dergide göreceksin bu şiiri
Veya acımış bir çayın masasında
Yahut yılların yaşlandırdığı sesimde.
Haykıracaksın içindekilere
Bu şiir bana yazıldı diye
Belki cüzdanındaki iki küçük kırmızı kağıdı çıkarıp
Bakın o, o ve ben! Diyeceksin
Sakın inanmayın ona, bu şiir bir başkasına.
Belki diyeceksin
Bu şiirleri bilsem , dönerdim diye
Ama sana yazdıklarımı asla okumayacağım.
Dönmeni istemiyor değilim.
Dönecek olan seni değil
Bana anlattığın siyah kanatlı meleği istiyorum.
Ben seni değil,
Beni kendinde , kendini bende var eden seni seviyorum
Yani gerçekte hiç var olmamış birini…
Tıpkı bir
Şizofren gibi.
Şafak Karasungur
Kayıt Tarihi : 3.4.2021 14:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
BEĞENİ İLE OKUDUM
BEĞENİ İLE OKUDUM
TÜM YORUMLAR (2)