peygamber nuh'un gemisine
sırf seni almak istediğim için belki de
azazil gibi sürgün edilip tanrı'nın huzurunda
küflenmiş ekmek kokusu gibi
ve sirkeye dönüşen şarap oldum sonunda
iyi bir polisti
dün gece beyoğlu'nda
saat tam dokuzkırkbeş'te
kendini tutukladı..
her gece beyoğlu'nun sokaklarında
bir kadın düşler taşır yıldızlara
yalnızlık düşer sokak lambalarından
gidersen yıkılır bu şehir
kaldırımlar üşüyen bir çocuk gibi
üveyiklerin deliksiz uyuduğu bir gecede
köy imamının sabah namazına uyanamadığı bir sabah
çığlıklarının kirli bir yastıkla bastırıldığı
küçük kız çocukları doğurdu beni
ana sütü kadar tertemiz bir bedende
engerek yılanlarının hırpaladığı bir cenin
berkin elvan anısına…
tarih; onbir mart ikibinondört
demir postallar örselerken sokakları caddeleri
esmer bir kelebek düştü yere, sabahın yedisinde
öldüğünün bile farkına varamadan
annesinin eli zannetti azrail'in elini
çocukken
karakalemle yazmayı öğrendik ilk
ilk resimleri karakalemle çizdik
o yüzdendir belki de
esmer kadınları bir başka sevdik..
bir çilingir sofrası kurmuşum ay'ın üstüne
yıldızlardan meze hazırlayıp
bulutlar doldurmuşum kadehime
gökyüzü içiyorum yaban kuşlarına özenip
sarı bir bozkır uzanıyor yanıbaşıma
herşeye inat
banliyo trenlerine
soğumuş çorbaya
cakkıdı sakız çiğneyen erkeğe inat
yaşanmalıdır hayat
yüz vermeden çaresizliğe evveli ahirden
ey hayat!
ey yaşamak ustası!
iki gönül arası bir hüzün yap bana
hani desem ki bir ikindi vakti
uzansam serin koynuna
ölü taklidi yaparak uyusam
saçlarından,
intihar etmiş bir şairin mısraları dökülüyor
boşboğaz kuşlar uçuşuyor yalanlarında
yalanların ki sarhoş, küfelik çıkıyorsun bu yokuşlardan
kirpiklerine takılarak yürüyorsun
üzgünsün biliyorum, kucağında yıpranmış bir gökkuşağı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!