Bir sonbahar yaprağı düştü bu sabah,
kimse görmedi.
Ben baktım, biraz içim eksildi.
Rüzgâr, yaprağın yerine geçti sonra,
yaprak rüzgâr oldu, ben suskun kaldım.
Tenha bir yoldayım şimdi,
kimsenin bilmediği bir yönü var bu yolun,
belki birine çıkmıyor,
belki herkesten dönüyor.
Kaldırımlar ıslak,
yağmurun değil de, geçmişin suları gibi.
Bir uçurumun kenarında yürür gibiyim,
rüzgâr esiyor
ama düşmemek için değil,
biraz kendimi duymak için tutunuyorum havaya.
İnsan bazen kendi içine düşüyor,
bunu en çok rüzgârın yönü değişince anlıyorum.
Gece geliyor yavaşça,
her şey kararıyor, ama ben değil.
Çünkü gecede bir ışık vardır
gözle değil, kalple görenlerin bildiği.
Geceye sığınıyorum.
Karanlık, beni tanıyor artık.
Omzuma dokunuyor,
“Yorgunsun” diyor,
“ama hâlâ yürüyorsun.”
Bir sonsuz kapıya varıyorum sonunda.
Ne sesi var, ne rengi.
Ama biliyorum:
her insanın içinde bir kapı vardır,
açıldığında çocukluğu dökülür,
kapanınca susar bütün şehir.
Ben kapının önünde duruyorum.
Ne geçiyorum içinden,
ne geri dönüyorum.
Belki beklemek de bir yürüyüştür,
belki hiçbir yere varmamak,
insanın en derin yerine varmaktır.
Ve o an
bir yaprak daha düşüyor sessizce,
biliyorum,
her sonbahar biraz daha beni anlatıyor.
Kayıt Tarihi : 7.11.2025 14:46:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Estağfurullah. Çok teşekkür ederim...
Dalları eğilmiş kendi gölgesine bakarken..
Sordum sudaki aksime!
Ey dalımdan kopan hüznüm nereye?
Yeşilden dönen kızıllığımda yandığını gördüm..
Rüzgar alıp götürse gövdemden seni..
Kopmuş bir hüznün rüzgarla dansı gibi.
Usulca düşşen kıyılarına serin suların.
Bir kayık gibi salınsan..
Güneşi bekleyen evrenin kızıllığına karışıp..
Diner mi gövdemden dökülen bu hüznün..?
Saygı ve sevgilerimle…
Üstadım, yüreğinize sağlık...
Harika...
Üstad değilim henüz..ama biriktiriyorum hazinemde sizler gibi şairlerin eserlerini okudukça gelişiyorum diyelim..
bu sonbahar resmindeki,
ruhuma dökülen ıslak, sarı, kızıl yapraklar,
örtmüyor sevdalı çınarımın üstünü,
kanadı kırık kollarımı talan ediyor hüzün...,
ah sevgili hocam, sonbaharım...;
kuru yaprakların uçuştuğu göğün harasında,
ak yeleli bir burak koşturur...,
yorgunmuş, gözlerine sis çökmüşmüş,
ne münasebet,
ve yüzümün kan çanağına,
durgun aksin yansıyor…,
pür dikkat ve halka halka gözlerin ve,
harf harf, hece hece, tane tane ama karmaşık
tam üç dilde hatırıma gelen sözlerinle,
aklımın bulanık suyu çekilirken,
kalbimin bypa/ss izleri kıyıya vurur,
buruk bir tebessümün,
umur görmüş omuzlarından kayan;
parka misali…,
susması rahmet,
konuşması zahmet lisanımın;
eflatun bir gülüşün
gözleri yumulu olur,
ve kenarında bir kardelen uyurmuş,
mukaddes sonbaharım...,
solgun bir söğüt,
dallarını yüzüme eğmiş
ve yapraklarının;
yanık bir şiir dizesi gibi,
yürek patikasına düştüğü bu demde,
akıp giden zaman şırıl şırıl,
gözlerimin kenarına,
sensiz çizikler atar…,
ah üstadım,
gözlerinden inciler dökülse,
sağnak sağnak nola kalbimin kuytusuna,
ağlamaklı bir susuş kadar
üşümezdim belki o dem,
son yaprağı da düşen dalın
gün batımı gölgesinde...,
güzel kardeşim,
sevdayı bilir misin…,
var mıdır çekmişliğin…,
o halde ağlamayı da bilirsin...,
hayat, sunulmuş bir armağan mıdır
kullara tamamen acaba,
ve acaba kalbimdeki dönme dolap durdu da,
başladı mı dönmeye atlıkarınca,
bak dostum,
ömrüne vurduğun kilit kadar özgürsün
ve aşkın kadar prangalısın gerçek hayata
unutma, ki tutsaklığınca yudumluyorsun
sevdayı…,
ki üstadım; ciğerimin köşesi,
sana bağlaya bağlaya umutlarımı
tutunuyorum hayata...
/unutma bunu/
parantezli ve hicaplı bir iç ses daha işte,
ah;
Yüreğinize sağlık üstadım; ne derin, ne muhteşem duygular...
TÜM YORUMLAR (4)