Türk Dünyasının ilk üniversitesiydi, Ahmet Yesevi Üniversitesi!
Kazakistan’a, 2006 yılında Elâzığ Valisi Muammer Muşmal’ın Başkanlığındaki bir heyetle, Orta Asya’nın parlayan yıldızı Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’e, Türk Dünyası Hizmet Ödülünü vermek vesilesiyle gitmiştik. Tabiatıyla, Anadolu’nun manevi fatihi, bütün Türk Dünyası’nda, ‘—Pir-î Türkistanî’ olarak bilinen Ahmet Yesevi Hazretlerinin Yesi Şehrindeki makamlarını da ziyaret etmiştik. O ziyarette Elâzığ Heyetini gecenin geç saatlerinde Ahmet Yesevi Üniversitesinin kapısında karşılayan o dönem Üniversitenin Mütevelli Heyet Başkanı Namık Kemal Zeybek bizlere iki gün boyunca o kadar doyurucu bilgiler vermişlerdi ki, o gıpta ettiğim heyecanı ve coşkuları hala kulaklarımda çınlıyor!
2006 Yılı Türk Dünyası Hizmet Ödülünün mimarları arasında şüphesiz ki, Kültür Eski Bakanımız Namık Kemal Zeybek ve Atatürk Yüksek Kurum Başkanı Prof. Dr. Sadık K.Tural Hocamızın katkıları takdire şayandır.
Türk Dünyasını, Türklük coğrafyasını tarihi, kültürü, dili ve iklimi ile gönlüne bezeyen Namık Kemal Zeybek, Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde ve Türkistan(Yesi) Şehrinde el üstünde taşınıyordu. Kazakistan başta olmak üzere bütün Türk Dünyası’nın buluşma mekânıydı!
Ne olduysa, 2006 yılının Temmuz ayından sonra oldu. Olanları, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Yönetim Kurulu’nda bulunan Feyzullah Budak’tan dinleyelim; “Biz Sayın Zeybek’le birlikte bu şansı iyi değerlendirmeye gayret ettik. Türkiye Türkçe’sini yaymaya, Müslümanlığı öğretmeye çalıştık; alkol konusunda iyi örnek olmaya çalıştık.. Ancak Sayın Çetin Doğan’ın göreve gelmesiyle öyle uygulamalar başlatıldı ki, öyle garip bir görüntü ortaya konuldu ki, Yesevi Üniversitesi, misyonundan çıktı adeta. Okutulan Yesevilik dersi bile kaldırıldı. Bazı üniversitelerde açtığımız Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri kapatıldı. Yaklaşık 60 lisede kurduğumuz sınıfların çok cüzi miktarlarda olan kaynağı, sırf İlahiyatçılara ders verdiriliyor diye kesildi. Türkî Cumhuriyetlerden öğrenci alımının önüne geçildi. Başörtüsü yasağı getirildi… Bütün bunlar bizim yıllardır orada yapmak istediğimiz hizmetleri baltalamaktan başka bir şey değil. Anlamıyorum ben, Yesevilik dersi nasıl kaldırılır. Kazak toplumunu, Orta Asya’yı ayağa kaldıracak olan Yesevi düşüncesidir.”
İşi ehlinden alırsanız, işi kendilerini bu davaya hasreden yürekli insanların, Yunus yüzlü asrın gönül dervişlerinin elinden alırsanız, ‘—tepetakla gidersiniz’ Feyzullah Budak’ın anlattıkları karşısında, ‘—başımızdan kaynar suların döküldüğünü’ hissediyorsunuz. Öyle bir zihniyet iş başına geliyor ki, 10–15 yıllık emeği yerle bir ediyor. Bir yüce ufku, Türklüğün buluşma adresinin adresine, ‘—simsiyah bir bulut’ bir zifiri karanlık gibi çöküyor!
Sn. Budak anlatıyorlar; “Doğan’ın göreve geldiği 2006’nın Temmuz ayında, üniversitede Türkiye’den gelmiş 48 personel vardı; öğretim üyesi ve idari kadrolarda. Bu 48 kişi o kadar hassas ve kritik noktalarda görevliydi ki.. Türkiye bu 48 kişiyle tam bir ortaklık görüntüsü veriyordu. Paşa, 2006’nın Ağustos ayında yeni görevlendirmeler yapılırken, bu 48 kişiden 40’ını gönderdi, attı. 2007’nin Ağustos ayında da geriye kalan 8 personeli çekti. Türkiye’den gelen yönetici sayısını sıfırladı. Paşa böylelikle üniversitenin yönetimini Kazaklara devretti.”
..
Sen bu sevdanın
ihtimalisin sevgili,
ben kendisi…
23 Temmuz 2006
..
Yıllar önce bu özel günde doğmuş bir güzel
Ses, eda, işvesiyle bir başkadır bu güzel
Dört Temmuz günü tüm herkese merhaba demiş
Karşılığında herkes Hoş geldin Melis demiş.
İnce zarif güzellik ile edilir tarif
Leb demeden anlarmış arif, budur tek tarif
..
şarkılar bırakılmaz eğer zaman donduysa temmuz gibi
temmuz aşk üşümüşlüğü tedirgin sıçrayan uyku gibi
kesitlerimde belli belirsiz sen misin ne çocukluk ağacı
denize atlayan genç umarsızlığı o geçmişte aman ne acı
çello susmaz yüzü peri masalı güzeller güzeli bir sevgili
hayat sussa da ağırlaşmış zamanda sürer doğanın dili
..
görüşememe orucu tutuyoruz
hem de sahursuz
gelsin artık iftar vakti
özledim seni…
4 Temmuz 2007
..
Kaç yıldız kaç kızın kabrine kaydı
Güneşi gönlüne çeken yiğit kim?
Temmuz 2002, Aksaray
..
En acı şey sorulsa, divanı-ulemada
Ki zehirden acısı, bulunamaz dünyada
Bu, hakikat zincirinin bir halkası olsa da
Ancak daha acıymış, Hasköy’e veda.
03 Temmuz 1979
Hasköy/Ankara
..
somurtkan bir yazgıya çaldı bu temmuz
kuyusunu kazdık bütün ayrılık dolu yazların
temmuz bulutları somurtkanlaşınca
gözlerimi açtığım yağmurlu sabahlarda
andım gidişini en güzel varlığımı
çelişkinin ortası uzunca bir kiraz dalıydı
..
22 Temmuz 1994
Balaban bir oglum dogmuştu
Adı Barışcan kendi, can
Işıl ışıl gözlerinle şen gülücügünle
Dünyaya merhaba dedin
Barışcanım şimdi on sekizinde delikanl
..
Akdeniz sahilinden selam olsun sizlere
Bir Temmuz bayram olarak verilmiş bizlere
Gemilerimiz özgürce dolaşıyor şimdi
Unutmayalım bu işlerin mimarı kimdi.
Üç tarafı denizlerle süslü Anadolu
Dört denizli yarımadadır Anadolu
..
Güzel bir rüya gör bu gece..
Aylar sonrasına git...
Bir temmuz akşamı olsun gödüğün...
Ege ve Akdenizin birleştiği bir sahilde..
Avuçlarımla taşıyıp biriktirdiğim
Kum tanelerine dokunsun ayakların...
Uzanırken dizlerime,
..
= 11 Temmuz 2013 Perşembe 11:39:24 =
Yuvalar Muhafaza Eylensin İNŞALLAH; SEVGİ ve SAYGI IŞIĞI ile, AZİM ve SABIR IŞIĞI ile! .
******
Önce; SAĞLIK, Sonra; GÖREV! .
..
Artı sonsuzda olan insan,
Eksi sonsuza gider her zaman!
Ekside, inişler, derekeler...
Artıda; yükselişler, dereceler.
İşte en şerefli an.
Kazım Öztürk 21 TEMMUZ 2008
..
Kelimelerinden dökülüyordu mısralar,
Bir iç çekişi boyunca.
Belki ondan bu denli soyluydu susup kayboluşu.
Temmuz sıcaklarında...
..
Kalmadıysa bir zerre
Günahsız yer bedenimde
Arkası yok tövbelerimin
Göremem kendimi
..
“HZ. MUHAMMED” Adlı Kitaptan Cümle Derlemelerim:
Tolstoy’un Cevap Mektubu:
/ Dünyada her şey gelişiyor, mükemmelleşiyor! . Her bir insanın geliştiği gibi bütün insanlık da gelişip mükemmelleşiyor! . İnsan hayatının anlamı, esası, onların dini anlayışlarıdır! . Dinin mükemmelleşmesi ise, onun anlaşılmasını kolaylaştırmaktan ve her türlü gizli kalan düşünceleri açıklamaktan ibarettir! . /
{Kitap Adı: HZ. MUHAMMED – Kitap Yazarı: Lev Nikolayeviç TOSTOY – Kitap Yayınevi: KARAKUTU YAYINLARI/TEMMUZ/2005 – Sayfa: 048,049 – Cümle Derleme Çalışması: Kemal KABCIK – ANTALYA - 15 Eylül 2014 Pazartesi 14:07:02}
..
darbeler, darbeler, bu ülkenin baş belası olmuşlardır. tarihsel süreçlere bakarak bir değerlendirme yaparsak, bu güne kadar gerçekleştirilen darbeler, ve başarısızlığa uğrayan darbe girişimleri, ülkeyi her zaman kaosa sürüklemişlerdir. ve tüm darbeler türkeyenin demokrasisini sekteye uğratmış ve demokrasinin tam olarak rayına oturmasını engellemişlerdir. Her askeri darbe kendi sürcini tamamladıktan sonra, sivil diktatör yönetimleride beraberinden tesis etmişlerdir. getirmiş oldukları anayasal sistemle türkiyenin tam demokratikleşmesini hep engeller koymuşlardır. bu nedenle türkiyenin tam demokratik sosyal ve hukuk devleti olmasını engellemişlerdir. türkiyenin uygar ülkeler arasına girmesine hep engel olmuşlardır. ve aynı zamanda türkiyenin ekonomik olarak gelişmesini sosyal olarak gelişmesini engellemişlerdir. on iki mart muhturası, on iki eylül darbesi, yermi sekiz şubat post modern darbesi bu ülkede faşizmi kalıcı hale getirmişlerdir. her askeri cunta ve her askeri darbeye teşşebbüs haraketleri türkiyedeki baskıyı biraz daha kökleştirerek kalıcı hale getirdi.
Darbelerin amacı ne olursa olsun, hangi amaçla yapılırsa yapılsın. kime karşı yapılırsa yapılsın kabul edilemez. darbelere karşı dik durmak, darbelere karşı sesini yükseltmek, darbelere karşı canı pahasına mücadele etmek ilkesel bir duruştur. kime karşı yapılırsa yapılsın askeri darbelere karşı direnmek bir yurtseverlik ve vatandaşlık görevidir. ilkeli insanlar kendi ilkeleri doğrultusunda hareket ederler. ve ilkelerinden asla taviz vermemelidirler. İktidardaki parti sizin siyasi düşüncenize aykırıda olsa, iktidardaki siyasal parti sizin siyasal kriterlerine tam karşıda olsa, o partiyi darbeye karşı savunmak ilkesel bir duruştur. ve öylede olmasıda gereklidir. demokratik bir anlayışa ve düşünceye sahip olmak budur. eğer ülkeniz askeri bir darbeyle karşı karşıyaysa, eğer demokrasi, cumhuriyet ve laiklik tehlikedeyse, o tehlikeye karşı durmak, o askeri darbeye karşı koymak bir yurtseverlik görevidir. ve ilkesel bir duruştur.
Bu son on beş temmuz askeri kalkışımada bu anlayışla karşı olmak gerekir. anayasal düzeni yıkmaya, bütün demokratik kurumları yok etmeye çalışan bu askeri kalkışıma karşı direnmek insani ve ilkesel duruştur.
Bunun yanından askeri darbeye karşı direnirken, böyle bir hukuksuzluğa, böyle bir zorbalığa ve despotluğa, kanunsuzluğa karşı direnirken, başka hukuksuzluğa da karşı durmak gerekiyor. askerliğini ifa etmeye çalışan. orada sadece emir kulu olan mazlum halk çocuklarının başını keserek. ayrı bir cinayete teşebbüs edenleride kınamak gerekiyor. o askerlerin tek suçu o an orada görevde olmaları ve verilen emirleri yerine getirmektir. bu nedenle onlar suçlu değillerdir. onlara emir verip oraya gönderenler suçludur. bu nedenle onların kafasıı kesmek ne insanidir, ne vijdanidir, nede darbeye karşı direnmektir. bu mudur askeri darbeye karşı koymak.anayasal suç işleyen askeri darbe teşebbüsünden bulunan bir harakete karşı direnirken, başka bir suça, başka bir hukuksuzluğa ve cinayete karşı da durmak vijdani ve insani görev olmalıdır. ayrıca o askerler suçluysa yakalanıp adalete teslim edilmelidir. onun cezasını daiş zihniyetine sahip birileri tarafından kesilerek cezalandırılmasıda başlıbaşına bir başka cinayettir, bir başka suçtur.
Askeri darbeciler, hiç bir zaman demokrasiden, hukuk devletinden, demokratik hak ve özgürlüklerden laiklikten memnun olmamışlardır. onlar gerçek demokratik bir sisteme taraf olmamışlardır. askeri darbeler aksine kaosun, işkencenin. çatışmanın, siyasal istikrarsızlığın, etnik ve mezhepsel çatışmaların yaratılmasından güç alarak zemin kazanmaya çalışmışlardır. eeğer bir ülkede sınıfsal çatışma yaratılırsa, etnik ve mezhepsel çatışma ortamı yaratılırsa bu darbecilerin elini güçlendirmiş olur. ve darbeciler her zaman böyle ortamlardan beslenerek güçlenmişlerdir.
Eğer türkiyede gerçek bir demokratik sistemi hayata geçiremezsek. gerçek demokratik laik ve özgürlükçü bir türkiye yaratamazsak, gerçek bir halk cumhuriyeti yaratamazsak, tam çağdaş ve seküler bir eğitimi sağlayamazsak bu gibi faşist ve gerici zihniyetler her zaman var olacaklardır. darbeci zihniyetler her zaman var olacaklardır.
Din kisvesi adı altından illegal bir şekilde örgütlenen bu gerici ve darbeci zihniyetini esas amacı cumhuriyettir. laikliktir. ve türkiyenin iç savaşa sürüklemektir. türkiyeyi kaosa sürüklemektir. türkiyeyi siyasal istikrarsızlığa sürükleyerek kirli emellerine ulaşabilmek içindir.
..
Akdizgin-Eruh’ta şehadet şerbetini içtim,
Solmaz mezarlığında gölgelik bir yer seçtim.
Bu vatan için, dünyamdan erken geçtim,
Gün oldu, ziyaretçilerimle sohbet ettim.
1968/2 tertip olarak sülüs aldım,
25 Temmuz 1989’da Allah’a vardım.
..
Umursamaz tavrınla nereye kadar,
Gitte gidebileceğin yere kadar.
Takın takındığın tavrı düşünmeden,
Çıkacak senedin varsa yarına kadar.
(TEMMUZ 1993)
..
Bir temmuz akşamında keman tınısı,
Bir piyano sesi ve yasemin kokusu,
Bir de guaj mavi boya rengi gökyüzü,
Şimdi ölüm uzak, yaşam çepeçevre.
Bir Antalya akşamında keman tınısı,
Bir dükkan önü konseri akşam vakti,
..