TEKNOLOJİ HARİKALARI 4. BÖLÜM
Merhaba bir ve iki üçüncü bölümlerde teknoloji harikalarının aklımın erdiği, kulağın duyduğu, yaklaşık yarım asırlık olan bitenleri aktarmaya çalıştım. Elbete benin henüz görmediğim ve bilemediğim o döneme ait nice harikalar bulunabilir. Benim amacım aklımın erdiğince, fikrinin yettiği kadarı ile geçmişte olanları, yani yaşadığım dönemleri yeni nesillere aktara bilmektir. Zamane gençlerimiz daha nice teknoloji harikaları ile tanışacak ve yararlanacak ama elbette geçmişimiz ve tarihimizi merak edeceklerdir.
Aslında köylerden ilçelere ve şehirlere göçün yaşandığı bir dönemde ekilecek tarıma elverişli arazilerde artık boş kalmıyor. Sağlığına ve varlığına güvenenler kiraladığı her tarlayı, bağı ve bahçeyi teknoloji harikalarından istifade edip gelir kaynaklarını artırmaya devam ediyorlar. Önce her ineğin altına girip birer birer memelerini sağarken yaklaşık uzun süredir büyük bidonlara hortumlar bağlanarak sağım cihazı ile de sağılır. İneğin göğsüne takarak işlemler artık çok kolaylaşıyor. Soğutmalı tankerleri taşıyan araçlar süt fabrikalarına iletiyor ve orada üretimler devam ediyor.
Tarlada tek pulluk dönemi bittiğinden traktörler üç beş pullukla , çapa makineleri ile tarlayı karıştırıp gerekli mevsimine göre tohumları saçarak, sürgünlerle düzenleyip, yetiştiği zamanda su ihtiyacı olduğunda yağmurlama ile sulayarak verimlerini artırmaktadır. Mısır, pancar için özel ekim makineleri bulunmaktadır. Her üretilen mahsulün mutlaka kıyıcıları vardır. Meyve ağaçları vatandaşlar sayesinde toplanırken, ceviz , zeytin, badem gibi bazı türlerin silkeleme makineleri vardır. Ot biçme makinelerinin her türünü geliştirdiler.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta