Eşofman mı giyeyim; yoksa keten pantolon mu, ikilemi arasında kaldım ilk yazımın sonrasında sevgili günlüğüm bu akşam ✍🏻
Sahile iner gece rengine bürünen mavinin karşısında yudum yudum çay mı içsem, ya da sakin semti bir saat tempolu mu yürüsem diye düşünürken, bir patlama sesi geldi evin yakınlarından… Üç kere damağımı çektim…
Bir elimde eşofman, diğerinde krem rengi keten pantolon kalakaldım.
Böyle zamanlarda kollarına koşacak Babamı arıyorum hüzün değil mi? Hayatta Baban yoksa işte sevgili günlüğüm ne acıdır ki nereye koşacağını bilemezsin.
Nereye koşacağını bilmeden olduğun yerde öylece kalmanın adıdır; Babasız olmak…
Üç kere Bismillahirrahmanirrahim dedim, üç kere derin nefes aldım ağzımdan ve burnumdan, sekiz saniye değil de üç saniye tutabildim aldığım nefesi, hemencecik veriverdim gerisin geri dünyaya… Madem burnumdan getirecektin, ne diye alelacele veriverdin nefesi diyemedim… Diyemedim ki nefesler sayılı; iktisatlı kullanmak lazım…İktisatın da nefesten haberi var mı derin mevzu.!
Korkmuştum; bir avuç derler ya hani kalbimizin büyüklüğünü tarif ederken, tarif edenler görenler aynı zamanda bilenler sanırım, dışarıdan kalbime dokundum elim ile; içeriden hislerimle nabzım yükselmiş bu seste neyin nesiydi sakin muhitte?
Heh dedim heh, tekerlek patladı zaar!
Fotoğrafı güzel arkadaşım Nazan tribünden çekmiş eline sağlık yüreği güzel arkadaşımın, buradan da teşekkürler ediyorum tekrardan kendisine; dünden fotoğraf, elemede de kalbim çıkacaktı yerinden, herkes gibi… Önceki yazımda da bahsettiğim üzere suya girene kadar bizim heyecanımız, belki de kalbimizin çırpınışı suyla yaşadığı aşka bir an önce kavuşma isteğide olabilir!
Hayırlısıyla elemeyi de geride bıraktık…
Avucumuz kadar büyüklükteki kalbimizde neler var neler… Güzelliklerin yanında dur dur yazacağım; tutma elimi sevgili günlüğüm, çekme bırak kalemi✍🏻 ve senin gücün yeter mi benim kalemimin özgürlüğünü kısıtlamaya bi düşün bakalım!
Hatta bir kaç kere düşün!!
Kalbimize etmediğimizi bırakmadık belki de; belki de
Otu; otun yanında …..umu doldurduk bilmeden!?
Yalnız bebekler mi her gün ınga der, ınga dedikçe bir arpa boyu büyür sanırsın; hımm hımmm sevgili günlüğüm söyle bakalım…
Biz de büyüyoruz, ben hiç istemedim büyümeyi ama bir şekilde büyütüyor hayat ve içindekiler insanı…
İçimde ki çocuğa el sürdürmem dedim direndim, buna asla izin vermem dedim zamana; içimde ki çocuğa siper ettim kendimi… Kazananı benim…
Çocuk işte, hatta bebek; vallahi billahi bak bebek!
Kim ne derse inanacak kadar saf, temiz ve berrak…
Çokça ona kapılıyorum, sonra kapıldığım için kendimi tebrik ediyorum… Bu devirde içinde ki çocukları öldürenleri gördükçe, ya da içinde ki çocuğun varlığından haberleri olmayanları izledikçe, koşarak sarılıyorum içimde ki çocuğa…
Bir kere sus demedim, bir kere dur demedim, bir kere yapma etme demedim…
O ne isterse o!
İçinde ki çocukları susturanları, incitenleri, kıranları gördükçe sakladım köşe bucak sakladım hemde içimde ki çocuğu ve bugünlere geldik…
Hülya Kırklaroğlu
Kayıt Tarihi : 2.6.2024 23:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!