Taziye Şiiri - Mehmet Halil

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Taziye

En zararlı yaklaşım biçimi zorbayı değil kurbanı sorgulayan yaklaşım biçimidir.
İnsan zaafları olan bir yaratıktır. Hepimizin zaafları vardır. Bu zaaflarımızı egemen güçler çok iyi kullanmaktadırlar.
Egemen güçler, diğer insanlardan çok akıllı olduğu için değil, çok iyi örgütlü oldukları için egemen olmuşlardır. Onların bu güçlü örgütlenmesi sömürmek istedikleri insanların zaaflarını keşfedecek bilim adamlarını yetiştirerek güç kazanmışlardır. Yani onları güçlü kılan bizim zaaflarımızdır.
Bu günkü yazımıza konu olacak bu zaaflarımızdan bir kaçına değinelim.
DAMGALAMA,
Bizde kara leke anlamında kullanılır. Kısacası, normal dışılık, tehlikeli olarak anlamlandırılır. Amaç bu olumsuz özelliklere sahip olanların dışlanmasıdır. Bu durum kimlikler arası çekişmelerde üstünlük sağlamak için kullanılır. Diğerlerini ötekileştirerek üstünlük sağlamak için...
Ne yazık ki ülkemizde, Ermeni, Rum, Yahudi, Çingene, Kürt, Komünist, Alevi vs. gibi toplum parçalanarak birbirine yabancılaştırılmıştır. Buna karşı da yeterli mücadele edilemediği tarihimizdeki olaylardan anlaşılmaktadır. Mücadele edenler ise ağır bedeller ödemiştir.
YABANCILAŞTIRMA
Damgalayarak insanlar birbirinden koparılmış ve birbirine düşman edilmiştir. Birbirine yabancılaştırılmıştır. İnsan bilmediğini, tanımadığını düşman olarak algılıyor… Çünkü öyle eğitilmiş, korkutulmuş… Bilmediğimizden korkmak, bilmediğimize peşinen düşman olmak, düşman edilmek kolaylaşmıştır. Bu toplum içinde, ‘’Bizim delimiz başkasının akıllısından iyidir…’’ mantığı ile yaygınlaştımıştır.
Spinoza, nın dediği gibi ‘’Doğa asla kavimler, milletler, sınıflar zümreler yaratmaz, sadece bireyler yaratır.’’ Diğer her türlü kimlik uydurmadır. Kimlik denilen şey hukuki bir varsayımdan başka bir şey değildir.
Yabancılaşma var olmak için yok etme kapısını açar… Bir başka deyişle yabancılaşma insanın var oluş nedenini ortadan kaldırır…
Sömürülmenin panzehiri sömürme… Köleliğin panzehiri, köleleştirme… Özellikle geri kalmış ülkelerin sermaye sahipleri, seçilen yöneticiler aracılığı ile emperyalist ülkelerin sömürüsünden kaynaklanan zaralarını, kendi halkını sömürerek telefi ediyorlar.

YALANCILIK-ALDATMA
Yönetenlerin ana dili haline gelmiştir! Doğal olarak toplum da buna alışmıştır.
‘’Bizim delimiz başkalarının akıllısından iyidir! ’’ dediğimiz için ötekileştirilenlerden geriye kalan, kendimizden olanların, yalanlarını bile bile kabullenir hale geldik.
Yalana en çok başvuran tarafın iktidarını kurmak isteyen taraf olduğunu ve iktidar gücünü artırdığı ölçüde yalanın masumiyetini yitirip yıkıcı bir hal aldığını görüyoruz. Yalan toplumda genel kabul görünce yalancılar da kendi yalanlarına inanmaya başlıyor.
Kendini kandırma becerisi başkalarını da kandırmada yardımcı oluyor.
Kişi kendi değerlerini olumlayan bilgiyi arar, karşıt olanlara önem vermez.
Bu güne kadar devlet için suç işleyenler hep devlet tarafından kurtarılmıştır.
Devlet, kullandığı kişilere verdiği sözü tuttuğu zaman, doğru yaptığına inanır.

KORKU
Korku ölümden iki kat beterdir.
Bir tehlikenin kendi korkusu, bir de tehlikenin saldığı korkunun korkusu vardır.
Korkmaktan korktuğumuz için kaçarız nereye kadar? Korktuğumuz şey başımıza gelene kadar. Korkmamız bir işe yaramıyor.
Diktatörlük; Korku imparatorluğu kurup insanların iç seslerine dahi yalan söylemelerini sağlamak amacıyla her zulmü meşru kılmayı başarmıştır.
Böyle kirlenmiş, kirletilmiş bir toplumun içinde damgalanmış bir kesim olarak sınıf olarak sömürülenler olarak (artık her ne derseniz deyin) bizden mükemmel insanlar olmamız bekleniyor. İnsan değil sanki çelik malzemeden yapılmış rabotlarız. Kuşatılacaksın, göz göre göre bombalanıp öldürüleceksin, yavrusunun mezarına gidp yas tutan anayı ‘’töröristi övmekten’’ tutuklayacaksın, öldürenler ödüllendirilecek ve sen bütün bunlar karşısında iradeni yitirmeyeceksin. Bu kadar provakasyonu atlacaksın barışı savunacaksın, ama, bu savaş çığlıkları altında kendini feda edecek kadar bunalan insanların taziyesine gitmeyeceksin, gidemeyeceksin. Gidersen suçlu sayılacaksın. Akıl tutulması sadece diktatörlerde değil, bu sistemin çarkından kopan etlerle beslenenlerde de var. Bu kirlenmiş gücün karşısında duramayanlar, bekçi murtaza rolüne bürünüp, HDP’yi iktidara yem etmek için yeteneklerini kullanıyorlar.
Keşke ülke bu hale gelmeden önce, damgalanmalara, bölünmelere, tek tipleşmelere karşı bu refleklerini gösterebilselerdi. Bu refleksin altında hala içselleştirilmiş Kürt düşmanlığı var.
HDP’nin Türkiye partisi olma çabaları bu kadar baskı ve engellemeye karşı fazla zarar görmediği halde, sözde bu çabaya katkı sunma amacı altında, uzun yılların damgalama ve düşmanlığı ile doyurulmuş toplumun tedirgin bile olsa olumlu baktığı bu çaba, sanki taziye ziyareti ile ele geçirilmiş bir fırsat olarak değerlendirilip sabota edilmiyor mu? HDP’nin Türkiyelileşme politikasında bu baylar samimi mi? Böyle bir samimiyete inanılabilir mi?
Beyler hiç yerinizden yurdunuzdan sürüldünüz mü?
Yedi sülaleniz ölüm korkusuyla yaşadı mı?
Gözünüzün önünde, ananız babanız, evlatlarınız öldürüldü mü? Tecavüze uğradınız mı?
Bu düzenin çarkından düşen et parçalarıyla beslenirken konuşmak yazmak kolay… Siz hiç bunları yaşadınız mı? Yaşasaydınız ne yapardınız?
Bir insanın kendini yakması, kendini bombaya bağlayıp havaya uçması, bok yedirilmesi ne demek? Hiç aklınızdan bunları yaşamak geçti mi?
Bu kadar baskı ve zulum altında insanın normal düşünmesi mümkün mü de, kendini imha eden birini terörist ilan edip, taziyesine yasak koyabiliyorsunuz?
Güçlüden yana tavır almak için bir fırsat mı bu? Bu kadar zulme ve baskıya karşı aynı reflesk gösterilebilseydi bu günlere gelir miydik?
Bu gün AMED’de neler oluyor bilen var mı?
Doğru haber alabileceğimiz haber kaynağı kaldı mı?
Bunları sorgulamak dururken taziye sorgulanıyor…
En zararlı yaklaşım biçimi zorbayı değil kurbanı sorgulayan yaklaşım biçimidir.

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 28.2.2016 01:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Halil