Sakaltutan,Kürdevan'la Roçovan
Ardanuç’u çevreleyen dağlarım
Acıelma,Vahset bir de Bibilan
Berta’da,Şurmak’ta üzüm bağlarım
Tütüyorsun gönlümde ve gözümde
Gönül sana kaç kez dedim
Sevdalanma duymadın mı
Yakın duran canların kim
Gör şeytana uymadın mı
Sen yol oldun basıp geçti
Ben bir bahçivanım
Görmektir açık havada ceylan boyunu
Dokunmaktır
Şekil vermektir
Dilden makasımla
Yoz dallarına
Renk renk açmış diye sakın aldanma
Her çiçek meyveye durmaz be gönül
Biraz düşün biraz bakın aldanma
Tatmaz kokmaz bal mal vermez be gönül
Dört mevsim yaşadı iki yaşattı
Osmanlı zamanını kapıtılasyonlara kadar getiren ulusal mantıktaki ilişkileri anımsayarak,bugün o acı gerçeğin ibret veren özetini hatırlayalım.Günümüze bu pencereden baktığımızda, iki bin yedının bize doğruladıkları; eğitim bitti,şimdi sıavda mıyız sorusunu akla getiriyor.
Kurtuluş Şavaşı’na bütün olanakları elinden alınmış, maceracı gözüyle bakan mandacılar,kime teslim olmanın tartışmalarını yaparlarken,ulusal dik duruşun simgesi O YÜCE İRADE MUSTAFA KEMÂL hem iç direnişin, hem düşman entrikalarının üstesinden gelmedi mi…? Eğer o zor başarılmasaydı, bugün bu Ülke, bu Ulus,bu Cumhuriyet var olabilir miydi?
Kuran’da İbrahim Suresi var.Özünü hatırlayalım.Nemrut Hz İbrahim’i dağ gibi yığdığı odunları tutuşturmak için ateşi yaktırır.Büyük bir mancılık kurdurur Hz.İbrahim’i ateşin ortasına fırlatmaya çalışır. Mancılığın açılmaması üzerine,Fiavun onun nedenlerini Şeytan tarafından öğrenir.Gerekenleri uygular fiiliyatını gerçekleştirir.Alevler küçüldükten sonra,görülür ki; ateşin orta yeri bağlık bahçelik oluşmuş,Hz İbrahim de sağlıklı biçimde yaşamakta.Bu ayette anlatılmak istenenlerden payımıza düşenle,maddi ve manevi gücümüzü ortaya koyduğumuzda,umutsuz değerlendirmelerin umuda dönüştüğü,başarıya varıldığı anlamına gelmiyor mu?
Kurtuluş Savaşı öncesi Türk Yurdu benzer ateşin ortasında değil midiydi…? Bugünleri o günkü kurtuluşa borçlu değilmiyiz…? Yeter ki o anlayış ve birlik içinde olmasını akıl dışına çıkarmayalım…Böylesi birlik oluşturduğumuzda aşılmayacak zorluk olabilir mi…
Cumhuriyet dönemimnde özellikle 1950’den sonra ulusal değerler gereken titizlikle savunulmamakta.Dikkatle baktığımızda Osmanlıyı son duruma getiren zihniyetin günümüzde de etken olduğunu görmekteyiz…Ulusal kimlikler üzerinde oyun oynamak isteyen güçler, dost yüzlü girişmlerinde önce umutsuzluğu enjekte ederek; çözümler önermektedirler.Çözüm diye gösterilenler ince planlamalar sonucu ortaya konmuş sivil saldırının politik hesaplarıdır.
Uzun zamandır ABD tarafından Büyük Oradoğu Projesi olarak iz sürülen faaliyet seksenli yıllardan sonra kendini net biçimde ortaya koymaktadır.Bir taraftan gelinen noktada fiili icraat uygulanırken,bir yandan da kat ettikleri bilinç üzerinde yeni adımlar atmak onlar için çok mu çok kolaylaşmaktadır…
İstediğin bensem çağırman yeter
Yol ver yordam bildir koşar gelirim
Konuk edemesen bana han yeter
Gel demeni duysam coşar gelirim
Güney mi kuzey mi doğu batı mı
Ben sabır etsem de etmiyor ecel
Derde saldığını öldürecen mi
Ne ruh ne bedende kalmadı mecal
Umutlu bir haber bildirecen mi
Geç kalma yarına gitmiş olurum
Bir takvim misali ömür sayfası
Gün gün tükenirken geldi gidiyor
Ey dostlar içinde dostların hası
Gördüm Yetimi’yi seldi gidiyor
Sevginin içinde yaşar dostluklar
Kalbimin içini yellere verdim
Süprüldü anılar silindi gitti
Gözün aydın olsun murada erdin
Yemyeşil bağ bahçe yolundu gitti
ATA SÖZLÜ MANİLER (1.sayfa)
Devletin malı deniz
‘’Onu yemeyen domuz’
‘Yılan kılçığı olur
Bak boğazına kalır
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!