Göğün döşeğinde bir çift yürek mehtaba karşı,
kararı yok ki âşkın bahçesinde solar kırk gül dalı,
baharın renklendirdiği lâl kâdehlerden,
dokuyor gözlerin tablolara,
düşsel hiyerogliflerin masalını.
Yürekoynatan şehvetinin opal porseleninden;
dudaklarının kırlangıç mırıltılarını,
yatağının bostanından tırtılsı gamzelerine;
alnında tarazlanan kaos bakışlarını,
kirpiklerinin şen şakrak viyolensellerini,
tahtırevan kaprislerinden kentsoylu nüktelerine;
zekânın şubesinden kalbinin ekosuyla,
her epikramdan çıkıyor mahcup bir özetin;
aydınlık oratoryosundan tefekkür şiirlerinin.
Ve metanetin ütopik şatolarından,
cinlerin türkülediği hurufi tekâmüllerin,
eliyor kainatın dairesinden elit memelerini,
ve organlarında bile gezdirenler seni bedenlerinin.
Fiyong fiyong dişlerinden rujunun fıskiyelediği;
rimelli geceliğin, ojeli bâkireliğin,
hilâl kapılarında merih rengi tesbihin,
boncuk boncuk dökülür rahmin amentüsünden.
Ve çekiçlerinde dokların madensel dirliğin,
kıvılcım kıvılcım hecelediğim meczup sevgilim;
ekinlerin otakların kılgısal sesiyle,
mevsimlerin iklimlerin tropik tümcelerinden;
melankolik bulutlar giydiler,
vuslat giysilerini, soytarılığın beneklerinden,
ve periler söylediler bilmecelerini
fildişi kulelerinden,
migren ağrılarına iyi gelir diye,
tasavvufî güller.
Güneş'in adımlarını sayar;
Gezginin yolculuğunun bittiği yerin,
O parlak diyarın peşinden koşar;
Genç adamlar tutkudan sararıp solar orada,




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta