Başbakan ‘’Yabancı güçlerin taşaronları dedi, PKK için.
Başbakan ama, sanıldığı gibi boşbakan değil… Belli ki boşuna gidip gelmiyor Amerika’ya…
İster istemez düşünüyoruz… Amerika’ya ihracatımız mı artıyor?
Bu ülkenin gelirden en yüksek payı alan %20 lik kesim, vegide de en az vergi ödeyen kesim, yani ülkenin kaymak tabaksı… Yani Hükümeti ve bürokratları parmağının ucunda oynatan kesim. Yani uluslar arası şirketlerle entegre olan, şirketleri birleştiren, dolayısıyla KİT’lerin de özelleştirilmesi için en fazla çığırtkanlık yapan, seçilen vekillerin seçimlerden önce seçim masraflarını finanse eden, ve istedikleri yasaları meclisten istedikleri gibi çıkartabilen kesim.
Böylece, vatan, millet, devlet edebiyatı yapanları Ülke kaynaklarını, uluslar arası şirketlere küçük komisyonlar karşılığında yağma edip, ülke kaynaklarının %65 şini dışarıya akıtan kesim… Özelleşme sonucu işsizliği, yoksulluğu tavan yaptırıp, aç kalanların sesini kesmek için sendikaların çanına ot tıkayan ve ‘’Biraz da biz gülelim diyen kesim… Kolay yoldan semirip, aç halkıyla dalga geçen kesim… Ülkenin kendi kaynakları çarçur olduğu için sürekli IMF’ye borçlanan ve bu borçları öderken devleti hatırlayan ve devletin kutsallığı adına o borçları halka ödetmek için zam üstüne zam yapılmasını hükümete dayatan kesim… Bütün bu olumsuzlukların üstünü örtüp, halkı kandırmak için her gün TV kanallarından yalan söyleyenlere, yalan şahitlik ücreti olarak kasalarının ağzını açan kesim…
Borçları mevcut bütçe ile ödenemeyince, tekrar IMF karşısına çıkıp, daha fazla faiz ve daha fazla tavizle, silah alan ve daha fazla jandarmalıkla efendilere kendilerini kabul ettiren küçük efendiler…
Otuz yıldır ensemizden kalkmayan tankları topları ile işçi ve emekçilerin sesini kestiler, ezdiler. Sık sık da ‘’nefesimiz ensenizde! ’’ diyorlar. Siz bakmayın PKK’ya söylerken, ‘’Kızım sana söylüyorum gelinim sen dinle! ’’ hesabı, bir taraftan da işçi ve emekçilere ‘’Başınızı kaldırmaya kalkarsanız siz de böyle ezilirsiniz! ’’ demek istiyorlar. Şimdilik emekçilerin, kendilerinde değilse bile, ailelerinde geçmiş zamanlardan kalan emekli maaşları var da zar zor geçinip gidiyorlar. Kaybedecek ekmekleri var. Susuyorlar. Bu ne kadar devam edecek? Emekli olma şansı kaldı mı çalışanların? Çok yakında büyük çoğunluğun kaybedecek hiçbir şeyi kalmayacak.
Dağlara çıkanlar ne için çıktı? Başka türlü soralım çok yakında kaybedecek hiçbir şeyi kalmayanlar, Türkler, yarın kredi kartları için tutuklanmaya geldiklerinde ne yapacaksınız?
Sizi yakalamak için ailenize işkence yapıldığında ne yapacaksınız? Gecekondularınız yıkıldığında ipotekli evleriniz elinizden alındığında, işportacılık yaparken kovalandığınızda, Pazar yerlerinde, zabıtalara para veremeyince tezgahınız dağıtıldığında ne yapacaksınız?
Siz de dağa çıkmaya hazır olun!
Bu gün doğuda korucular ne ise umudunuzu bağladığınız devlet de Dünyanın, uluslar arası şirketlerin karşısında durumu aynı… Verilenle yetinmek zorunda, elindekini kaybetmemek için daha fazla taviz vermek ve bir gün sıfırı tüketmek zorunda… İşte o zaman Mısır örneği, Libya örneği yaşamak istemiyorsanız şimdiden düşünmeye başlayın.
Bölüm 2
Demire, kota, kömüre kota kendire kota, pamuğa kota pancara kota… saymakla bitermi?
Şimdi unutuldu mu bu kotalar. Sonuçta düştüğümüz durumlar… Şimdi çaresizliklerinde dağa çıkanlara büyük bir emekçi kesimi ateş püskürüyor. Düşünmeden üstüne savaşmaya gönüllü gidiyor.
Oysa barış sağlansın, dirlik düzenlik kurulsun, hiç kimsenin kanı akmasın analar çocuklar ağlamasın istiyorduk. Umutluyduk. Ama ne oldu. Amerika ile trafik sıklaştı, gizli anlaşmalar imzalandı, bizi batağa sokacak kim bilir ne anlaşmalar imzalandı. Hepsi gizli saklı. Meclisin bile haberi yoktur. Silah tüccarları ister mi savaşın durmasını? Savaşın dediler. ‘’Yeni mükemmel silahlar ürettik! ’’ Ya da ödeyin borçlarınızı… Taşaronlar büyük patronlara midelerinden bağlıdır. Korucuların devlete midelerinden bağlı olduğu gibi… Kabul dediler.
Onları anlıyoruz. Çıkarları onlarla ortak. Ya bizler, yarı aç yarı tok geçinenler, hayatında bir kere bile evinden bir başka şehre askerlik dışında çıkamayan yoksullar. Siz ne diye koşuyorsunuz adam öldürmeye? Ölenler kim? Senin gibi yoksullar değil mi?
Devletin gelirlerinden en büyük payı alan %20 lik zengin kesimden kaç kişinin çocuğu ölmüş? Şimdiye kadar kaç bakanın ya da kaç milletvekilinin ya da kaç yüksek dereceli bürokratın çocuğu ölmüş hiç sordun mu? Hiç düşündün mü ‘’onlar niye ölmez! ’’ diye?
Şimdiye kadar bilinen elli bin kişi öldü. Bundan sonra da elli bin kişi ölse sorun çözülecek mi? Hiç düşündünüz mü? Taşaronlara çalışan işçiler, hiç taşaronlarınızdan doğru söz duydunuz mu? Kime niye inanıyorsunuz da galayena gelip sokaklara dökülüyorsunuz?
Devamlı dürüstlükten bahseden, devalı yemin edenden kork, O kendine güvenmediği için yemin etmeye hazırdır. Kendine güvenmeyene güvenilir mi?
Hiç kendi hatalarını anlatmıyorlar… Hiç mi hata yapmadılar? Hep doğru onlar.
Yanlış ise yoksullar… Kürt- Türk Suni- Alevi, Komünist- Milliyetçi, bunların hepsi daha fazla kanımızı emmek için. Buna izin vermeyelim…
Dün Ermeniler, bugün Kürtler, yarın Aleviler Daha sonra Komünistler, daha sonra Sosyal demokratlar… Sıra hepimize gelecek… Bunu istemiyorsak hepimiz birleşmeliyiz…
Bu gün ezilene izin vermemeliyiz… Savaş demek ölüm demek!
Ölümlerden gerçekten üzülenler varsa, daha fazla ölüm olmaması için elinden geleni yapmak.
Daha fazla askerin daha fazla gerillanın ölmesini beklemek değil…
Yarın evlerimizin önüne gelecek yüzlerce ölüm karşısında ne yapacağız?
Barışı savunmaktan başka çaremiz yok!
BARIŞ! BARIŞ! BARIŞ!
Kayıt Tarihi : 21.10.2011 00:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!