Ağır başlı insanları severim
Gövdeleri çınar gibi,
Kökleri derinde, dalları göğe uzanan ıhlamur gibi,
Yaprakları sessizliğin hışırtısı.
Her hışırtıları, rüzgâra emanet bir sır.
Yapraklar titrer ama düşmez,
Çünkü bilirler:
Dengede durmak, direnmek değil,
Esnemeyi öğrenmektir.
Ağır başlı insanları severim
Ama taş kafalı olmak ayrı bir şey:
Kışın donmuş toprak gibi katı,
Üstüne kar yağmış ama altında filiz yok.
Kırılmaz kayaların altında sıkışmış bir çocuk cesedi,
Zamanın çivisiyle mıhlanmış ve çürüyen bir "asla".
Beyninin labirentlerinde taşlaşmış düşüncelerini dinlerim,
Her darbe bir çekiç sesi, her çatlak ölü doğmuş bir fikir.
Taş kafalılar, heykellerini kendi mezarlarına diker:
"Değişmem" derler, oysa değişmeyen tek şey ölümdür.
Kulakları cıvıl cıvıl kuş seslerine kapatılmış bir kutu,
İçinde yankılanan tek melodi:
"Ben buyum, hep böyle kalacağım!"
Oysa bahar gelir,
Karlar erir,
Taşların altından nergisler fışkırır
İnat, en nihayetinde çiçeğe yenilir.
Severim ağır başlıları,
Çünkü yükleri yüreklerinde taşırlar.
Çünkü yapraklarıyla gölge yaparlar,
Taş kafalılar ise,
Güneşi bile kesen soğuk gölgeler...
Yüreklerini bir kayanın içine gömer
Ve üstüne "Burada yatıyor insanlığım" yazarlar.
Hiç haz etmem taş kafalılıktan,
Çünkü taş, ancak kırıldığında
Bir bıçağın namlusuna dönüşür ve kanamayı öğrenir.
Çünkü taşlar ancak yosun tutunca güzelleşir,
İnsan ise yüreğini ıslatan yağmurlarla…
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 7.4.2025 13:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!