Taş çiçeği.
Ateş, taşa, eritemediğim varlıksın diyordu.
Ateş taşı parçalayamıyordu.
Ama ateşin zerrelerine ayıramadığı taşı delerek, kendine yol bularak bir çiçek aydınlığa çıkmak istiyordu.
Taşın ortasında bazen bir ılıklık, bazen soğukluk hissediyordu.
Merak ediyordu, taşın dışını.
Merak.
Taş ne kadar izin vermese de.
Çiçek sanki inadına taşın ortasından yetişiyordu güneşe.
Taşın tam ortasından.
Taş çiçeği.
Diğer çiçekler rahattı.
Sulayanları, suyu vardı.
Gübreleri.
Bahçıvanları.
İklimi.
Nemi.
Yumuşak toprağı.
Hiç zorlanmadan büyüyorlardı.
Nice renkler kuşanarak.
Salına, salına meltemde, kırda, ovada, yaylada, dağda, ağacın dibinde.
Nice kuşlarla, börtü, böcekle sarmaş dolaş, konuşarak.
Ancak taş çiçeği her şeye rağmen, bütün sıkılıklara, çelmelere, korkulara, karanlıklara, yasaklara, sertliklere, baskılara karşın zorluyordu taşı, taşın ayrılmaz katı dokusunu, yapısını.
O sert, ateşin eritemediği yapıyı havaya, güneşe olan aşkıyla, tutkusuyla zamanı arkadaş bilerek, sabırla, nakış nakış, milim milim ilerliyordu, bütün merak duygusuyla.
Bıkmadan usanmadan.
İnançla, imanla.
Sürüyordu.
Keza taş izin vermiyordu.
Ey çiçek diyordu.
Ben ki ateşi yenmişim.
Ben ki rüzgârı savurmuşum.
Ben ki soğuğa izin vermemişim.
Sen misin ki beni parçalayacak, benden çıkacaksın.
Taş çiçeği bu söz dinler mi?
Taşın tam ortasında da olsa, güneşi hissediyordu ya.
Taşın ortasına yansıyan ılıklığı, soğuğu.
Çıkacaktı aydınlığa.
Alacaktı nefesini.
Tanıyacaktı rüzgârı.
Güneşle şımaracaktı.
Çıkacaktı doğasına.
Suya kanacak.
Bulutu, kuşu, kurdu tanıyacaktı.
Yağmuru, o sırrı, yapraklarına dokunuşunu yaşayacaktı.
Engel olamazdı kimse buna.
Kim önüne çıkabilirdi.
İnanmıştı bir kere.
Boşuna adına taş çiçeği dememişlerdi.
Taş, çiçeği korkutuyordu.
Dışarıda olacak da ne yapacaksın.
Dışarısı kötü, dışarısı entrika, dışarısı karanlık, güvensiz.
Kal içimde.
Yetin benimle.
Umutlarını köreltmeye çalışıyordu.
Taş sanıyordu ki çiçek kanacak, sanıyordu ki çiçek aldanacak, sanıyordu ki çiçek kabullenecek.
Taş çiçeği saf, içten, temiz özgürlük duygusuyla ilerliyordu.
O günden beri yaşama yüreğiyle bağlanan, doğruluktan ayrılmayan, dürüst, yaşamın satın alamadığı, yaşamın kirlenmişlikleri karşısında eğilmemiş adamlara taş çiçeği deniliyordu.
Yaşamın katılığı karşısında inandıklarıyla, erdemleriyle, ahlaklarıyla yaşama taş çiçeği gibi bağlanan adamlardı yaşama değer katan.
Bitmedi.
Bütün çocuklar taş çiçekleridir.
Yaşamı katı yapanlar çocukların büyümesine izin vermezler.
Kendi sağlam, katı, parçalanamaz, dirençli, dayanıklı yapılarını her şeyin doğrusu, yaşamın anahtarı olduğunu düşünürler.
Çocukların bu yapı içinde büyümesini isterler.
Ama bütün katılıklara karşın çocuklar o taşın dışına çıkmaya çalışırlar.
Çıkarlarda.
Taş ne kadar kendini parçalasa da.
Ama ne yazık ki, çıkamayanlar taşın hapsinde yaşarlar.
Çıkanlar bulutlarla, kuşlarla, dağlarla, ağaçlarla yaşamla tanışırlar.
Özgürlük inanılmaz, anlatılamaz, tanımlanamaz bir Allah vergisidir.
Kayıt Tarihi : 16.4.2011 00:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!