Tarık Özcan Şiirleri - Şair Tarık Özcan

Tarık Özcan

keder denizi gözlerinin mavisinde sisli çiğ tanesi yüreğime sebepsiz gülüşün niçin uçurtmadan kan damlıyor biliyor musun şimdi uçurumlarda beyaz taylar ayın sancısız çocuklarıdır bir ürperti akşamları yalnızlıklarımız yıldızlar geceden kaçıyor uyuyor musun bilge elinde paslı bir demir düşmeye görsün ışık ürpertisi durgun yeşili dilinde zehir söz uyanmaya başlıyor duyuyor musun bir ışık elçisi leyl kimler fark eder gündüzü sebepsiz elinde yazmanın birinci sureti ay kendini yeniliyor görüyor musun

Devamını Oku
Tarık Özcan

Yollar ki şarkısında hüznün kanatları tedirgin. Yollar ki türküsüne neşenin gemileri erişmemiş. Çıkardım bir çift ayakkabı koydum en sonuna. Yollar beni eskitti, ben sensiz gidemedim

Devamını Oku
Tarık Özcan

Ağzında rüyasını taşıyan yılan Sürünür sırtında dünyanın yükü Çakır dikeninde parıldayan nur Yılanın sırtında bin elmas rengi Herkes rüyasını kalbinde taşır Yılansa ağzının dik yamacında Gönül bahçesinde olmayan huzur Aranır delice gün ortasında

Devamını Oku
Tarık Özcan

Gündüzünü gül suyuyla büyüten Lacivert bir kadeh gibisin Akdeniz kardeşçe kalan yanın Karşında evladın İstanbul h İstanbul Nerde erganun çalan Tuna Yüzünde yüzgörümlüğü Varna Düşleri el değmemiş diyar Türküsü kanlı bir dilârâ h Varna Gariptir mavi lalesi boynunda Gül bir sevda iklimidir Kaşgar’dan gülümseyen Türkçe Kardeş bir vatan dilidir h Buhara Müjdesi yeşil rengiyle hülya Kendisi yücelere çıkmış Göğsünde gülme dileği Özünde gül büyüten sevda h Ankara .

Devamını Oku
Tarık Özcan

Harput’ta Hüseyni şarkı, Akıyor sazende zaman, Kül olmuş tarihi çarşı. Sessizlik en büyük kervan./ Yarasa ten, mercan ruhum, Devşirme gül ve kayıp çağ, Ağla içimdeki çocuk. Kuşatır sinsice bir ağ./ Duydum hüznünü Harput’un Yalnızlık yüreğinde mum. Yoksul yaz sonsuzluğun, Türküsü Kayabaşım./ Kentin kederli yüzü, Karşılarken bizleri. Zamansa saçlarımda, Yorgun sevda izleri./ Ah Tanrım, hasretimin! Kederi gül yüreğimde. Hangi aşk acı değil, Bir Harput ikliminde. .

Devamını Oku
Tarık Özcan

Avucunuzda eriyik ve soytarı çamur Suskusunu sınayarak padişah olur Bazen kendisini ellerinize bırakır ... Bazense öfkeli ve mağrur Üstüne üstlük bir de nazlanması var Direncini kırmaya başladığınız ırmaklardan Kendince rüyalar devşirir Kildir teninizde alın teri var Kentlerin kural koyucusudur Soylusu sığ denizlerin derinliğinde Dilinde çamur adam öyküsü

Devamını Oku
Tarık Özcan

uzun nehirler boyunca dolanır. suskusu bıçak sırtında sustalı. anısı en olmadık rüyaların perçemi, burcu gök yüzüne asılı. sevdası olmasa da insanın bir burç bu kadar harap olur mu? Tanrım ne bilir insan, insanın kurdu olduğunu. ... Asılsa ipin ucundaki ejder. boynunda yaftası yalnızlığın. insan insana ne çok yabancı? Tanrım, suskusu ağzında sustalı, şair, yağmanın masum çocuğu. çöl bir bedeviyi büyütür, şehirse yalnızlığı. eksik say görselliğini dünyanın. dünya, karanlık şah yapıt. uzun ve yorucu ağıtlar ülkesi. çalgısı nabzında şairin, nağmesi kulağa yabancı. yücelik Tanrı’ya çeker, kötülükse kullara…

Devamını Oku
Tarık Özcan

hüznün yüzünde sim yolculuk sürerdi geceyi sarınca düş kardeşliğiydi bizimki beklerdim gözlerine âşina yıkardı geceyi yankısız sesinde güz bitiği zaman baktım aynada resmin yok bütün hüzünler şahsıma sürsün gülün ateşten âyîni devrin endamı sessizce yalnızlık bir gül matemidir kalbimde en aziz hatıra susma ey âyîn-i devran koynumda ateşten gedâ gül değil hüznün kendisi konmuş ten fidanına

Devamını Oku
Tarık Özcan

Sözleri sırlıysa gecelerin, Büyür sonsuzluğu tarifin. Büyür elleri... Ve sessizlik gül açar, Söylenir bilmecesi. Usulca yürürsün bilirim. Rüzgârlara eş ayak seslerin, Mahrem bir denizin eseri. Tellenir, dillenirsin; Gönlümdeki sesi.

Devamını Oku
Tarık Özcan

Biz, çaresiz ellerimizi unuturduk Çukurova’da. Siz, giderdiniz çekinircesine sur diplerine. Bizim olmayan zenginlikleri devşirirdik rüyalarımızda. ... Çok uluslu ırmaklar çıkardı şey dağlarından. Niçin, her peygamber kendini bir dağa vururdu? Bütün peygamberleri sadece dağlar mı anlardı? Sen gider kendini bir ovaya vururdun. Ve dalından yeni kopmuş bir şiirle dönerdin. Zırhını iyi takın çocuksun ölebilirsin. Maden’den Erganiye giden yolda tetikte olman lazım. Her yol bir eşkiya’ya çıkar sanma. Dicle’nin kenarında yün yıkayan bir kadın tarafından vurulursun. Bir biz vardık seher cüzü okunurkenki, Ruh üşümesi yalnızlıkların son durağına. Sessiz harflerin yetiştirdiği ceylan, Fırat’a secde ediyordu su içmek için. Dağlardan delicesine inen harfsiz seslerle, Çoğulduk. Aşk bunun ayak sesleri… Sanırsın Maden’den öteye bir başka dünya var. Leyla’yı arıyorsan gel burada ara… Biz çok uluslu bir devlet değildik. Minarelerimizdeki güneyli bir sesi kardeşçe üleşirdik. Kuzgunlarınızı bizim diyarımıza salmayın salmayınız. Biz bize yeteriz tek başımıza kalsak da…

Devamını Oku