Makale
Kabul edelim ki Türkiye ne kadar beka mücadelesi veriyorsa kendi bekasını Türkiye ile bir bütün olarak
yürütebilen her insan bu ülkenin birer mihenk taşıdır.
Kalbi, aklı ve hür iradesiyle bir yola çıkan her insan mutlaka kendi adımlarının takipçisidir.
Yolun sonunu düşünmez hiç. Çünkü kendini yolun sonunda beklediğini bilir.
İnanç yürümek değil, kendini yürütebilmektir kendine.
Domino taşları gibi birbirinin ardı ardına dizilen her emperyalist iç ve dış işbirlikleri kendi mizanselliğinde oyun ve düzen kurabilir artık.
Kabul edelim ki Türkiye eski Türkiye değildir.
Kendi gücünü Haktan ve halktan alan bir ülkenin önünde durabilecek hiçbirşey yoktur.
Ancak hepimizin yaşadığı malum bir geçiş süreci vardır.
Kim kendinden geçmeden kendine varabilir ki ?
Ülkemiz de güçlü bir şekilde tarihe geçmek ve kendi içinde yenilenmek için,
bu hali hazırda durumlardan, tüm şer odaklarından, kirli ittifakkardan ve derin algılardan geçmek zorundadır muhakkak.
Zorluk, hakiki ve has olan herseyin bir zorunluğudur.
Kabul etmeliyiz ki; biz ülke olmaktan öte dünya da ülkece ulus olarak bir devrim yaşıyoruz.
Buyuzden herşeyden önce davamızın da birer ülküsü olabilmeliyiz.
Kazanılan madde hiçbir zaman güçlü yarınları satın alamaz asla.
Yarınları bugünden kazanacaksak eğer, bizim kazancımız daima manevî gücümüz olabilmelidir.
Kabul edelim ki hala süregelen bir kaos yaşıyoruz.
Bir başarının, bir realitenin bir gücün ve hakikatli her sistemin içerisinde
çeşitli nedenler üreten kaoslar dünya tarihinde hep vardı.
Ancak bir gerçek vardır ki güçlü olan herşey, zorluklar içinden bir kolaylığa ulaşır.
Dünya tarihine baktığınızda güçlü ve başarılı olan herşeyin etrafında çevrili olur
çeşitli kaos üretenler.
Çünkü bazıları kendi başarısı ideali ve hakikati için yaşarken;
diğer kaos yaratan sistemlerin işidir başarıları yıkmak için daima
enerji tüketmek ve genelde yaşam felsefeleride budur.
Çünkü kimileri öyle doğmuştur fıtratında vardır kimileride bunun için empoze edilmişlerdir.
Ve bu durum her büyük başarılara set olmaya çalışırken,
aslında o noktada başarıda kendi içinde insanı inşa ediyordu muhakkak.
Bizler bu kaosların rehavetinde olup , bir bütün olarak silkelenip ayağa kalkamazsak eğer ,
birbirimizin yaralarını dahi sarabilecek bir merhamet dahi bulamayabiliriz.
Düşünün biran; tüm bu süregelen iç olguda kaçımız bir insan hayatının elverişli hale gelmesini diledik ?
Kendimiz için değil, bir başkası için kaç kez iyi ve güzel bir temennide bulunabildik ?
Çünkü içimizde şer odaklarının her bir plan ve kaoslarından ülkece bu hale getirildik biz.
İçimize sürekli birbirimizden düşman empoze ediliyor.
İnsanlık kavramlarımız sürekli yok ediliyor farkında mısınız ?
Kabul edelim ki çoğumuz günü kurtarma derdindeyiz veya derdimizin de bir iç devasındayız.
Ancak hiçbirimiz ülkemizin bekası ile ilgili değildir kimi zaman. Neden?
Çünkü darbenin seyri bu kez millet odaklıdır da o yuzden.
Bu ülke ferd ferd güçlü olduğu sürece ekonomi kriz diye birşey yoktur.
Ancak algının satın aldığı veya etki altına alıp kendi içine kattığı sistem çarkları vardır.
O çarklar ise ekonomiyi evirir çevirir. Bu yuzden çevirmek istedikleri insan değildir herzaman.
Bazen şehirleri çevrelerken bu yüzden büyük siyasete de çevre olurlar genelde.
Ancak oda bir zamana kadardır.
Çünkü bir algı etrafınızı ne kadar çevrelese de yürekten dostlarınızı asla çevre edinemezler!
İşte her birimize atılan darbe o zaman kuru bir gürültüden ibaret kalır.
Kabul edelim ki yaşadıklarımız tarih boyunca insanın insanla savaşı.
Habil'le Kabil'in savaşı. Haç ile hilalin savaşı ve hak ile batılın savaşıdır.
Unutmayın; Savaşın ortasında düşen bir yaşam, soylu bir kalkışın da başlangıcıdır daima.
Yaşamda düşüncedir duruşunuzu sabitleyen ve doğru menzilde kalmanızı sağlayan.
Unutmayın; düşman düşürmek ister, kuşatmak ve ele geçirmek ister.
O noktada hayatta dost ve düşmanı ayırt edebiliyorsanız şayet, artık gerçek bir olgunluğa ulaşmışsınız demektir.
Buyuzden kendi hakikatinizin bir tarihini başlatmalısınız içinizde.
Bugün için değil, yarının Türkiyesi için kendi inancınızın da vaktini tutabilmelisiniz içinizde.
Çünkü vakit üstü vakit hakiki bir düşünce seyrindedir daima.
Batıl ise herzaman vardı zaten.
Hatırlayın; hani bize nazar değerse bizi korusun diye bir nazar taşına inandırıldık hep.
Oysa bir Besmele bütün kötülükleri bertaraf etmeye kafidir.
Hele ki onu saf bir teslimiyetle iradesiz söylerseniz şayet,
kötülüğün nereden geldiğini ve nereye gittiğini dahi göremezsiniz.
Çünkü tüm irade ve dünyada ki tüm işlerde tasarruf yalnız O'nun (c.c) kudret elindedir.
Bu idrak ile derinden bakarsak eğer; biz büyük ve güçlü bir milletiz ve daima devlet ve millet olarak biriz.
Kabul edelim ki bu ülkede ayrım yapan, bu ülkeyi ayıran, algı ütopyasına hizmet yapan her şahıs
tarihin izinde yüzyıllar sonra isimleri dahi hatırlanmayacaktır.
Ancak yarınlarını bugünden yaşayanların dünü olmaz.
Bu yuzden bu ülkenin yarınlarına hizmet eden her şahıs bugünün ülküsünde büyük bir Türkiye'dir artık.
Unutmayın; tüm yaşanmışlığın üstünde olan hakiki bir söz, dava ve mizaç geriye kalan yaşanılacağın da hakiki bir ifadesi olur.
O zaman tarihe derinden bakmak, kendi görselliğinden herşeyi anlamak olur.
Kayıt Tarihi : 3.3.2020 00:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!