tanrı çocukluk günlerinde
bilmezdi tanrı olduğunu
köyün içinde sessiz dolaşır
her bir yana tohumlar saçardı
kime rastlasa bir kişi eksikti
kimi terk etse bir kişi fazlaydı
tanrı bir gece
bir tarlaya ipler gerdi öylesine
koşarak köyün meydanına indi
küçücük kalbi sevinç içinde
-ki hüzünle sevinç el eledir-
birkaç bin yıl bekledi ayaküstü
bir postacı oldu tanrı
genç kızlara aşk mektupları
ihtiyarlara zamansız keder götürdü
tanrı geleceğe mektup yazdı ve mektupta
yalnızlığının yalnızlık olduğu vardı
mutluluğunun eskimeye yüz tuttuğu
isminin bile unutulacağı vardı
gözlerini kapadı
bir aleme daldı
tanrının elinde bir kitap ve kitapta
çok az şey vardı hakkımızda
okurdu dağlar boyunca
çiçekler toplardı adlarını bilmediği çiçekler
nerede yorulup kalsa
bir dere akmaya başlardı yanında
yolculuğumuz makasın ağzına doğru
hayatımız öfkeyle doluydu ve isyanla
aynı gözle bakamıyorduk artık
gördüklerimiz anıları daha da eskitiyor
-ki çok zaman geçtiyse üstünden
anıların farkı yoktu rüyalardan-
tanrı koca geçmişi
bir gündüz uykusuna sığdırdı
dün vardı yarın vardı ama bugün yoktu
şaheserine imza atmayı unutan ressam
ağlayarak yanan tarlasına
tanrının eviyse bir yama gibi
dünyanın elişi sokaklarında
çeşmeye yakın bir ceviz ağacına bakardı
çeşmeden eve bir ömür süren yolda
çocuklar yani biz
çam ve toprak kokardık
henüz güneş doğmamış yaz sabahlarında
tanrının aniden uykusu kaçardı
demek ki şairler de tanrıydı biraz
bu yüzden rüyalarında
büyüdükçe babalarına benzedikleri vardı
biz böyle hangi zamanın
kayıtsız bekçileriyiz ki
eski bir şarkı dilimizde sessizliğe direnir
ve gece gelir
tanrı geceleri bir okyanus gibi yalnız
kendisiyledir
sorular sorar kendine
düşünür suyun sert olduğunu
ekmeğin acı
bahçede oynayanlar kimin çocukları
düşünür durur binlerce yıl
ama veremez cevapları
işte ömrün tam ortası
ve insanın ev ödevi
bir yangınla yaşamak
hep geç kalırdık söze
tanrıysa hep erken kalkardı
tanrı sabahları erken kalktı
ve birer birer çözdü ipleri üstünden
önce farklı bir aksan, farklı bir dil
sonra tamamen kurtuldu sesinden
bir huy olmuştu onda
derelerin kaynağını aramak
bizse nefretle göğe bağırarak
koşmadık hiç babamıza doğru
o çivit mavisi rüyaya dalmadık
bunca yıl bitmeyen yoksunluklar içinde
öyle uzun yollar gittik
yol hiç mi bilmedi bizi
yok muyduk biz
boşuna bunca dalıp gitmelerimiz
boşuna bunca esirgediğimiz sözler
hayat
sona en yakınken gösterir
tüm çıplaklığıyla kendini
ve en acı haberi
en sağır an’ımıza saklar
tanrı çocukluk günlerinden beri
Kayıt Tarihi : 4.8.2020 01:51:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!